1. Hukuk Dairesi 2019/2588 E. , 2019/5576 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ.
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm oluşturulması gerektiği gerekçesi ile davalının istinaf talebinin açıklanan nedenden ötürü kabulüne, hükmün 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları Bahattin Top’un maliki olduğu taşınmazları davalı ...’a, Duran’ın da davalı ...’in yakın arkadaşı davalı ...’e devrettiğini, ...’in aynı taşınmazları davalı ...’e temlik ettiğini, yapılan tüm temliklerin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek 204, 401, 425, 430, 431, 1561, 1563, 1564, 1566, 1573, 1574 parsel sayılı taşınmazların satış sözleşmelerinin geçersizliğinin tespiti ile davalı ... adına kayıtlı bulunan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., mirasbırakanın ikinci eşi ile evlenmeden önce maliki olduğu bir kısım taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığını, mirasçıların ortak kararı sonucunda dava konusu taşınmazların davalı ...’e devrettiğini, mirasbırakanın davacılara da kazandırmalarda bulunduğunu; davalı ... mirasbırakanın taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığını; davalı ..., duruşmadaki beyanında mirasbırakanın kendisinden borç aldığını ve teminat olarak da taşınmazları temlik ettiğini, borcun davalı ... tarafından ödendiğini, bu nedenle taşınmazları Devlet’e devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm oluşturulması gerektiği gerekçesi ile davalının istinaf talebinin açıklanan nedenden ötürü kabulüne, hükmün 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 25.01.2001 tarihinde öldüğü, geride ilk eşinden olma dava dışı çocukları Hasan, Hüseyin, Nuran, Şerife, 2010 yılında ölen oğlu ...’in çocukları ve davalı oğlu Devlet ile 1992 yılında evlendiği ikinci eşi davalı İmmihan’ın mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın maliki olduğu 401, 425, 430, 431, 1561, 1563, 1564, 1566, 1573, 1574 parsel sayılı taşınmazlar ile 204 parsel sayılı taşınmazdaki 528/2304 payını 12.12.1997 tarihli resmi akitle davalılardan ..."e satış suretiyle temlik ettiği, bu temlikten sonra 26.12.1997 tarihli resmi akitle taşınmazların davalı ..."a satış suretiyle temlik edildiği, onun tarafından da 21.08.2001 tarihinde tüm taşınmazların mirasbırakanın oğlu olan davalı ..."a temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; toplanan deliller yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde davacı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetisizlik yoktur.
Ne var ki, davalı ... tarafından sunulan 27.12.2011 tarihli ‘’ibranamedir’’ başlıklı ve imzası davacı ... tarafından inkar edilmeyen adi yazılı belgede davacı ...; mirasbırakandan intikal etmesi gerekirken davalı adına tescil edilen taşınmazlardaki tüm payını davalı ... aracılığı ile sattığını, geride davalı ... adına kayıtlı olan taşınmazlarda hiçbir hakkı kalmadığını ve davalı ...’i ibra ettiğini belirtmiştir.
Hal böyle olunca, anılan ibraname başlıklı belgeye değer verilerek davacı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu belgede çekişme konusu taşınmazları kapsayan açık bir beyan olmadığı gerekçesi ile davacı ... yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, çekişme konusu taşınmazlardan 425 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması ile 29791 ada 1 ve 29797 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara gittiği, davalı ...’in her iki parselde de adına birden fazla pay tescil edildiği kayden sabit olup bu payların ne kadarının dava konusu 425 parselden geldiği saptanarak sonuca gidilmesi gerekirken hakimin doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde bu husus saptanmadan hüküm kurulması da doğru değildir.
Davalı ...’in değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2.maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 31/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.