Esas No: 2019/8168
Karar No: 2022/1063
Karar Tarihi: 23.02.2022
Danıştay 4. Daire 2019/8168 Esas 2022/1063 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2019/8168 E. , 2022/1063 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/8168
Karar No : 2022/1063
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, kanuni temsilcisi olduğu … İnşaat Temizlik Gıda ve İhtiyaç Maddeleri San. Tic. Ltd. Şti.'nin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla banka hesaplarına uygulanan e-haciz işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyen ve tahsil edilemeyeceği anlaşılan 2005 ila 2008 yıllarının muhtelif dönemlerine ilişkin vergi ve cezaların kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla davacının banka hesapları üzerine konulan e-hacizlerin iptalinin istenildiği, 03/10/2017 tarihinde verilen ara karar üzerine davalı idare tarafından gönderilen cevabi yazıdan, davacının anılan şirketin kanuni temsilcisi olduğu döneme rastlayan, şirkete ait vergi borçlarının tahsili amacıyla öncelikle şirket adına ödeme emirleri düzenlenerek bir kısmının ilanen, bir kısmının da memur eliyle tebliğ edildiği, haciz işlemine konu borçlar için, bizzat davacı tarafından asıl borçlu şirket adına kanuni temsilci sıfatıyla 20/11/2014 tarihli dilekçeyle 6736 sayılı Kanuna istinaden yapılandırma talep edildiği, davalı idareden dava konusu haciz işleminden önce davacıya ve asıl borçlu şirkete gönderilmiş ödeme emirlerinin ve tebliğ alındılarının dosyaya sunulmasının istenildiği, gelen bilgi ve belgeler ile karşılaştırmalı tablonun incelenmesinden, söz konusu ödeme emirlerinin davacıya 03/12/2012 ve 27/12/2012 tarihlerinde ilanen tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emirleri ve bunların tebliğine ilişkin 2 adet tebliğ alındı belgesinin dava dosyasına ekli olduğu, tebliğ alındı belgelerinin incelenmesinden, davalı idare tarafından 213 sayılı Kanunun 102. ve devamı maddelerine göre usulüne uygun tutanak haline getirilmeden iade edilmiş olduklarının görüldüğü, buna göre, ilanen tebliğe gidilebilmesi için öncelikle ilgililerin bilinen adresinde bulunamadığının tutanak haline getirilmiş tebliğ alındısı ile tespiti gerekirken, böyle bir tespitte bulunulmadan ilanen tebliğe gidilmesinin mümkün bulunmaması karşısında, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ödeme emri bulunmadan, haciz aşamasına gelmiş bir amme alacağının varlığından söz edilemeyeceğinden, tesis edilen e-haciz işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; bazı alacakların yeniden yapılandırılmasını düzenleyen yasalar kapsamında gerçekleştirilen başvurular sonucunda borcun tutarı, vadesi, dönemi ve ödenmemesi halinde sorumlu tutulacak kişi değiştiğinden, bir başka ifadeyle borcun artık nitelik değiştirdiği kabul edildiğinden, eski borcun sona erdiği, yeni bir borç doğduğu, eski borçlunun sorumluluğunun da ortadan kalktığı, bu nedenle, yenilenen bu borcun ödenmemesi halinde, önce asıl borçlu şirkete, şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda da sırasıyla yapılandırma tarihinde asıl borçlu şirketin temsilcisine ve ortağına yönelinmesi gerektiği, dava dosyasının incelenmesinden ve Dairelerinin 19/12/2018 tarihli ara kararına davalı idarece verilen cevaptan, borçlu şirketin 6736 sayılı Kanundan yararlanarak borçlarını yapılandırdığı vergi borçlarının ödenmemesi üzerine şirkete yeniden takip yapılmadığı ve doğrudan davacının takibine geçildiği, bu durumda, yapılandırılan ancak ödenmeyen vergi borçları için önce asıl borçlu şirkete yönelik takip yapılmadan davacının takip edildiği anlaşıldığından dava konusu haciz işlemlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, asıl borçlu şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği, asıl borçlu şirket nezdinde yapılan mal varlığı araştırmasında hacze kabil herhangi bir mal varlığı unsuruna rastlanılmadığı, kesinleşen ödeme emirleri sonrasında dava konusu e-haciz işleminin tesis edildiği, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Kanuni Temsilcilerin Ödevi" başlıklı 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi veya buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; 62. maddesinde ise borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; şirket borçlarından dolayı kanuni temsilcilere başvurulabilmesi için vergi borçlarının öncelikle şirket adına kesinleştirilmesi ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun şirketin mal varlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin ortaya konulması, akabinde kanuni temsilci adına ödeme emri düzenlenerek usulüne uygun tebliğ edilmesi ve kanuni temsilci nezdinde ödeme emrine itiraz imkanının sağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar Vergi Dava Dairesince, amme alacaklarının asıl borçlu şirket tarafından 6736 sayılı Kanun kapsamında yapılandırıldığı ve borcun nitelik değiştirdiğinden bahisle karar verilmiş ise de, asıl borçlu şirketin sicil kaydının 28/01/2014 tarihinde re'sen silindiği dikkate alındığında, şirketlerin tüzel kişilikleri, ticaret sicilinden silinmekle sona ereceğinden ve tüzel kişiliği sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulacağından yapılandırma başvurusunun herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağı açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; asıl borçlu şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emirlerinin düzenlendiği, davacı tarafından ödeme emirlerine karşı açılan davalarda … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…, … tarih ve E:…, K:… sayılı kararlarıyla davanın kabulüne karar verildiği, söz konusu kararlara yöneltilen istinaf başvurularının Bölge İdare Mahkemesince reddedildiği, temyiz incelemesi sonucunda anılan kararların Danıştay Dördüncü Dairesinin 23/02/2022 tarih ve E:2019/4173,5666, K:2022/1065,1064 sayılı kararlarıyla onandığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, asıl amme borçlusu şirketin vergi borçlarının bu aşamada davacı nezdinde ortadan kalktığı anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamakla, Vergi Dava Dairesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 23/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanun'un "Kanundaki terimler" başlıklı 3. maddesinde, "tahsil edilemeyen amme alacağı" teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; "tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı" teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
Bu çerçevede, 213 sayılı Kanunun 10. maddesi hükmüne göre kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için, asıl borçlu şirket nezdinde vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk ve tebliğ safhalarından geçerek kesinleştirilmesi ve amme alacağının vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut biçimde ortaya konulması, bir başka ifadeyle, asıl borçlu hakkında 6183 sayılı Kanun ile belirlenen takip ve tahsil yollarının tüketilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, asıl borçlu şirket nezdindeki takip ve tahsil işlemlerinin usulüne uygun yapıldığı, mal varlığı araştırması sonucunda amme alacağının şirketten tahsil edilemeyeceğinin ortaya konulduğu, ödeme emri içeriği amme alacaklarının ilgili olduğu dönemlerde davacının kanuni temsilcilik sıfatını haiz bulunduğu, bu haliyle dava konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmakla, temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle Daire kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.