Hukuk Genel Kurulu 2014/709 E. , 2015/814 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yargıtay 4.Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ : 04/02/2014
NUMARASI : 2012/99 E-2014/2 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince;
“DAVA : Dava dilekçesinde, davacıların nişanlı oldukları ve davacılardan M.. P.."in İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2012/43 esasında kayıtlı kamu davasında sanık sıfatı ile yargılandığı; soruşturma aşamasında, cep telefonuna el konulduğu; davacılar arasındaki mesajların dökümünün çıkartıldığı ve isnad edilen suç ile hiç bir ilgisinin bulunmamasına rağmen, düzenlenen iddianamenin eki olarak dava dosyasına konularak alenileştirildiği; yargılama aşamasında, talep üzerine kayıtların çıkartılmasına karar verildiği; ihbar olunan Cumhuriyet Savcısı"nın bu eyleminin, özel yaşama ve kişilik haklarına ağır darbe niteliğinde olduğu ileri sürülerek, ayrı ayrı 10.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi talep ve dava olunmuştur.
CEVAP : Cevap dilekçesinde, davanın dinlenilebilir olmadığı ve hukuki sorumluluk koşullarının da bulunmadığı savunulmuştur.
GEREKÇE : Dava, HMK"nun 46. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" 6110 sayılı Yasa 14/02/2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa"nın 12.maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:
Hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.
Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;
a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,
b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hakim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkumiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Dava konusu, ceza soruşturması sırasında yapılan işleme ilişkindir. Açılan ceza davası ise, birleştirme kararı sonrasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2009/191 esas sayılı dosyasında derdest bulunmaktadır. 6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasa"nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacının istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Dava şartı oluşmadığından dava dilekçesinin REDDİNE,
2-Maktu 50,40.-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 297,00.-TL"den düşümü ile kalan 246,60.-TL"nin istek halinde davacılara iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi"nin 7/2.maddesi uyarınca davalı yararına takdir edilen her davacı için 1200,00"er TL olmak üzere toplam 2.400,00.-TL nispi avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,”
Dair oybirliği ile verilen 04.02.2014 gün ve 2012/99 E., 2014/2 K. sayılı karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacılar vekili tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Dairece, “HMK"nın 46.maddesindeki koşulların oluşmaması nedeniyle davanın esastan reddine” karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İşin esasına geçilmeden önce, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19. maddesi ile 24/2/1983 gün ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesinin yürürlükten kaldırılmasının ve 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı CMK 141. maddesine eklenen 3. ve 4. fıkraların görev bakımından eldeki davaya etkileri tartışılmıştır.
Görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği için öncelikle görev sorununun aşılması gereklidir.
Mülga 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı maddelerinde, “hakim ve icra reisi” aleyhine 573. maddede düzenlenen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği, 25.03.1931 gün ve 19/35 sayılı İBK kararı ile ceza hakimlerinin de hakim kavramı içinde olduğu, Mülga 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı maddelerinin, hakim ve icra reisi ile ceza hakimlerine yargısal faaliyet nedeni ile oluşan zararlardan dolayı sınırlı sorumluluk halleri getirerek koruma sağladığı, cumhuriyet savcılarının ise başlık ve madde metni dikkate alındığında 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı koruması içine alınmadığı, cumhuriyet savcıları aleyhine genel hükümler çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmekteydi.
09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14.maddesi ile mülga 1086 sayılı HMUK’nın 573. maddesinde değişiklik yapılmış, hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmış, 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na 93"üncü maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; Cumhuriyet savcıları da Devlet koruması altına alınmış, hakim ve cumhuriyet savcıları aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı düzenlenmişti.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 46. maddesi gereğince hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Madde gerekçesinde "Hükümde geçen “hâkim” kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dahil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dahil” olduğu ifade edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 47. maddesine göre, aynı Kanun’un 46. maddesine istinaden Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacak ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülecektir.
Bu arada, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “hukuk hakimleri” dışındaki hakimler ve cumhuriyet savcıları aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141.maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında, 141.maddenin 1.fıkrasında düzenlenen haller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri, 142.maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141"inci maddesine;
“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”
şeklinde 3. ve 4.fıkralar eklenmiştir.
Ayrıca aynı Kanun ile “ceza hakimleri” ve “cumhuriyet savcıları” hakkında açılmış derdest olan davalar hakkında 5320 sayılı Kanun’a geçici madde eklenmiş; bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyaların mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyaların ise esası incelenmeksizin, ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141"inci ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda davacılar vekili, ihbar edilen ceza mahkemesi hakimlerinin yargısal faaliyeti nedeniyle manevi tazminat istemiştir. Karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümleri ceza hakimleri ve cumhuriyet savcıları aleyhine yargısal faaliyet nedeni ile açılan tazminat davalarında görevli mahkeme konusunda yeni düzenlemeler getirmiştir. Görev sorununun kamu düzenini ilgilendirdiği kabulü karşısında mevcut bu düzenlemeler dikkate alınarak eldeki dava hakkında karar verilmek üzere Daire kararının bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın, 6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 18.02.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.