10. Hukuk Dairesi 2010/15986 E. , 2012/5025 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, yersiz malullük aylığı ve sağlık gideri ödemeleri nedeniyle Kurumun borç çıkarmasına ilişkin işleminin iptali ve murisi ... malullük aylığına hak kazandığının tespiti kararı verilmesini istemiştir.
Mahkeme, yersiz ödemeler terekeye dahil olmadığından davacıya borç çıkarılmasına ilişkin Kurum işleminin iptaline; hukuki yarar olmadığından diğer istemin reddine karar vermiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Uyuşmazlık; davacı murisine bağlanan malüliyet aylığının iptali ile 01.04.2000 – 30.10.2006 tarihine kadar almış olduğu aylıkları ve sağlık yardımı nedeniyle oluşan Kurum zararının (alacağının) terekeye dahil olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 599. maddesi uyarınca; “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar...mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar...”
Kural olarak, bir kimsenin ölümü ile mal varlığının bir bütün olarak mirasçılarına geçmesini ifade eden külli halefiyet gereğince, mirasbırakanın kişisel özelliklerinin ağır bastığı, düşünsel ve bedeni özellik ve yetenekleri göz önünde bulundurularak yapılmış, borcun bizzat mirasbırakan tarafından yerine getirilmesi gereken şahsi edim borçları dışında, malvarlığından ifa durumunda olunan maddi edim borçları mirasçılara intikal eder.
Mirasbırakanın borçları, ölümünden önce yaptığı hukuki işlemlerden, işlediği haksız fiillerden, malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşmeden ve ölüm anına kadar oluşan bir takım olgular nedeniyle, doğrudan doğruya kanundan doğabilir.
Mirasçıların sorumluluğu bakımından borcun kaynağı önemli değildir. Bu sorumluluk, mirasın kesin olarak kazanılması ile başlar, borcun esası ile sınırlı olmayıp, işlemiş ve işleyecek faizlerini de kapsar.
Davaya konu alacak, mirasbırakanın sebepsiz zenginleşmesinden kaynaklanmakta olup, ölümünden sonra mirasçılarına karşı ileri sürülmesinde yasaca bir engel bulunmamaktadır; mirasbırakanın malvarlığına ve terekesine dahildir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün... Karar sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, davacı murisinin, yersiz aldığının belirlenmesi halinde; 01.04.2000 – 30.10.2006 tarihleri arasındaki malullük aylıkları ve sağlık yardımı nedeniyle oluşan Kurum zararından terekeye dahil olması nedeniyle davacı sorumludur.
2-)Davanın; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı... bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Kanunun Geçici 1. maddesindeki; “17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 08/02/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1. maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.” düzenlemesi ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği olarak davanın yasal dayanağının 1479 sayılı Kanun olduğu belirgindir.
1479 sayılı Kanunun 28. maddesi; “Bu kanunun uygulanmasında çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen sigortalı malûl sayılır. Şu kadar ki, sigortalılığın başladığı tarihte malûl sayılacak derecede hastalık veya arızası bulunduğu önceden veya sonradan tespit edilen sigortalı, bu hastalık veya arızası nedeniyle malûllük sigortası yardımlarından yararlanamaz. Sigortalıların hangi hallerde çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş sayılacakları, sağlık işlemlerine ilişkin yönetmelikteki esaslara göre tespit olunur.” hükmü öngörülmüştür. 1479 sayılı Kanunun 28. maddesinde yer alan “Şu kadar ki, sigortalılığın başladığı tarihteki” ibaresi “Şu kadar ki, bu Kanuna tabi sigortalılığın başladığı tarihteki” olarak 28.04.2000 tarihli ve 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmiş, söz konusu Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesinin 26.10.2000 tarihli iptal kararıyla 08.08.2001 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmış; daha sonra, 4956 sayılı Kanunun 17. maddesi ile söz konusu ibarenin yeniden eklenmiş olması, anılan maddede yer alan “bu Kanuna tabi sigortalılığın başladığı” sözcüklerinden sadece ...tabi çalışmanın değil, diğer... tabi ilk defa çalışmaya başlamanın kabulünün sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşeceği gözetilerek, yapılacak incelemede, davacının murisinin ilk defa 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başladığı 21.09.1978 tarihinin esas alınması gerekir.
...Sigortalılarının Malûllük Hallerinin Tespitine Dair Yönetmelik"in 4. maddesine göre, “Sigortalıların hangi hallerde çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş sayılacakları, 506 sayılı Kanununa istinaden çıkarılan Sosyal Sigorta Sağlık
İşlemleri Tüzüğündeki esaslara göre tespit olunur.” 1479 sayılı Kanunun 56. maddesinde, “... belirtilen raporlar üzerinde Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilirse, Sosyal Sigortalar Kurumu Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.” hükmü öngörülmüştür. Bu yasal çerçevede mahkemece yapılacak iş; davacının murisi ...hastalık ve arazların, 21.09.1978 tarihi itibariyle malûl sayılacak derecede olup olmadığının belirlenmesi için, 28.06.1976 tarihli ve 6-4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı da dikkate alınarak 506 sayılı Kanunun 109. maddesindeki prosedür uyarınca öncelikle, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde ...rapor alınmalı, bu raporun davalı Kurum yönünden bağlayıcı olması nedeniyle, davacının itiraz etmesi halinde, ... alınacak rapora göre; her iki rapor arasında çelişki olması ve taraflardan birinin istemesi halinde ise, ... Genel Kurulundan alınacak raporla çelişkinin giderilmesi sağlanıp, sonucuna göre karar verilmelidir.
3-)Kabule göre, murisinin malullük aylığına hak kazandığının tespitini istemekte davacının hukuki yararı olduğunun ve kısmen kabul kararı verilen davada davacıdan maktu ret harcı alınmasının mümkün olmadığının gözetilmemiş olması, isabetsizdir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraflar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.