Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/7883
Karar No: 2019/5995
Karar Tarihi: 30.09.2019

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/7883 Esas 2019/5995 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2016/7883 E.  ,  2019/5995 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.05.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, 27463 ada 15 parsel sayılı taşınmazda dava dışı paydaş tarafından 100/5259 payın davalıya satıldığını, ancak akitte satış bedelinin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini, gerçek bedelin 350.000TL olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptal edilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili; tapuda gösterilen satış bedeli ile masrafların ödenmesi halinde davaya bir diyeceğinin olmadığını, bu kabulü nedeniyle ve davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasını istediğini, davacının bedelde muvazaa iddiasının yerinde olmadığını beyan etmiştir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir.
    1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı vekilinin tüm; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2) Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
    Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
    TMK"nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur.
    Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
    Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
    TMK’nın 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 E, 470 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.
    Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
    Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir.
    Dava konusu payın satışına ilişkin hukuki işlemin tarafı olan davalı 3. kişi durumundaki davacıya karşı bedelde muvazaa iddiasında bulunamaz ise de davacı önalım hakkına engel olmak amacıyla satış bedelinin resmi satış senedinde yüksek gösterildiğini iddia edebilir ve bu iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir.
    Somut olaya gelince; davacı, önalım hakkına konu edilen payın önalım hakkının kullanılmasını önlemek amacıyla tapuda bedelinin daha yüksek gösterildiğini ileri sürmüş; davasını 357.187,00TL üzerinden harçlandırarak, davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Her ne kadar davalı cevap dilekçesi ile davayı kabul ettiğini beyan etmiş ise de, davacının bedelde muvazaa iddiasına karşı çıkmıştır. Bu durumda ortada 6100 sayılı HMK’nın 308. maddesi anlamında bir kabulün varlığından söz edilemez. Taraflar arasındaki önalım bedeli konusundaki uyuşmazlık sürmektedir.
    Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamadığından tapuda gösterilen satış bedeli ve tapu harç ve masrafları toplamı 408.175,00TL üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar verilmiştir. Bu durumda iddia olunan ve harçlandırılan 357.187,00TL bedel üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına, iddia olunan bedel(350.000,00TL) ile mahkemenin kabul ettiği önalım bedeli (400.000,00) arasındaki fark üzerinden de davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdiri ile harç dışında yargılama giderinin bu orana göre paylaştırılması gerekirken satış bedelinin tamamı üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdir olunarak davalıdan tahsiline karar verilmesi ve davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.09.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY

    4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 732. maddesinde; “Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler.” hükmüne yer verilerek kanuni önalım hakkı düzenlenmiştir.
    Kanuni önalım hakkından söz edebilmek için paylı mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmazdaki payın üçüncü şahsa satılması gerekmektedir;  önalım hakkının konusu pay satışıdır.
    Önalım hakkının kullanılmasıyla, bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan yeni bir hukuki durum meydana gelir.
    Önalım bedeli, tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. Ancak, önalım davası açan paydaş satış sözleşmesinde taraf olmadığı için bedelde muvazaa iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını tanık dâhil her türlü delille kanıtlayabilir.
    1- 492 sayılı Harçlar Kanununun, “Davadan feragat, davayı kabul veya sulh” kenar başlıklı 22. maddesinde; “Davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa,karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır.”,
    2- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret” kenar başlıklı 6. maddesinde “(1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir
    Somut olaya gelince; 21/06/2013 tarihli ve 34789 yevmiye numaralı resmi satış senedine göre, dava konusu pay satışı Karakusunlar Mahallesi, 27463 ada, 15 parsel sayılı taşınmazdaki 100/5259 payın 400.000.TL bedelle Sezai Kahraman tarafından, davalı ..."e satılması üzerine davacı tarafından önalım hakkı kullanılarak 2/5/2014 tarihinde dava açılmıştır.
    Davalı, 8/7/2014 tarihli cevap dilekçesiyle; resmi satış senedindeki 400.000.TL satış bedeli ile ödenen harç ve masraflar toplamının davacı tarafından ödenmesi halinde davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
    Davacı, gerçek satış bedelinin 400.000.TL olmadığını, 350.000.TL olduğunu belirterek satış bedelinin miktarı konusunda uyuşmazlık çıkarmıştır. Yargılama, satış bedelinde muvazaa yapılıp yapılmadığının belirlenmesiyle sınırlı olmak üzere devam etmiş ve mahkemece, davacının muvazaa iddiasını ispatlayamadığı kanaatına varılarak resmi satış senedindeki bedel ve masraflar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı taraf, harç ve vekalet ücreti yönünden hükmü temyiz etmiştir.
    Sayın çoğunluk, satış bedelinde 50.000.TL muvazaa iddiasınında bulunan ve yargılama sonunda bu iddiasını ispatlayamayan davacı aleyhine, bu miktar üzerinden davalı lehine de vekalet ücreti verilmesi gerektiğini belirterek, davalı tarafın bir kısım temyiz itirazlarını kabul etmiştir.
    Yukarıda belirtildiği üzere, kural olarak önalım bedeli resmi satış senedinde yazılı bulunan miktar ve davalı tarafın ödediği harç ve masraflardan ibarettir. Davalı, açılan davayı resmi satış senedini esas alarak cevap dilekçesiyle kabul etmiştir. Uyuşmazlık davacı tarafından çıkarılmış ve sadece satış bedelinde muvazaa yapılıp yapılmadığı noktasında yargılama yapılmıştır. Yargılama sonunda, davacının iddiası sübut bulmadığından resmi satış senedindeki miktar üzerinden, yani davalının cevap dilekçesinde belirttiği şartlarla önalım davasının kabulüne karar verilmiştir. Dava, resmi satış senedindeki şartlarla, başka bir deyişle davalının cevap dilekçesinde belirttiği ve kabul ettiği şartlarla sona erdiğine göre, yargılamanın ilk celsede kabul nedeniyle bitirilmeyişi davalıdan değil, davacıdan kaynaklanmaktadır. Bu durumda, davanın davalı yönünden cevap dilekçesiyle kabul edildiği tespit edilerek, resmi satış senedindeki bedel ile harç ve masraflar toplamı üzerinden hesaplanacak karar ve ilam harcının 1/3"ü oranında davalının sorumlu olması gerekirken, tamamından sorumlu tutulması doğru değildir. Aynı şekilde, hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanacak nispi vekalet ücretinin 1/2"si oranında davalının sorumlu olması gerekirken tamamından davacı lehine hüküm kurulması da doğru değildir. Sayın çoğunluğun bozma kararına bu yönüyle ve bu gerekçelerle katılamıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi