10. Hukuk Dairesi 2010/16364 E. , 2012/4947 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, ödeme emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, prim borçlusu Anonim Şirkete karşı yapılan icra takibi sırasında, 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35.madde şartlarının gereği yerine getirilmeksizin ödeme emri tebliğ edilmiş olmasının usulsüz olduğunu beyanla, ödeme emrinin iptalini istemiştir.
Mahkeme, takibe konu prim borç döneminde, davacının prim borçlusu Anonim Şirkette, temsil ve ilzam yetkili üst düzey yöneticisi olmakla birlikte, 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35.madde şartlarının gereğinin yerine getirilmeksizin, ödeme emri tebliği yapılmış olmasının usulsüz olduğunu beyanla, davanın kabulüne karar vermiştir.
Dava, .... ait 2000/11.ayına ait 36.172,48 TL asıl ve 329.053,76 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 365.226,24 TL’lik prim borcu nedeniyle 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35.maddesi ile 506 sayılı Yasanın 80.maddesine dayalı olarak yapılan icra takibinde, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
506 sayılı Yasanın 80. maddesi hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan bir kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için; primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunlu olup, ayrıca “sigorta primlerinin haklı sebep olmaksızın süresinde ödenmemesi” ne bağlıdır. Söz konusu maddeye göre primlerin ödenmesinden sorumlu üst düzey yöneticiden söz edebilmek için, bu kimsenin şirket kurucu ortağı veya yönetim kurulunda başkan veya iş bölümüne göre primlerin ödenmesinden sorumlu üye olması veya şirketin yönetiminde parasal konularda yetkili genel müdür, finansman veya muhasebe müdürü gibi üst düzeyde sorumluluk taşıyan görevli olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan, karar organında yer almayan kişilerin işverenle müşterek sorumluluğu düşünülemez. Şirkette görevli bir kimsenin; belli konularda imza sahibi olması da, bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.
6183 sayılı Yasanın Mükerrer 35. maddesi ise, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir…
(Ek fıkra: 04/06/2008 - 5766 S.K./4.mad) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.” Hükmünü içermekte olup; 04.06.2008 tarihli, 5766 sayılı Yasanın Geçici 1. Maddesinde, “Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Yasanın 5766 sayılı Yasa ile değişik mükerrer 35.maddesi ile, kanuni temsilcilerin sorumluluğu;kamu alacağının “tüzel kişiliğin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması” koşullarına bağlanmıştır.Anılan madde de öngörülen “tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması” olgusundaki ispat yükü,davalı Kuruma ait değildir.
Şu halde yapılması gereken iş; davacının, prim borçlusu Anonim Şirkette, prim tahakkuk ve ödeme dönemlerinde 506 sayılı Yasanın 80.maddesine göre üst düzey yöneticisi olup olmadığının belirlenmesini müteakip; davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Yasanın 5766 sayılı Yasa ile değişik mükerrer 35.madde koşulları arasında yer alan “tamamen veya kısmen tahsil edilememe” veya “tahsil edilemeyeceği anlaşılma” hallerinin varlığı usulünce araştırılıp, yapılacak yeniden değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.