Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2021/2090
Karar No: 2022/1979
Karar Tarihi: 22.02.2022

Danıştay 6. Daire 2021/2090 Esas 2022/1979 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2021/2090 E.  ,  2022/1979 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2021/2090
    Karar No : 2022/1979


    TEMYİZ EDEN TARAFLAR : I. (DAVACI) ...
    VEKİLİ : Av. ...

    II. (DAVALI)
    1- ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. ... - Aynı yerde
    2- ... Belediye Başkanlığı - ....
    VEKİLİ : Av. ...

    KARŞI TARAF : 1- ... Belediye Başkanlığı
    2- ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı
    3- ...

    İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, .... Mahallesi, ... ada, ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların, imar planında "yol ve park alanı" olarak planlanmasına rağmen uzun süredir kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle taşınmaz bedeline karşılık olarak 4.482.939,73-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki İdare Mahkemesi kararının taraflarca istinaf yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi üzerine, davacı tarafından yapılan bireysel başvuru neticesinde, Anayasa Mahkemesinin 29/11/2018 tarih ve 2017/20358 sayılı kararı ile Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi üzerine yeniden yapılan yargılama neticesinde, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; davanın kabulüne, kabul edilen 4.482.939,73-TL tazminat isteminin 2.819.723,00-TL'lik kısmının dava tarihi olan 08/06/2015 tarihinden itibaren, miktar artırım (ıslah) dilekçesi ile artırılan 1.663.216.73-TL'lik kısmının ise miktar artırım (ıslah) dilekçesinin Mahkeme kaydına girdiği 01/07/2019 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalı idareler tarafından davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

    Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: Dava konusu taşınmazın değerinin bilirkişi raporunda, dava açma tarihi esas alınarak hesaplandığı ifade edilmiş ise de; 2018 yılı Aralık ayına ait endeks dikkate alınarak hesaplandığı, dolayısıyla taşınmazın değerinin yargılamanın yenilenmesine yönelik karar sonrasında dava dosyasının yeniden esasa alındığı tarih (27/12/2018) itibarıyla belirlendiği, bu nedenle ıslah suretiyle davanın konusu haline gelen taşınmaz değerinin tamamına taşınmaz değerinin belirlendiği 27/12/2018 tarihi itibariyle yasal faiz uygulanmak suretiyle tazminine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun, Mahkeme kararının hükmedilen tazminat tutarına işletilecek yasal faizin faiz başlangıcına ilişkin kısımlarının, "taşınmaz değerinin belirlendiği tarihten (27/12/2018) itibaren işletilecek yasal faiziyle" şeklinde düzeltilerek reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
    1- Davacı tarafından; dava konusu taşınmazın değerinin düşük hesaplandığı, hükmedilen tazminat tutarının tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği, lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
    2- Davalı Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından; hasım mevkiinden çıkarılması gerektiği, tazminat isteminin yasal dayanağının bulunmadığı, mülkiyet hakkının kısıtlanmasının söz konusu olmadığı ileri sürülmektedir.
    3- Davalı Melikgazi Belediye Başkanlığı tarafından; Mahkemece hüküm altına alınan alacağa bilirkişi raporunun tarihi olan 24/05/2019 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY :
    Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların, imar planında "yol ve park alanı" olarak planlanmasına rağmen uzun süredir kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle taşınmaz bedeline karşılık olarak 4.482.939,73-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
    İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmü yer almaktadır.
    3194 sayılı İmar Kanununun 04.07.2019 tarihli değişiklikle getirilen "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
    a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
    b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle, ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
    Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
    İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir.
    Parsel maliklerinin hisselerini idareye hibe etmeleri veya bedelsiz devretmeleri durumunda, idare devir işlemlerini bedel almaksızın gerçekleştirmekle yükümlüdür. Bu işlemler için parsel maliklerinden hiçbir vergi, resim, harç, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
    Kamu kullanımına ait sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının, Hazine veya kamu mülkiyetindeki alanlarla trampa yapılması hâlinde, şahıs veya özel hukuk kişilerinden hiçbir vergi, resim, harç, ücret, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
    Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
    " düzenlemesi yer almaktadır.
    2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun Ek 1. maddesinde; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır." hükmü yer almaktadır.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrasında; "Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir" hükmüne; Geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında ise; "Bu maddeyi ihdas eden Kanunun 16'ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Davacı tarafından, Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, .... Mahallesi, ... ada, ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların, imar planında "yol ve park alanı" olarak planlanmasına rağmen uzun süredir kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle taşınmaz bedeline karşılık olarak 4.482.939,73-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 08/06/2015 tarihinde açılan davada Mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan 07/09/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacının dava konusu üç adet taşınmazdaki hisselerinin toplam değeri dava tarihi itibarıyla 3.308.222,50-TL olarak hesaplanmış ve davacının 19/09/2016 havale tarihli miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle dava 3.308.222,50-TL olarak ıslah edilmiş, Mahkemece konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen kararın taraflarca istinaf yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi üzerine, davacı tarafından yapılan bireysel başvuru neticesinde, Anayasa Mahkemesinin 29/11/2018 tarih ve 2017/20358 sayılı kararı ile Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi üzerine yeniden yapılan yargılama neticesinde, Mahkemece yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmış, hazırlanan 24/05/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazların değeri Asliye Hukuk Mahkemesinde davanın açıldığı 09/04/2012 tarihi itibarıyla hesaplanmış, 09/04/2012 tarihi itibarıyla tespit edilen bedelin, 2018 Aralık ayı TEFE endeksi kullanılarak Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı üzerine dosyanın esas kaydının yapıldığı 27/12/2018 tarihine güncellenmiş (bilirkişi raporunda İdare Mahkemesi dava tarihi olan 08/06/2015 tarihi itibarıyla taşınmaz değerinin hesaplandığı belirtilmiş olsa da 2018 yılı Aralık ayı endeksi kullanılarak hesaplanmıştır), davacının 01/07/2019 tarihli miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle, dava 27/12/2018 tarihi itibarıyla hesaplanan 4.482.939,73-TL olarak ıslah edilmiş, Mahkemece, 27/12/2018 tarihi itibarıyla hesaplanmış olan bu miktarın kabulüne, kabul edilen 4.482.939,73-TL tazminat isteminin 2.819.723,00-TL'lik kısmının dava tarihinden itibaren, miktar artırım (ıslah) dilekçesi ile artırılan 1.663.216,73-TL'lik kısmının ise miktar artırım (ıslah) dilekçesinin Mahkeme kaydına girdiği tarihten itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
    Mülkiyet hakkının kısıtlandığı ileri sürülen taşınmazın değerinin belirlenmesi için yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanacak bilirkişi raporunda; emsal taşınmaz olarak, dava konusu taşınmazın çevresinin imar durumu özellikleri dikkate alınarak, dava konusu taşınmaza yakın mesafede, aynı yapılaşma koşullarına sahip, eş değer özellikleri olan; mümkün olduğunca dava tarihine en yakın tarihli satışı gerçekleşmiş ve satış bedeli belirli olan taşınmazların seçilmesi, dava konusu taşınmazla emsal taşınmazın ya da taşınmazların imar planındaki yapılaşma koşulları, çevrelerinin yapılaşma durumu, bulundukları bölgenin kentsel dokusu, teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinden yararlanma durumları, kent merkezine, kentin önemli merkezlerine ve ana arterlere mesafeleri, sokak/cadde asgari m2 rayiç değerleri vb. değer artırıcı ya da azaltıcı hususlarda kıyaslanması suretiyle ilk dava tarihi itibarıyla değer tespitinin yapılması ve bu hususların denetime elverişli olacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulması gerekmektedir.
    Uyuşmazlıkta; Mahkeme tarafından yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın değerinin ilk dava açma tarihi itibarıyla hesaplanması, Mahkemece bu miktar esas alınarak hüküm kurulması gerekmekte iken, Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı sonrası dosyanın tekrar esas kaydının yapıldığı 27/12/2018 tarihi itibarıyla hesaplanmış olan miktar esas alınarak karar verildiği görülmektedir.
    Bu durumda; İdare Mahkemesince, öncelikle dava konusu taşınmazın en son yürürlükte olan nazım ve uygulama imar planındaki güncel hali ile davacının söz konusu taşınmazla mülkiyet ilişkisinin devam edip etmediği tespit edilerek ve sorumlu idare/idareler belirlenerek, bakılan davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın devamı niteliğinde olması halinde 24/05/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın Asliye Hukuk Mahkemesi dava tarihi itibarıyla yapılan değer tespiti değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi, aksi halde taşınmazın uygulama imar planındaki güncel fonksiyonuna göre; aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulunca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle, taşınmazın İdare Mahkemesinde açılan ilk dava tarihindeki cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
    Öte yandan; 2577 sayılı Kanunun 16. maddesinin 4. fıkrasında yapılan değişiklik ile Geçici 7. maddesinin, 6459 sayılı Kanunun 30/04/2013 günlü, 28633 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması ile yürürlüğe girdiği, bu düzenleme ile yürürlük tarihinde derdest olan tam yargı davalarında (kanun yolu aşaması dahil) bir defaya mahsus miktarın artırılması imkanı tanındığı, yürürlük tarihi olan 30/04/2013 tarihinden sonra ise nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle, bir defaya mahsus miktar artırımında (ıslah) bulunulabileceği anlaşıldığından, davacının 19/09/2016 tarihli ilk ıslah dilekçesinde talep edilen bedel dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken ikinci defa yapılan miktar artırımı (ıslah) esas alınmak suretiyle davanın kabulü yolunda verilen Mahkeme kararında bu yönden de hukuki isabet bulunmamaktadır.
    Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 14/01/2021 tarih ve E:2020/2044, K:2021/39 sayılı kararı da bu yöndedir.
    Diğer taraftan, Dairemizin E:2019/21607 sayılı dosyasında temyiz incelemesi yapılan ve bakılmakta olan dava konusu taşınmaza yakın mesafede olduğu anlaşılan Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, ... Mahallesi, K34-C-03-A-1-A pafta, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın, imar planında "yol ve park alanı" olarak planlanmasına rağmen uzun süredir kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle tazminat istemiyle açılan davanın Melikgazi Belediye Başkanlığı husumetiyle karara bağlandığı görülmekte olup Mahkemece taşınmazın bulunduğu alana ilişkin planlanan yatırımdan sorumlu olduğu belirlenen idare ya da idareler hasım mevkiine alınmak suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
    Hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek yasal faizin; dava açma tarihi itibarıyla talep edilen miktar için dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir.
    Bu itibarla, temyiz konu Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
    2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulüne ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 22/02/2022 tarihinde, kesin olarak, oyçokluğuyla karar verildi.





    KARŞI OY (X) :
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır.
    İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur.

    Bir başka ifade ile, hukuki el koyma kavramı yerine, daha doğru bir tanımlama ile "taşınmazın kamulaştırılmaması" suretiyle tasarruf hakkının kısıtlanmasına ilişkin davalar, idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davasının konusudur. İmar Kanununun 10. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının; idarenin hareketsiz kalması nedeniyle 5 yıllık sürenin bitiminden kamulaştırma tarihine ya da mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise idari yargıda açılan tazminat davasının konusudur. Ancak burada söz konusu olan, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan sınırlama şeklindeki idarenin işlem ve eyleminden doğan zararın tazmini olup mülkiyetin bedele çevrilmesi ise idari yargıda açılan tazminat davasının değil, adli yargıda açılacak bedel tespiti ve tescil davasının konusuna girer.
    Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zarar niteliğinde olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.
    El atmanın önlenmesi davası ile, mülkiyet hakkına yapılan fiili müdahalenin giderilmesi amaçlanmakta iken kamulaştırmama işlemine karşı açılan iptal davasında ise tam tersine idarenin kamulaştırma bedelini ödemek suretiyle taşınmaz mülkiyetini üzerine alması sağlanmaya çalışılmaktadır. İdarenin hukuka aykırı işleminin iptal edilmesi sonucunda kamulaştırma işlemi gerçekleştirileceğinden, kamulaştırma yükümü altında olan idare tarafından bedel tespiti ve tescil için açılacak dava ise iptal davasının dolayısı ile kamulaştırma işleminin sonucu ve tamamlayıcısıdır.
    Buna göre, imar planında kamu alanında kalan taşınmazlar için süresinde kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanmış olduğu, bu nedenle mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle tazminat verilmesi istemiyle açılan davalar, esasen idarenin kamulaştırmama ya da parselasyon yapmama yolundaki olumsuz idari işleminin iptali yoluyla taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin davalardır. İdarenin taşınmazı kamulaştırmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanması durumunda, kişinin bu işlem nedeniyle taşınmazının değerini talep edebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin iptalini sağlaması, bunun yasal sonucu olarak da mülkiyetin bedele çevrilmesini talep etmesi gerekmektedir. Zira, imar planının uygulanması nedeniyle, mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, idarenin İmar Kanunundaki hükümlere uygun hareket edip etmediği ve kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırma işleminin tesisinin zorunlu olup olmadığı ve bu işlemin hangi idare yada idarelerce gerçekleştirileceğinin tespiti ancak bu konuda açılacak iptal davası ile açıklığa kavuşturulabilecektir. Bedel tespiti ve tescili ise ancak kamulaştırma işleminin gerekliliği ve kamulaştırmayı yapacak idarenin tespitinden sonra kamulaştırma sürecinin bir parçası, tamamlayıcısı niteliğindedir. Nitekim, Kamulaştırma Kanunundaki düzenleme de bu şekilde olup kamulaştırma işleminin uygulanması, gerçekleştirilmesi amacıyla açılan bedel tespit ve tescil davası idarenin taşınmaz mülkiyetini üzerine almasını temine yöneliktir.

    3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat yönünden yapılacak değerlendirme sonrasında, tasarruf hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle idarenin kamulaştırmama işleminin iptaline karar verilmesi halinde, iptal hükmü gereği taşınmazın değerinin belirlenmesi ve taşınmaz malikine ödenmesi için kamulaştırma kanunundaki sürecin işletilerek idarenin işlem yapması, bu kapsamda asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması sonucunu da doğuracağından, iptal kararından sonra mülkiyetin bedele dönüştürülmesine ilişkin tazminat istemi hakkında ayrıca inceleme yapılarak karar verilmesine gerek yoktur. Bir başka ifade ile, iptal kararının uygulanması bağlamında idarece kamulaştırma kanununa göre gerekli işlemler başlatılacak olup, ihtiyaç duyulması halinde taşınmazın aynına ilişkin ve tescil sonucunu doğuracak olan bedele ilişkin uyuşmazlık iptal kararının sonucu olarak adli yargı yerinde çözümlenecektir.

    Bu durumda taşınmazdaki mülkiyet hakkının imar planı nedeniyle süresi belirsiz zaman diliminde kısıtlanması halinde idari yargıda sadece kamulaştırmama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek kısıtlılık durumunun mevcut olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, kamulaştırma yapılmaması yolundaki olumsuz idari işlem hakkında karar verilmesi; mülkiyetin bedele dönüştürülmesi istemiyle tescil sonucunu doğuracak tazminat taleplerine yönelik ise, ortada idari yargı yetkisi kapsamında incelenecek bir tazminat davasının bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tazminat isteminin esası hakkında da inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle Mahkeme kararının belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi