10. Hukuk Dairesi 2010/16526 E. , 2012/4529 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesi hükmünde “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02,09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi, (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun, giderek 79. madde olduğu kabul edilmelidir.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi gereğince, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır.
Davacı, 11.10.2002-10.06.2008 tarihleri arasında çalıştığının ve çalışmalarının Kuruma bildirilmediğinin tespiti ile, bildirilmeyen günlerin tespitine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda, birden fazla işe giriş bildirgesinin bulunduğu, ibranamelerin imzalı olduğu, tanıkların da davacının çalışmalarının aralıklı olduğuna ilişkin beyanları esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa ki, davacının imzasının bulunduğu belirtilen ibranamelerdeki imzaların, davacıya ait olmadığı,...esas sayılı dosyasında yapılan imza incelemesi ile tespit edilmiş, bu davanın akibeti sorulmamıştır. Dinlenen tanıklardan bordro tanığı, davacının çalıştığını ifadesinde belirtmiş, diğer tanıklar giriş çıkış yaptığını soyut ifadelerle belirtmişlerdir. Davacının hizmet cetveli incelendiğinde ise, 1987/1. Dönemden itibaren 11.10.2002 tarihine kadar giriş çıkış yaparak aynı davalı işyerinde çalışmış, 11.10.2002 tarihinde yeniden işe giriş bildirgesi düzenlenerek çalışmaya başlamış, her çıkışta ibraname düzenlenmiş olduğu görülmüştür. Mevcut deliller değerlendirildiğinde, hüküm kurmaya yeterli olmadığı, hükmün, eksik incelemeye dayandığı anlaşılmıştır.
Bu durumda yapılacak iş; tesbite konu çalışmalara ilişkin olarak işveren nezdindeki belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın kendisine aidiyeti sigortalı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine sigortalıca hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanmalı; kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince yeterince araştırılmalı; yukarıda öngörülen nitelikte yazılı belge ibraz olunmayan çalışma süreleri yönünden ise, o dönemde sigortalı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişilerin, somut bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ...Mahkemesinin.... esas sayılı dosyası celp edilip incelenmeli, davalının temyiz dilekçesine eklediği,... ...dosyasındaki davacının tanık sıfatı ile verdiği beyanı ile dosya kapsamı da incelenerek, böylece, bu konuda yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.