Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/837
Karar No: 2019/6385
Karar Tarihi: 09.09.2019

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/837 Esas 2019/6385 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/837 E.  ,  2019/6385 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacılar; dava dışı ... ve davalıların 13.05.1974 tarihli harici sözleşme ile kendilerine bir taşınmaz sattıklarını, dava dışı Kamil"in 1/3 tapulu hissesini devrettiğini, davalıların murisleri ...,... "ın ise zilyetlikten malik olmaları nedeni ile tapu devrini gerçekleştiremediklerini ve 14.05.1974 tarihinde tapusuz alanların kendi adlarına tescili için Kadastro Mahkemesi"nde dava açtıklarını; ilgili davada verilen nihai kararın 17.10.2011 tarihinde kesinleştiğini; müvekkillerinin, sözleşme uyarınca tüm parayı ödemelerine rağmen, 2/3 hisseye ilişkin tapuyu alamadıklarını belirterek; Kadastro Mahkemesi kararı doğrultusunda davalılar adına tescil edilen hisselerin tapusunun iptali ile davacılar adına tescilini, bunun mümkün olmaması halinde ödenen bedelin uyarlanarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekili; süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def"ini ileri sürmüş, esas yönünden de murislerinin paylarını devir ve temlik etmediklerini, kendilerine para ödenmediğini, adi ortaklık sözleşmesinin 13.maddesi ile davacının bahsettiği belgenin iptal edildiğini, kaldı ki adi ortaklık sözleşmesinin de BK.20/2.maddesine göre mutlak butlanla batıl olduğunu, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddine, dair verilen karar, Dairemizin 16.02.2015 tarihli ve 2014/9562 E., 2015/2237 K. sayılı ilamı ile;
    "..Hükmü, ödenen bedelin iadesi talebine ilişkin olarak verilen karar yönünden, davacılar vekili temyiz etmektedir...Somut olayda; davacılar ve davalıların murisleri arasında akdedilmiş olan bir önsatış sözleşmesi olduğu tartışmasızdır. O halde, dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle 818 sayılı B.K. 125. maddesi gereğince 10 yıldır. Zamanaşımı süresinin başlama tarihi ise, ifanın imkansız hale geldiği (Kadastro Mahkemesi kararının kesinleştiği) 17.10.2011 tarihidir. Bu durumda, 23.11.2012 tarihinde açılan iş bu davada zamanaşımı süresi dolmuş değildir. Mahkemece, bu husus gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile dava zamanaşımının dolduğu gerekçe gösterilerek, davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuş, davalılar vekilinin karar düzeltme istemi Dairemizin 17.12.2015 tarihli ve 2015/11444 E., ... K. sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra bu kez İzmir 3. Noterliğinin 27567 yevmiye nolu ortaklık sözleşmesinin 13.maddesi ile 13.05.1974 tarihinde yapılan ön satış mukavelesinin ... "e ait maddeleri dışındaki maddelerinin taraflarca daha sonradan düzenlenen 19.08.1974 tarihinde düzenlenen sözleşme ile yürürlükten kaldırıldığı, bu nedenle davacıların alacak talebinde bulunamayacakları gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dairemizin 2016/17190 Esas - 2017 / 10657 Karar sayılı ve 21/06/2017 tarihli kararı ile anılan karar; "...Davacıların taleplerinin taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine yönelik bir talep olarak değerlendirilmesi gerekir.
    ...Bütün bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında; öncelikle, adi ortakların tümünü ilgilendiren böyle bir davada, dava dışı ortakların da davada taraf olarak yer alması zorunludur. Nitekim, Türk Borçlar kanununun 644. maddesinde de ortaklığın sona ermesi halinde tasfiyenin, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliği ile yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir.
    Bu itibarla dava dışı ortakların davaya dahil edilmesi için davacı tarafa mehil verilip taraf teşkili sağlanarak, yargılama yapılması gerekmektedir. Bundan sonra ise; uyuşmazlığın, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözeltilmek suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
    Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir... " gerekçesi ile bozulmuş; mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra; davacı tarafa dava dışı ortakları davaya dahil etmek üzere 2 haftalık kesin süre verildiği, buna ilişkin ihtarat yapıldığı halde süresinde dahil edilmemesi gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir .
    Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen istisnalar dışında kesindir. Bu sebeple 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 90.maddesinde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı Kanun"un 94. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi mümkün değildir. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazan davanın kaybedilmesine dahi sebep olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Mahkemece tarafın yatırması gereken giderler kalem kalem tebligat ücreti, tanık masrafı olarak hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
    Önemle vurgulanmalıdır ki, mahkemelerin gerek maddi hukuka ve gerekse usul hukukuna ilişkin hak düşürücü ara kararlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması ve sonuçlarının, sıfatı ne olursa olsun ilgilisine bildirilmesi zorunludur.
    Bu nedenle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 163.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 94.maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararında; yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedilebileceğinin yine açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekir.
    Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup; hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir.
    Somut olayda, mahkemenin 30/10/2018 tarihli duruşmada "Dava dışı ortakların davaya dahili için davacı tarafa 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içinde dahil edilmemesi halinde dosyanın mevcut durumuna göre karar verileceği hususunun ihtarına " şeklinde ara kararı oluşturulduğu, bu ara kararının anılan duruşmada mazereti nedeni ile bulunmayan davacı vekiline 05/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacılar vekilinin 28/11/2018 tarihinde davaya dahil edilmesi gereken sekiz kişinin isim ve adresini içeren dilekçe sunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, oluşturulan ara kararında ve tebliğ edilen ihtar belgesinde davacı yanın hangi işlemleri yapması gerektiği, gider gerekiyor ise miktarının ne olduğu, iki haftalık kesin sürede davacı yandan neleri yapmasının beklendiği açıklanmadığı gibi davanın reddedilebileceği de anlatılmamıştır .
    Mahkemece, HMK 94. maddesine uygun şekilde açık & net olarak ara kararı oluşturulması gerekirken belirsiz ifadeler kullanılması, davacı tarafa yapması gereken işlemlerin ayrı ayrı, ayrıntıları ile açıklanmaması doğru bulunmamıştır. Yanılgılı değerlendirmeler ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir .
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/09/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi