Esas No: 2018/553
Karar No: 2018/766
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/553 Esas 2018/766 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/553 KARAR NO : 2018/766 KARAR TR: 26.11.2018 |
ÖZET : Davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk |
KARAR
Davacılar : 1-F.C.
2-F.C.
3-K.A.C.’a velayeten F.C. ve F.C.
4-M.C.
Vekili : Av. M.Y.
Davalılar: 1-Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av.Y.A.
2-V.D.
Vekili : Av.A.O.K.
Birleşen Dosya 2004/241
Davacı : S.T.
Vekili : Av M.Y.
Davalılar : 1-V.D.
Vekili : Av. A.O.K.
2-Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. F.H.P.
Birleşen Dosya Karşı Davacılar :
1-V.D.
2-M.D.
3-H.D.
4-S.D.
Vekili : Av. A.O.K.
Birleşen Dosya Karşı Davalı: S.T.
Vekili : Av M.Y.
O L A Y: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkillerinin aile dostları olan S.T." nün maliki ve sürücüsü olduğu 34 AB 9185 plaka sayılı araç ile 29/05/2004 tarihinde Karadeniz Ereğli istikametinden Düzce istikametine seyir halinde iken Akçakoca Sapak Mevkiine geldiğinde trafik ışığının kırmızı yandığı için durduğunu, daha sonra yeşil ışık yandığında harekete geçtiğini ve bu esnada Akçakoca istikametinden gelen sürücüsü ve maliki V.D. olan 67 LD 128 plakalı araç sürücüsünün trafik kurallarına aykırı hareketi sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağında, kazanın meydana gelmesinde davalı V.D."ın tedbirsiz araç kullanıldığından ötürü asıl kusurlu olduğunu, müvekkillerinin ise araçta yolcu olduklarını, bu nedenle herhangi bir kusurları bulunmadığını, kaza sonrasında ağır bir şekilde yaralandıklarını, müvekkillerinin üzerinde psikolojik yönden derin yaralar oluştuğunu; müvekkili F.C."ın vücudunda küçük çaplı kırıklar meydana geldiğini ve omuriliğinin zedelendiğini, bu nedenle sakat kalma ihtimalinin söz konusu olduğunu, kontrollerinin devam etmekte olup üç ay süre ile kendisinin maddi imkanları ile tedarik ettiği özel yatakta hiç kalkmadan yatmak zorunda olduğunu, kendisinin ihtiyaçlarını bile başkasının yardımıyla yapabileceğinden 500.000,00-TL bakım ve tedavi gideri ve çalışamadığı süre için 500.000,00-TL ilerde sakat kalma ihtimali söz konusu olduğundan işgücü kaybı olarak maruz kaldığı bu kazanın kendisini manevi olarak yıprattığını, çocuğu K.A.C. için manevi tazminat talebinde bulunduklarını, müvekkili F.C."ın da vücudunun kalça kısmında kırıklar meydana geldiğini ve kendisinin de en az iki ay süre ile kendi imkanları ile tedarik ettiği özel yatakta yatacağını, 500.000-TL bakım ve tedavi masrafı talep ettiklerini, müvekkilinin İstanbulda O.Yapımevinde çalışmakta olup 750.000-TL aylık ücret almakta olduğunu, çalışmadığı süre içinde zararın söz konusu olduğunu, bu nedenle 1.000.000-TL işten güçten kalma, 500.000-TL sakat kalma riski olduğundan işgücü kaybı nedeniyle tazminat, 5.000.000-TL kendisi için, 5.000.000-TL kazada ağır yaralanan ve ameliyat ve tedavileri süren çocuğu K.A.C. için manevi tazminat talep ettiklerini, müvekkilinin çocukları olan K.A.C." m kaza sırasında idrar torbasının patladığını ve bu nedenle ameliyata alındığını, ancak tedavisinin halen devam ettiğini; doktorlardan alınan bilgiye göre ikinci bir ameliyat olması gerektiğini ve bu ameliyatın riskli olduğu ve idrarını tutamama durumunun meydana gelebileceğinin belirtildiğini, bu nedenle velayeten 5.000.000-TL manevi tazminat, 500.000- TL bakım ve tedavi gideri, 500.000-TL işgücü kaybı nedeniyle tazminat talep ettiklerini, müvekkili M.C."ın diğer müvekkili F.C."ın annesi olduğunu, kendisinin de kaza sırasında araç içerisinde bulunduğundan yaralandığını ve ayakta tedavi edildikten sonra taburcu edildiğini, kendisinin çocuğunun bu şekilde bir olayla karşılaşmasının derinden yaraladığını; özellikle uzunca bir süre yatacak olması ve sakat kalma durumunun söz konusu olması nedeniyle acısının bir kat daha arttığını ileri sürerek, 5.000.000-TL manevi tazminat istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
Davacı ve birleşen dosya davacısı-karşı davalısı vekili Av M.Y. alman beyanında özetle; müvekkillerinden F.C. ve F.C. lehine talep etmiş oldukları tedavi gideri masraflarına yönelik talepleri olan 748,00-TL"nin yasal faizi ile birlikte tahsili talebinden feragat ettiklerini beyan etmiştir.
Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesi: 7.6.2013 gün ve E:2004/228, K:2013/320 sayı ile, davanın, kusur yönünden yapılan bilirkişi incelemelerinden birinci rapor olan 15/12/2005 tarihli İstanbul Trafik İhtisas Dairesi"nin birleşen 2004/241 esas sayılı dosyasına sunulan raporunda Karayolları Genel Müdülüğünün %100, S.T. ve V.D."ın kusursuz olduğu, ikinci rapor olan 12/04/2010 tarihli Ankara Adli Tıp Kurumu raporunda V.D. "ın%25 ,sorumlu kuruluşun %75 kusurlu olduğu, S.T. "nün kusursuz olduğu, üçüncü rapor olan 26/09/2012 havale tarihli İTÜ Öğretim Üyelerince sunulan raporda kusur yönünden çelişkinin giderildiği; Karayolları Genel Müdürlüğü "nün %75, V.D.’ın %25 kusurlu olduğu belirtildiği gerekçesiyle raporlardaki kusur oranına göre asıl dava yönünden (E:2004/228) davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, birlesen dosya (2004/241) yönünden davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, davacı-karşı davalı S.T."nün manevi tazminat talebinin reddine, davalı-karşı davacılar V.D., M.D., H.D. ve S.D."ın açmış oldukları davanın feragat nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar asıl davanın davalısı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 10.2.2016 gün ve E:2014/7044, K:2016/1455 sayı ile, 6100 sayılı HMK"nın geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 2013 yılı için 1.820,00-TL; davacı F.C. hakkında verilen hüküm miktar itibari ile kesin nitelikte olup; davalı vekilinin bu davacı hakkında verilen hükme dair temyiz dilekçesinin reddi gerektiği; Mahalli kavşakta bulunan trafik ışıklarından sorumlu bulunan davalı idarenin %75 oranından bulunan hizmet kusuru nedeni ile çift taraflı kaza sonucu yaralanan davacılar için davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davada mahkemece, davanın esasına girilip karar verilmiş ise de, Karayolları Genel Müdürlüğü kamu tüzel kişisi olup, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı; kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiği; mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bu davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden dava dilekçesinin yargı yolu (görev) bakımından reddi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle; temyiz dilekçesinin davacı Feride yönünden reddine, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
AKÇAKOCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 31.5.2017 gün ve E:2016/126, K:2017/119 sayı ile, bozmaya uyarak, Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kezdavacı F.C. için 1.880,25-TL, S.T. için 2.531,10-TL maddi tazminatın işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
BOLU İDARE MAHKEMESİ: 12.6.2018 gün ve E:2018/494 sayı ile, dava konusu uyuşmazlığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanmasına ilişkin bir tazminat davası olduğu, anılan Kanunun 110. maddesi uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu gerekçesiyle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi"nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve davacılardan F.C. ve S.T. açısından usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ"nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacıların araçları seyir halindeyken kaza yaptığı, bu kaza neticesinde oluştuğu önesürülen zararın tazmini talebiyle bakılan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Bolu İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 31.5.2017 gün ve E:2016/126, K:2017/119 sayılı görevsizlik kararının davacılar F.C. ve S.T. tarafından kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bolu İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 31.5.2017 gün ve E:2016/126, K:2017/119 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ davacılar F.C. ve S.T. tarafından KALDIRILMASINA, 26.11.2018 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPUZ