20. Hukuk Dairesi 2018/817 E. , 2018/3126 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan .../04/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, davalı ... vekili Av.Elif Şahin geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 01.04.2013 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacıya ait ... ili,... ilçesi, ... köyü 1032, 1035, 1031, 1030 ve 1034 parsellerin toplam 7.170 m² iken, .../.../2011 tarihinde yapılan uygulama kadastrosu ve sonrasında tapuya tescil ile 199 ada ..., ..., ..., ... ve ... nolu parseller olarak numaralarının değiştiğini ve aynı zamanda yüzölçümünün 6.189 m²"ye düşürüldüğünü, müvekkilinin işbu taşınmazları satış yoluyla, tapuya güven ilkesi gereğince toplam 7.170 m² olarak edindiğini, yeni ölçümler sonucunda 981 m² arazi kaybına uğradığını, Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur"denildiğini, taşınmazların tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 981 m² eksilme nedeniyle şimdilik ....000,00.-TL tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; ....000,00.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından esasa yönelik; davacı tarafından vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay .... Hukuk Dairesinin 09/02/2017 gün ve 16478-1025 E.K. sayılı bozma kararı özetle; "Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; yörede 3402 sayılı Kadastro Kanununun .../...-a maddesine göre yapılan uygulama kadastrosu sonucu dava konusu taşınmazların yüzölçümünde azalma meydana geldiği gerekçesi ile tazminat isteminde bulunulmuştur. Davacı tarafından 3402 sayılı Kanunun .../...-a maddesi gereğince yapılan bu çalışmadan dolayı dava konusu taşınmazların eksilen kısımları için komşu parsellere karşı tapu iptali ve tescil davası açabileceği, bu davanın sonucunda ortaya çıkan duruma göre davacının zararının nereden kaynaklandığının tespitinden sonra tazminat talebinde bulunabileceği gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır." şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, komşu parseller hakkında dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma kararına uyulmakla birlikte, bozmaya yanlış anlam yüklenmek suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Şöyle ki; dosya kapsamından, yörede 1974 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında çekişmeli taşınmazların toplam 7170 m2 olan yüzölçümünün, 2011 yılında 3402 sayılı Kanunun .../...-a maddesi uyarınca yapılarak kesinleşen uygulama kadastrosunda, kimi parsellerin yüzölçümü artarken, kiminin azaltılması sonucunda toplamda 981 m2 azalma ile 6189 m2 ye düşürüldüğü, bu farkın nereden kaynaklandığı konusunda fen bilirkişi tarafından bir açıklama yapılmadığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur"" hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ........2009 gün ve 2009/... - 383 E. - 2009/517 K.; ....06.2010 gün ve 2010/... - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ancak 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır.
Genel arazi kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescile tâbi tutulan çekişmeli taşınmazın, sonradan 3402 sayılı Kanunun .../...-a maddesi uyarınca yapılan uygulama ile yüzölçümü azalmış ise de; azalmanın nereden kaynaklandığı, komşu parsellere bir kayma olup olmadığı, kayma varsa kadastro işlemi yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilerek tapu iptali istenebileceği, davacı bu şekilde zararını karşılayabilecekse Hazinenin zarardan sorumlu olmayacağı, ancak; mahkemece bu konuda yeterli araştırma yapılıp eksilmenin nereden kaynaklandığı belirlenmeden, davacılara komşu parsellere dava açması için süre verilmesi ve sonra da dava açılmamış olması nedeniyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
O halde öncelikle, taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın hangi sebeple oluştuğunun tespit edilmesi, uygulama kadastrosu sırasında dava konusu taşınmazın çapında bir değişiklik olup olmadığının belirlenebilmesi için eski ve yeni paftanın ölçekleri eşitlenmek sureti ile bilgisayar ortamında çakıştırma yapılarak her bir paftadaki sınırın farklı renklerle gösterilmek sureti ile bilirkişilerce rapor düzenlenmesi, taşınmazın çapında bir değişiklik olduğu ve komşu parsellere kayma olduğunun belirlenmesi halinde, davacının açacağı tapu iptal davası ile zararını karşılayabileceği, taşınmazın çapında bir değişiklik olmamasına rağmen, miktarında hesap hatası ya da kullanılan yöntem, ölçü tekniğinin farklılığı gibi sebeplerle azalma meydana gelmişse bu durumda davacının tazminat hakkının tapu sicilinin yanlış tutulmuş olması nedeni ile doğduğu gözetilerek, zararın doğduğu tarih itibari ile taşınmazların arsa niteliğinde olduğu gözetilerek emsal satış metoduna göre, uygulama kadastrosunun kesinleştiği tarihteki gerçek değerinin hesaplattırılması, bu şekilde tapu sahibinin gerçek zararının saptanması, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu, bozma kararına yanlış anlam yüklenmek suretiyle ve bozmadan önceki yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine ....04.2018 günü oybirliği ile karar verildi.