10. Hukuk Dairesi Esas No: 2012/839 Karar No: 2012/4817
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2012/839 Esas 2012/4817 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2012/839 E. , 2012/4817 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, ürün bedelinden yapılan tevkifat nedeniyle 2926 sayılı Kanun kapsamında ... sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 381’inci(6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294’üncü) maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun ...sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297) maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı Kanun"un 389’uncu maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388’inci maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa"nın 141’inci maddesi ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun(6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun) yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir görevdir. Davaya konu somut olayda; kısa kararda, “Davanın kısmen kabulüne, Davacının 01.11.1996 tarihinde sigortalısı... olduğunun tespitine, bu süreler dışında kalan talepler yönünden davanın reddine” gerekçeli kararda ise “Davanın kabulüne, Davacının 01.11.1996 tarihinden itibaren ... sigortalısı olduğunun tespitine” karar verilmiş olması, yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin usul ve kanun hükümlerine aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir. Mahkemece 10.04.1992 tarih ve .... sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmelidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.