10. Hukuk Dairesi 2019/1074 E. , 2020/2338 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
KARAR
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince; istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. Maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, sigortalı ..."un 24.12.2010 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu %29,20 oranında malul kalması sonucu sigortalıya 48.538,88 TL peşin değerli gelir bağlandığını, 10.275,00 TL geçici iş göremezlik ödeneği ödendiğini ve toplam kurum zararının 58.813,88 TL olduğunu, kazanının davalı şirkete ait gemide meydana gelen patlamada yaralanması şeklinde meydana geldiğini beyanla fazlaya ilişkin talep ve dava hakkının saklı kalması kaydıyla 58.813,88 TL kurum zararının şimdilik 11.762,77 TL sinin (ıslah ile 52.932,49 TL) davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin donatanı bulunduğu ... gemisinde 24.12.2010 tarihinde meydana gelen yangın neticesinde kazalının yaralandığını, kısmi dava açılmasının yerinde olmadığını, müvekkili şirketin gemide öngörülemeyen ve bir sebepten çıkan yangına herhangi bir kusurunun olmadığını, müvekkilinin çıkan yangında bilerek ve isteyerek sebebiyet verdiğini iddia etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin ihmali ya da ağır ihmalinin varlığından bahsetmenin de mümkün olmadığını, denizcilik müsteşarlığı tarafından gemiye elverişlilik belgesinin verildiğini, müvekkili şirketin ... gemisinin iş sağlığı ve güvenliği tüzüğünün kazanlarda ve kompresörlerde alınacak güvenlik tedbirlerine ilişkin 3. Bölümünde yer alan koşulları sağladığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI:
İlk derece Mahkemesi tarafından,
“Davanın kabulü ile;
1-52.932,49 TL kurum alacağının bağlanan gelirler yönünden onay, yapılan ödemeler yönünden tediye tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine,” şeklinde karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından,
“1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı Kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle, kazalının kusursuz olduğu kurum zararının tamamının tazminine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, yerel mahkeme gemide meydana gelen yangının sebebini tam olarak tespit etmediği halde davalı şirkete kusur izafe ederek eksik inceleme neticesinde hukuka aykırı olarak şirket aleyhine karar verdiğini, 5510 sayılı Kanunun 21. ve Peşin Sermaye Değerlerinin hesaplanmasıyla ilgili işlemler hakkında tebliğde işverenin kuruma karşı sorumluluğu bakımından kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınacağının belirtildiğini, bu hükmün somut olaya hatalı ve eksik olarak tatbik edildiğini, bilirkişi raporunda da tahmine yönelik ifadelere yer verilerek yangının sebebi anlaşılamadığı halde davalı müvekkilini kusur yüklendiğini, konuya ilişkin Yargıtay kararlarında kaçınılmazlık ilkesinin açıklanarak ortaya konduğunu, sigortalının yaralanmasına sebebiyet veren hadisede müvekkilinin kastı ihmali ve kusurunun olmadığını, olay tarihi itibariyle denize, yüke ve yola elverişli olan bir gemide meydana gelen hadiseden davalı şirketin sorumlu tutulmasının yasaya aykırı olduğunun, gemideki yangın hadisesinin öngörülemeyen bir sebeple meydana geldiğinin, geminin ve mürettebatının uluslararası sularda güvenle seyredebilmesi amacıyla belli kriterlere tabi tutulduğunu, aynı kazaya ilişkin İstanbul 29. İş Mahkemesinin 2017/885 E. sayılı dosyasında alınan kusur raporunda işbu dosyadan farklı olarak ... ’un %20 oranında kusurlu bulunduğunu, davalı müvekkilinin ise kusurlu olmadığının tespit edildiğini, aynı olaya ilişkin farklı dosyalarda farklı kusur oranlarının tespit edilmesinin hukuk güvenliği ilkesiyle bağdaşmayacağını ve kusur oranının doğru şekilde tespiti gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 24.12.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu oluşan Kurumun zararının rücuan tazmini istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesidir.
Rücu davaları, kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusuru olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığında sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller taktir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeni ile daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza davaları varsa, tazminat davasında verilen kararın güçlü delil oluşturduğu hususu ile ceza davasında belirlenen maddi olguların bağlayıcı olacağı hususu da gözetilmek suretiyle, bu davalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde sigortalı ile davalıların ve varsa dava dışı kişilerin kusur oran ve aidiyetleri konusunda rapor alınması gereklidir. Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı Kanun çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi gerekir.
Somut olayda, Kurum sigortalısı ..."un davalı şirketin donatanı olduğu ... isimli kuru yük gemisinin makine dairesinde 24.12.2010 tarihinde meydana gelen patlama sonucunda %29,20 oranında malul kaldığı, diğer yandan davalı şirkete ait gemide meydana gelen bu patlama sonucunda toplamda 1 kişinin öldüğü ve 2 kişinin yaralandığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, öncelikle varsa olaya ilişkin ceza dosyası ile diğer 2 sigortalıya ilişkin olarak açılmış tazminat ve rücu davalarının varlığı araştırılmak ve varsa alınmış kusur raporları da celp edilip incelenmek ve tazminat davasında verilen kararın güçlü delil oluşturduğu hususu ile ceza davasında belirlenen maddi olguların bağlayıcı olacağı hususu da gözetilmek suretiyle, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu belirlenmeli, dosya içeriğindeki tüm deliller birlikte takdir olunarak, ceza ve tazminat dosyalarındaki kusur ile bu davadaki kusur raporları arasındaki çelişkiler de giderilerek; kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak oluşa uygun bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 11.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.