Hukuk Genel Kurulu 2017/1816 E. , 2018/34 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “iflas sıra cetveline itiraz-kayıt kabul” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine dair verilen 07.06.2012 gün ve 2012/5 E., 2012/107 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı ... (TMSF) vekili tarafından istenilmekle Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 18.03.2014 gün ve 2014/964 E., 2014/2055 K. sayılı kararı ile:
"...Davacı vekili, Birleşik Fon Bankası bünyesinde bulunan Kentbank A.Ş. ile davalı müflis Kent Yatırım Menkul Değerler arasında acentelik sözleşmesi bulunduğu, müflisin 02.11.2000 tarihinde Kentbank A.Ş. müşterilerinden Yavuz Kahraman"ın hesabında teminatı ve karşılığı olmaksızın 50.000 lot Burçelik hissesini 14.250 TL "den alış emri vererek satın aldığı, bu işlemlerin fiktif ve manupilatif olduğunun tespit edilmesi üzerine zararın ödendiğini ileri sürerek 5.173.026,60 TL"nin iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Yargılama sonucu, İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce davanın 5411 sayılı Bankacılık Kanun"unun 141. maddesi uyarınca davaya bakma görevinin 1 veya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"ne ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesinden sonra davaya bakan İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce, davanın bankacılık kanunundan kaynaklanmadığı, İİK"nın 235. maddelerine dayalı kayıt kabul davacı olduğu gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bankacılık Kanunu"nun 142/2. maddesindeki düzenleme uyarınca, fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından muamele merkezi veya ikametgâhı İstanbul ili sınırları içinde olan kişiler aleyhine açılacak hukuk davaları ile borçlular hakkında açılacak iflas davalarına İstanbul (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. Somut olayda, davacı ile davalı müflis arasında iflas öncesi düzenlenen acentelik sözleşmesine aykırı şekilde banka müşterilerinden Yavuz Kahraman"ın banka şubesindeki hesabından teminat ve karşılığı olmaksızın sermaye piyasası işlemi yapılarak bankanın zararına neden olunduğu ileri sürülerek oluşan zararın tahsili istendiğinden, istem bankacılık işleminden kaynaklanmıştır. O halde, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce bankacılık işleminden kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunduğu gözetilerek davaya bakılması gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir..."
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili müvekkili Birleşik Fon Bankası AŞ’ye devredilen Kentbank AŞ"nin, (iflasından önce) davalı Kent Yatırım Menkul Değerler AŞ"nin acentesi olduğunu; dava dışı mudi Y. Kahraman"ın şube üzerinden yaptığı fiktif pay senedi alım işleminin farkedilmesi üzerine davalı tarafından İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına (İMKB) başvurularak netleştirmenin yapılmamasını istediğini, bunun üzerine İMKB Yönetim Kurulunca iddia konusu menkul kıymetlerle nakdin takas tarihinde Takasbank"a tevdiine ve alım bedeli olan 726.329,25 TL"nin T+2 gün içinde ödenmesine karar verildiğini; mudinin hesabında bu tutarın bulunmaması nedeniyle bankanın bu ödemeyi davalıya yaptığını ve Takasbank"ın da bu parayı bloke ederek nemalandırdığını, işlemin iptali için açılan davada ihtiyati tedbir kararı verilmiş olmasına rağmen Takasbank"a üçüncü bir kişinin alacaklı olduğu icra dosyasından tebliğ edilen birinci haciz ihbarnamesi (İİK m.89) gereği paranın icra dairesine gönderildiğini ve sözleşme kapsamında oluşan zararın sorumluluğunun davalı üzerinde olduğunu, alacağın masaya kaydı talebinin iflas idaresince reddedildiğini ileri sürerek iflas tarihi itibariyle (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) toplam 5.173.026,60 TL"nin masaya kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... memurları esasa ilişkin cevap vermemiştir.
Bu aşamada, 29.09.2010 tarihinde dava konusu alacak TMSF tarafından temlik alınmıştır.
İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesince 19.12.2011 gün ve 2011/45-82 E.K sayılı Kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 142"nci maddesinden söz edilerek görevsizlik kararı verilmiş; dosyanın tevzi edildiği İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın Bankacılık Kanunu"ndan doğan bir uyuşmazlığa ilişkin olmadığı ve İİK"nın 235"inci maddesine dayalı kayıt kabul isteminden ibaret olduğu, bu durumda anılan Kanunun 142"nci maddesinin uygulanma kabiliyeti olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Davacı TMSF vekilinin temyiz itirazı üzerine karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkemece bu kez ilk karardaki gerekçeler tekrarlanmak ve uyuşmazlığın acentelik sözleşmesinden kaynaklanan rücu alacağı istemine dayandığı ve Bankacılık Kanunu"nun olayda uygulama yeri olmadığı vurgulanmak suretiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davacı ... vekili temyiz etmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: davacı banka mudii tarafından yapılan işlem ve aradaki acentelik sözleşmesi nedeniyle davacının ödemek zorunda kaldığı borsa işlemi tutarının rücuen iflas sıra cetveline kaydedilmesi istemiyle açılan davanın 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 142"nci maddesi kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce ilk kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 20’nci maddesinin uygulanabilmesi bakımından, Bankacılık Kanunu’nun 142’nci maddesindeki belirlemenin mahkemeler arasındaki iş bölümünü mü yoksa görevi mi düzenlediği hususu görüşülüp tartışılmıştır.
Bu noktada görev ve iş bölümü kavramlarının belirlenmesi ve sonuçları arasındaki farkların ortaya konmasında yarar vardır.
Medeni yargılama hukukunda görev, belirli bir davaya hangi ilk derece mahkemesinin bakacağını düzenleyen kuralları ifade etmektedir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.I, 5.b., İstanbul 2001, s.161; Akkan, M.: Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.I, 15.b., İstanbul 2017, s.233). Görev kuralları kamu düzenine dahil olup, ancak kanunla belirlenir (HMK m.1). Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 114/1-c maddesi görevi dava şartları arasında saymıştır. Bu itibarla görev, kuralları tarafların ileri sürmesine gerek olmaksızın hâkim tarafından ve yargılamanın her aşamasında resen gözetilir.
Mahkemenin görevsiz olduğunun anlaşılması hâlinde nasıl bir usul izleneceği de Kanunda düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 20"nci maddesine göre görevsizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Uygulamada bu başvuruyu içeren dilekçeye "tahrik dilekçesi" de denmektedir. Kanun bu prosedüre uyulmamasına usuli bir sonuç bağlamıştır. Eğer belirtilen süre içinde taraflardan biri bu başvuruyu yapmazsa mahkeme davanın açılmamış sayılmasına karar verir (HMK m.20/1, son cümle). Tıpkı görev gibi, görevsizlik kararı üzerine yapılması gereken işlemler de şekli hukuka tabi olup, başvurunun süresinde yapılmamış olması hâlinde Kanunun öngördüğü sonucun yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerekir.
İş bölümü ise iki farklı müesseseyi ifade etmek için kullanılagelmiştir. Bunların başında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun "ticaret mahkemelerinin iş sahası" başlıklı 5"inci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5"inci maddesinin (26.06.2012 gün ve 6335 sayılı Kanunun 2"nci maddesiyle değiştirilmeden önceki) 3"üncü bendinde, aynı yerdeki asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkiyi ifade etmek için kullanılan iş bölümü kavramı gelmektedir. Ancak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun yürürlükten kaldırılması ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5"inci maddesinin 3"üncü bendinin değiştirilerek bu iki mahkeme arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun belirtilmesi sonucunda, Türk hukuku bakımından bu iş bölümü biçiminin uygulama kabiliyeti kalmamıştır.
İkinci olarak aynı yerde birden fazla asliye ticaret, asliye hukuk ve sulh hukuk mahkemesi bulunması hâlinde bunlar arasındaki ilişkiyi ifade etmek için kullanılan iş bölümü kavramı gelmektedir. Aynı yerde birden fazla asliye ticaret, asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi varsa bunlar arasındaki ilişki görev değil, iş bölümü ilişkisidir (Kuru, I, s.676).
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu"nun "dairelerin görevleri"ni düzenleyen 9"uncu maddesinin 1 numaralı bendinin c alt bendinde 20.07.2017 gün ve 7035 sayılı Kanunun 26"ncı maddesi ile yapılan değişiklik sonrasında "Bölge adliye ve bölge idare mahkemesi daireleri arasındaki iş bölümü ile ilk derece mahkemeleri arasındaki iş dağılımını karara bağlamak" Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin görevleri arasında sayılmıştır. Görüldüğü gibi bu düzenlemede bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri arasındaki ilişki "iş bölümü" olarak adlandırılmaya devam edildiği hâlde aynı yerdeki birden çok asliye ticaret, asliye hukuk ve sulh hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki "iş dağılımı" ilişkisi olarak adlandırılmıştır. Bu düzenleme ile aynı yerde bulunan aynı sıfatlı mahkemelerin konu ya da dava türü bakımından farklı işlere bakmak üzere Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenmesine imkân sağlanmış, böylelikle Kurula, atadığı başkan ve üyelerin uzmanlaşacakları konuları da belirleme yetkisi verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iş bölümü ve iş dağılımı gereğince dava dosyalarının diğer mahkemeye gönderilmesi bir devir işlemi niteliğinde olup, gönderme kararının görevsizlik kararı olarak nitelendirilmesi ve görevsizlik hâlinde uygulanacak usulü gösteren Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 20"inci maddesindeki düzenlemeye ve sonuçlara tabi tutulması mümkün değildir. Bir diğer ifade ile aynı yerde, iş dağılımı uyarınca belirli bir dava türündeki dosyalara bakan mahkemenin iş sahasına girdiğinden bahisle verilen gönderme kararları için anılan maddedeki başvuru süresi ve usulü uygulanmayacağı gibi, bu usulün uygulanmaması durumunda da davanın açılmamış sayılmasına karar verilemez.
Bu aşamada 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 142"nci maddesindeki düzenlemenin de değerlendirilmesi gerekmiştir. Anılan düzenlemede açıkça Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılacağı ve o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması hâlinde, bu davaların (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmıştır. Görüldüğü üzere madde metni, hem asliye ticaret mahkemelerini bu davalar için görevli kabul etmiş hem de Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bir iş bölümü veya iş dağılımı kararı vermesine olanak bırakmayacak şekilde o yerdeki birden çok asliye ticaret mahkemesi arasında (1) ve (2) numaralı olanları görevli kılmıştır. Kanunun açık düzenlemesi karşısında bu belirlemenin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu anlamında "görev" olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve açıklanan ilkeler çerçevesinde davanın açıldığı İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesince 19.12.2011 günü verilen kararın iş bölümüne dayalı bir devir kararı olmayıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 1 ve 20"nci maddeleri anlamında bir görevsizlik kararı olduğu; mahkeme kararında dosyanın tevzi memurluğuna gönderilmesine karar verilmiş olmasının, bu hukuki durumu değiştirmeyeceği sonucuna varılmıştır.
Görev ve iş bölümüne ilişkin belirleme bu şekilde yapıldıktan sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 20"nci maddesindeki usulün takip edilip edilmediği hususu incelenmelidir. Yukarıda da belirtildiği üzere sözü edilen maddedeki usulün yerine getirilmemesi hâlinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir.
Nitekim dosyanın incelenmesinde görevsizlik kararı verildiği tarihte yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 20"nci maddesinde gösterildiği şekilde bir gönderme talebinin mevcut olmadığı gözlemlenmiştir. Bu durumda İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek gerekirken yazılı şekilde tekrar görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Direnme kararının yukarıda açıklanan değişik neden ve gerekçelerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3"üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429"uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içinde, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.01.2018 günü oy birliği ile karar verildi.