BAM Hukuk Mahkemeleri Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/848 Esas 2019/317 Karar Sayılı İlamı
Esas No: 2018/848
Karar No: 2019/317
Karar Tarihi: 15.03.2019
BAM Hukuk Mahkemeleri Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/848 Esas 2019/317 Karar Sayılı İlamı
T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/848 Esas
KARAR NO : 2019/317
DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 30/03/2017
KARAR TARİHİ : 15/03/2019
KARAR YAZILMA TARİHİ : 07/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya Bakırköy ....İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı icra dosyasından 300.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, bu miktar yönünden takibin iptaline, iş bu takipte davalı dava konusu miktar yönünden kötü niyetli olduğundan davalının dava değerinin %20'sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının borcun temel ilişkisine dair iddia ve beyanlarda bulunduğunu, bu dava ile itiraz edilen senede takip sırasında itiraz edilmediğini, takibin kıymet taktirinin ve satış kararının kesinleştiğini, takip dayanağı senede ''senede karşı senetle ispat kuralı gereğince'' borçlu olmadığının yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, davacının taşınmazının üzerinde bulunan takyidatlara ödeme yaptığını ve takip konusu senetleri de onun için aldığını, davacının da davalının dairesi üzerinde bulunan takyidatların parasının davalı tarafından ödendiğini, bu hususta davacı ile davalı arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen ödünç sözleşmesi gereğince verilen senedin bedelsiz olduğu iddiasına dayalı olarak açılmış menfi tespit istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta davacı, davalıdan almış olduğu borç paralara istinadan 60.000,00TL, 15.000,00 TL ve 210.000,00 TL bedelli senetler verdiğini, alınan paraların tamamı için 10/06/2016 tarihli 300.000,00 TL bedelli senedi verdiğini, daha önce düzenlenen senetlerin iade edilmediğini, içinde bulunduğu zor durumdan faydalanılarak hile ile iradesi bozularak aşırı yararlanılarak senet alındığını bu senede ilişkin Bakırköy 18. İcra Müdürlüğü'nün 2017/10 sayılı dosyasında takip yapıldığını, Bakırköy .... İcra Müdürlüğü'nün ...sayılı dosyasına konu 300.000,00 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, bu miktar yönünden takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiş iken, senetle ispat zorunluluğunu düzenleyen 200. maddede;“(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. “ hükmüne yer vermiştir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da HMK'nın 203. maddesinde belirtilmiştir. HMK'nın 203/1-ç maddesinde hukuki işlemlerde irade bozukluğu ve aşırı yararlanma iddialarının tanıkla ispat edilebileceği düzenlenmiştir.
Kıymetli evrak ve bu bağlamda bir kambiyo senedi olarak bono, içerdiği hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülemediği ve başkalarına da devredilemediği vasıflı ve soyut bir borç ikrarıdır (6102 s. TTK m.645 ve Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2.b., Ankara 1997, s.975; Kınacıoğlu, N.: Kıymetli Evrak Hukuku, 5.b., Ankara 1999, s.247). Bononun keşidecisi bonoda gösterdiği belirli bir bedeli kayıtsız ve şartsız olarak bizzat ödemek konusunda soyut bir taahhütte bulunmaktadır. Soyutluk (mücerretlik) ise senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamaması anlamına gelir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir (Öztan, s.173; Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 15.b., İstanbul 2001, s.25).
Bir hukuki işlemin ve bu kapsamda bir sözleşmenin kuruluşunda ortaya konulan iradelerin bozulmamış, bir diğer ifade ile fesada uğramamış olması gerekir. İradedeki bozulmanın bir türü olan, "hile"(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.(Yargıtay 1. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2015/11002 KARAR NO: 2018/10271 sayılı kararı bu yöndedir)
Aldatma fiili maddi bir vakıa niteliğindedir ve kanun koyucu, bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak senet dışındaki delillere başvurulmasına cevaz vermiştir( 6100 sayılı HMK m.203/ç). Bu düzenleme, özellikle yazılı sözleşmeler bakımından, senede karşı senetle ispat kuralının (HMK m.201) önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6.b., İstanbul 2001, s.2297; Postacıoğlu, İ.E.: Şehadetle İspat Memnuiyeti ve Hudutları, İstanbul 1952, s.208 vd.; Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.II, 15.b., s.).
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında kambiyo senetleri ile bunların düzenlenmesine temel teşkil eden asıl borç ilişkisinden soyut bir borç oluşturulduğu, senedi elinde bulunduran kişinin ayrıca alt ilişkiyi ispatlamak zorunda olmadığı; kambiyo senetlerinin de aldatma suretiyle elde edilebileceği ve aldatma vakıasının da tanıkla ispatlanabileceği sonuçlarına varılmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-1627 Esas - 2018/1187 Karar sayılı ilamı)
Dosya kapsamından davacının, davalıdan borç para aldığını, hile ve müzayaka halinden faydalanılarak davalıya diğer alınan senetlerin karşılığı olarak 300.000,00 TL'lik senet verildiğini ileri sürerek borçlu bulunulmadığının tespitini talep ettiği görülmüştür. HMK'nın 203/1-ç maddesi gereğince hukuki işlemlerde irade bozukluğu ve aşırı yararlanma iddiaları tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. Davacı iddialarını ispatlayabilmek için tanık deliline dayanmıştır. Davacının bildirmiş olduğu tanıklar celbedilmiş, tanık ... 26/12/2018 tarihli celsedeki beyanında; davacının kardeşi olduğunu, davacı evinin kentsel dönüşüm kapsamında yapılması sırasında kendisinin yanında ikamet etttiğini, davalıya verilen senetler düzenlendiğinde de davalıyla olan telefon görüşmelerine şahit olduğunu, kardeşinin bir kısım borçları olduğunu, bu nedenle davalıdan borç para aldığını, buna ilişkin senet düzenleyip verdiğini, ancak davalının kardeşinin evi üzerinde gözü olduğundan kardeşiyle yaptığı telefon görüşmesinde tapuyu devretmesi halinde senetleri iade edeceğini söylediğini, bunun üzerine ...'ın oğlu araçla eve geldiğini, kardeşini alarak tapuya gittiğini, kardeşi döndüğünde çok sinirlendiğini ve senetleri vermeden tapuyu almak istediklerini söylediğini, kendisinin de tapuyu vermediğini söylediğini, kardeşinden alınan 300.000,00 TL'lik senet daha önce parça parça alınan senetlerin tek bir senede bağlanması için verilen senet olduğunu, davalı, davacıya 37.500,00 TL'lik bir kira yardımı yapmadığını, 300.000,00 TL'lik senede konu 3 parça senet olduğunu, onlarda şu an davalıda olduğunu, bu senetlerin takip konusu olup olmadığını bilmediğini belirtmiştir. Diğer davacı tanığı ... aynı celsedeki beyanında; davacı eşi olduğunu, davacının kendisine anlattığı kadarıyla bilgi sahibi olduğunu, eşinin davalıdan aldığı borçlara ilişkin davalıya 3 takım senet verdiğini, daha sonra son olarak 30.000,00 TL'lik bir borç almak için davalının oğlu ile buluşmaya gittiğinde eşine bu senetleri toplu bir senede dönüştürmek istediklerini söylediklerini, eşininde bunu kabul ederek 300.000,00 TL'lik senet verdiğini, diğer 3 parça senedi daha sonra getireceklerini söyleyerek oyaladıklarını, en son tapuya devir için gittiklerinde eşinin daha önceki senetler verilmediğinden tapuyu devretmediğini, 37.500,00 TL'lik bir kira yardımı olması gerektiğini, ancak bunu borçtan düşeceklerini beyan ettiklerini, diğer maliklere kira yardımı yapıldığını, kendisinin noter'e gitmediğini belirtmiştir.
Dinlenen davacı tanıkları, davacının kardeşi ve eşi olup görgüye dayalı bilgileri bulunmamaktadır. Ayrıca davacı ile olan yakınlıkları nedeniyle tarafsız beyanda bulunamayacakları kanaatine varılmıştır. Aksi durumda dahi anlatımlarında davacının aldatma iddiasını ispatlayacak nitelikte bir bilgilerin bulunmadığı, bu haliyle davacının davasını ispatlayamadığı kanaatine varılmış, davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olduğundan yemin teklif etme hakkı hatırlatılmış, davacının teklif etmiş olduğu yemin davalı tarafından yerine getirilerek davalı ; davacının kendisinden almış olduğu borç paralar karşılığı senetler olduğunu, dava konusu 300.000,00 TL'lik senedin de davacıya verilen borç para karşılığı olup, daha önce verilen senetler karşılığı olmadığı hususunda yemin etmiş olup, ispatlanamayan davanın reddine, davalının talep etmiş olduğu kötü niyet tazminatı yasal koşulları oluşmadığından bu talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın reddine,
Davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine,
Alınması gerekli 44,40 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 5.154,65 TL harcın mahsubuyla bakiye 5.110,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
AAÜT gereğince hesap edilen 23.950,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafça yapılan 112,80 TL posta / tebligat gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine,
Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK'nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzünde açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/03/2019
Katip ...
Hakim ...
