17. Hukuk Dairesi 2016/8786 E. , 2019/4141 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 06.11.2006 günü davalı sürücünün karşıdan karşıya geçen müvekkiline çarpması sonucu müvekkilinin yaralandığını davacının kırık kolu acil ameliyat gerektirdiği için 5.417,83 TL tedavi masrafı ödediğini acil müdahaleler için 232,64 TL ücret ödediğini, Trafik Garanti Hesabından 1.350,60 TL alındığını, arta kalan tedavi giderlerinin ise ödenmediğini, taksi paraları, bakıcı parası, pansumanlar gibi ücretlerin ödenmediğini, gelir kaybına uğradığını, koluna platin takıldığı için eskisi gibi sağlıklı olmadığını belirterek 1.800,00 TL gelir kaybı (aylık 600 TL"den 3 aylık), sigorta fonundan alınamayan 4.300,00 TL tedavi gideri, 900,00 TL belgelenemeyen tedavi giderleri, işini kaybetmesi ve kolunu eskisi gibi kullanamaması nedeniyle işgöremezlik ödeneği olarak 3.000,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi tazminatın ve 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiş, 20.02.2015 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 3 ay iş göremezlik istediklerini bu taleplerini 4 ay olarak ıslah ettiklerini belirtmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 4.600,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 06/11/2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, manevi tazminat talebinin kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın yine 06/11/2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-)Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Hakim, manevi tazminata 6098 Sayılı TBK 56. madde (eski Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi) hükmüne göre, özel durumları göz önünde tutarak adalete uygun olarak hükmeder. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Bu durumda hükmedilen manevi tazminat miktarı, somut olayın özellikleri, kaza tarihi, davacının maluliyet oranı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olayın meydana gelmesindeki etkiler gibi hususlar birlikte değerlendirilerek belirlenmelidir. Somut olayda; olayın oluş şekli, kaza tarihi bir arada değerlendirildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarı fazladır.
3-)Davacı taraf dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak davacının kazadaki yaralanmasından kaynaklanan aylık 600,00 TL’den 3 aylık 1.800,00 TL geçici işgöremezlik tazminatını talep ettiğini açıkça belirtmiş; her ne kadar fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmuş ise de bu durum tazminat miktarına ilişkin olup davacı kendisini 3 aylık geçici iş göremezlik süresi ile bağlamıştır. Davacı taraf 20.02.2015 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 3 ay iş göremezlik istediklerini bu taleplerini 4 ay olarak ıslah ettiklerini belirtmiş, bedel artırımına ilişkin bir harç yatırmamıştır. Buna rağmen, hükme esas alınan 21.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda, davacı için 4 aylık süreye ilişkin aylık 1.150,00 TL kazanç esas alınarak 4.600,00 TL geçici işgöremezlik tazminatının hesaplandığı ve mahkeme tarafından, bu bedelin hüküm altına alındığı görülmektedir. Davacının SGK hizmet kayıtlarından davacının kaza tarihi
itibari ile çalışmadığı 2010-2014 yılları arasındaki aylık gelirinin ise asgari ücret seviyesinde olduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda, davacının kaza nedeniyle malul kalmadığı, 4 ayda iyileşebileceği bildirilmiştir. Davacının kaza tarihi itibari ile çalışmadığı, 4 aylık geçici iş göremezliğinin bulunduğu, davacı tarafından dava dilekçesinde 3 aylık iş göremezlik için aylık kazanç 600,00 TL olarak bildirilerek bu bedelle ve bu süre ile davacının kendini bağladığının gözetilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK"nun 26/1. maddesindeki "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir" düzenlemesi göz önünde bulundurulduğunda; davacı tarafın talebi aşılarak aylık 1.150,00 TL kazanç üzerinden 4 aylık 4.600,00 TL geçici işgöremezlik tazminatına hükmolunması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
4-)Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
a)Dava dilekçesinde, davacının geçici iş göremezlik dönemi içerisinde bakıma muhtaçlığından söz edilip bakıcı gideri talep edilmiştir. Hükme esas alınan ATK raporunda ise davacının maluliyetin olmadığı ve 4 ay iyileşme süresi olacağı belirtilmiş, ancak mahkemece, 4 aylık dönem için bakıcı giderine hükmedilmemiştir. Oysa, davacının ATK raporu ile belirlenen 4 aylık süre zarfında %100 malül sayılacağı bakıma muhtaç olduğu ve bakıcı gideri ödemek zorunda kalacağının kabulü gerekir. Yine bakıcı ücretinin hesaplanmasında kaza tarihindeki asgari ücretin brüt tutarının (tamamının) esas alınması gerektiği de Dairemizin yerleşik uygulaması gereğidir.
Bu durumda mahkemece, davacının bakıcı gideri talebi yönünden 4 aylık süre için hesaplama yapılması ve yapılacak hesaplamada kaza tarihinde yürürlükte olan brüt asgari ücret tutarının (tamamının) dikkate alınması gerektiği de dikkate alınarak bu konuda bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
b-)Yargılama sırasında yürürlüğe giren ve 2918 sayılı Yasanın 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Yasanın 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere
bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın "Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı", Yasanın geçici 1. maddesi ile de "Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59. maddesine göre belirlenen tutarın % 20"sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği" öngörülmüştür. Bu düzenlemeler ile trafik kazasından kaynaklanan ve KTK"nun 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri bakımından, trafik sigortacısı ile sorumluluğunu üstlendiği araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu son bulmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen 2918 sayılı Kanun"un 98. maddesi kapsamında, tüm tedavi giderlerinden değil, ancak söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri, 6111 sayılı Kanun kapsamında değildir. Belgeli olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir.
Somut olayda, eldeki davacı dava dışı Trafik Garanti Sigorta Hesabına karşı İ.... Sulh Hukuk Mahkemesinde 2007/97 E. Sayılı dosya ile 5.650,00 TL belgeli tedavi gideri talepli dava açmış; 2009/211 K. sayılı karar ile davanın kısmen kabulü ile 1.350,60 TL tedavi giderinin davalı kurumdan tahsiline kesin olarak karar verilmiştir. Eldeki dava dosyasında ise davacı anılan dosyada hüküm altına alınan 1.350,60 TL belgeli tedavi giderini düşerek 4.300,00 belgeli tedavi gideri, 900,00 TL de belgesiz tedavi gideri talebinde bulunmuştur. Mahkemece, tedavi giderleri ile ilgili talep hakkında Sulh Hukuk Mahkemesi"nin kesin hükmü olduğundan ve ayrıca yeni delil ileri sürülmediğinden bahisle red kararı verilmiştir. Mahkemenin bu kabulü hatalıdır. Zira, davacı anılan dosyada hüküm altına alınan 1.350,60 TL belgeli tedavi giderini düşerek 4.300,00 belgeli tedavi gideri, 900,00 TL de belgesiz tedavi giderinde bulunduğundan kesin hükümden söz etmek mümkün değildir.
O halde, davacının kazaya ilişkin olan özellikle davacı tarafından ödendiği iddia edilen tedavi giderleri tespit
edilerek 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında kalanların ve Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğuna esas olanların belirlenmesi için uzman doktor bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri olduğunun tespit edilmesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumu"nun davaya dahil edilmesi ve bu tedavi giderleri yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu"nun, yasa kapsamı dışında kalan tedavi gideri veya tedaviye bağlı sair giderlerden ise davalının sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, (4-a) ve (4-b) nolu bentde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 04.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.