15. Hukuk Dairesi 2020/756 E. , 2021/115 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... ile davalı ... arasındaki davadan dolayı ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 26.01.2016 gün ve 2014/481 E.-2016/41 K. sayılı hükmü onayan 23. Hukuk Dairesi"nin 21.10.2019 gün ve 2016/5989 E.-2019/4346 K. sayılı ilamı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, davacı arsa sahibinin davalı yüklenici ile imzaladıkları kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin feshi ile kira kaybından doğan menfi zararının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazın tapusunun iptâli ile davacı adına tapuya tesciline, 29.400,00 TL menfi tazminatın tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi"nce davalı vekilinin tüm temyiz itirazları rededilip verilen 21.10.2019 gün, 2016/5989 Esas, 2019/4346 Karar sayılı onama ilâmına karşı davalı karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Karar düzeltme talep edilen bozma kararı Yargıtay 23. Hukuk Dairesi"nce verildiğinden karar düzeltme talebinin de anılan Dairece incelenmesi gerekmekte ise de; Yargıtay Büyük Genel Kurulu"nun 09.02.2018 gün ve 1 sayılı iş bölümü kararıyla, 01.07.2016 tarihinden sonra Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi"nden kaynaklanıp temyiz ya da karar düzeltme talepli olarak Yargıtay"a gelen dosyaları inceleme görevi Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"ne verildiğinden, karar düzeltme istemi Dairemizce incelenmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre HUMK"nın 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birisine uygun olmayan aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan davalının diğer karar düzeltme talepleri yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekili, mülkiyeti davacıya ait olan taşınmaz üzerinde 4 katlı yeni bir bina yapılması için taraflar arasında adi yazılı şekilde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme gereği davacının dava konusu taşınmazın tapusunu davalıya Aralık 2012’de devrettiğini, sözleşmenin akdedilmesinden itibaren 18 ay sonra inşaatın bitirilip teslimi hususunda anlaşıldığını, 03.12.2012 tarihinde ayrıca bir sözleşme yapıldığı ve sözleşmenin 19. maddesinde binanın bitirilme ve teslim tarihinin bina ruhsat tarihinden itibaren belirlendiği, ancak 2 yılı aşkın süre geçmesine rağmen inşaata başlanmadığı, ruhsat başvurusunda dahi bulunulmadığını, yıkılacak binadaki davacı kiracılarının çıkarıldığı,
08.09.2013 tarihli protokole göre davacının evini tahliyesi için yazılı bildirim yapılmadığını, 200.000 TL"lik senedi iadeye hazır olduklarını, belirterek 22.08.2013 tarihli Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin feshi ile dava konusu taşınmazın tapusunun iptâli ile davacı adına tesciline ve 03.12.2012 tarihinden dava tarihine kadar 3 dairenin kira kaybından doğan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 35.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, tarafların davacıya ait taşınmazda bulunan 4 katlı binanın yıkılarak yerine yeni bina yapılması, davacıya 2. kat ve 100.000,00 TL para verilmesi konusunda anlaştığını; 100.000,00 TL için farklı vadeleri olan senetler verildiğini, bu senet bedellerinin davacıya ödendiğini, davacının bu bedelleri aldığını kabul ettiğini, davacıya arsanın devrine karşılık teminat amaçlı 200.000,00 TL"lik senet verildiğini, ancak davacının evi teslim etmediği ve sözleşmeye aykırı davrandığını, davacının bina yıkım kararı aldığı ancak bina yıkılıp arsa vasfını almadığı için davalının ruhsat başvurusu yapmadığını, dava konusu yerin davacıya tescili için davacıya ödenen 100.000,00 TL ve iadeyi kabul etttikleri 200.000,00 TL senedin iadesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının ilk sözleşme yapıldıkları sonra kendisine düşen edimi, yani taşınmazı davalı yükleniciye devrettiği, aradan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen söz konusu taşınmazda herhangi bir faaliyet bulunmadığı, yüklenicinin işe başlamadığı, bu durumda davacının, TBK"nın 473 maddesi gereği sözleşmeyi sona erdirmesinin yerinde olduğu, taşınmazın yeniden davacı adına tescil edilmesi gerektiği, davacının dairelerden alamadığı kira bedellerinin davacının menfi zararı olduğu ve davalı tarafından tazmin edilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın tapusunun iptâli ile davacı adına tapuya tesciline, 29.400,00 TL menfi tazminatın tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında imzalanıp adi yazılı düzenlenmiş olmakla birlikte tapuda pay devri yapılmak suretiyle geçerli hale gelen 22.08.2013 tarihli kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin 29. maddesinde yüklenicinin arsa sahibine 100.000,00 TL ödeyeceği 80.000,00 TL’nin peşin ödenmiş olup, kalan 20.000,00 TL için 05.11.2013 tarihli senet düzenlendiği kabul edilmiştir. Davalı yüklenici cevap dilekçesi ve aşamalardaki savunmalarında 100.000,00 TL"nin tamamının ödendiğini belirterek iade edilmek suretiyle karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Davalı tarafça sözleşmenin 29. maddesine göre ödendiğini belirttiği 100.000,00 TL ile ilgili harç ödenerek açılmış bir karşı davası bulunmamakla birlikte bu paranın ödenmemesi halinde tapu iptâl ve tescil talebinin rededilmesine dair savunması, davacının talep ettiği kira kaybı alacağıyla ilgili mahsup itirazı niteliğindedir.
Dairemizin yerleşik içtihat ve uygulamaları ve Hukuk Genel Kurulu kararlarına göre mahsup talebi itiraz niteliğinde olduğundan, karşı dava şeklinde ileri sürülmesine gerek olmadığı gibi yargılamanın her aşamasında ileri sürülüp mahkemece dikkate alınması zorunludur. Hükmedilen 29.400,00 TL kira kaybından doğan menfi zarar miktarı davalının sözleşmenin 29. maddesine göre peşin ve senet karşılığı ödediği ve mahsup talebinde
bulunmakta haklı olduğu 100.000,00 TL’den az olduğundan, sözleşmenin feshi ve tapu kaydının iptâl ve tesciline karar verilip, kira kaybından kaynaklanan menfi zarara yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu mahrum kalınan menfi zararın tahsiline de hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Yerel mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerekirken onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davalının karar düzeltme talebinin kabulü uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer karar düzeltme taleplerinin reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile Yargıtay 23. Hukuk Dairesi"nin 21.10.2019 gün 2016/5989 Esas, 2019/4346 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme hükmünün davalı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmediğinden davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 143,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya iadesine, ödediği karar düzeltme peşin harcının istek halinde karar düzeltme isteyen davalıya geri verilmesine, 20.01.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.