10. Hukuk Dairesi 2010/14506 E. , 2012/4347 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan zararın, 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi hükmü gereğince davalı işverenden rücuan alınması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı .... Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca Kurumun rücu alacağı, sigortalının/hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 23.11.2006 gün ve ....numaralı kararı ile 26’ncı maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibarelerinin iptaline karar verilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girip, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması, iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten sonra 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33’üncü maddesi gereğince, yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir kanun maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması, 26’ncı maddedeki anılan ibarelerinin iptali ile Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız, basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin sermaye değerli gelirlerin, tazmin sorumlularının kusuruna karşılık gelen tutarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir.
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki; 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar hesabı yapılması gerekmediği gibi, tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesi olanağının bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira bu tür rücu davaları.... iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup, yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur. Diğer taraftan ilk rücu davasında verilen karar kesinleştikten sonra açılan ek rücu davaları yönünden; ayrıntıları 07.05.2008 gün ve.....numaralı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ilamında da açıklandığı üzere, ilgililerin kusur ve sorumluluk durumuna göre toplam rücu alacağını oluşturan tutardan, sürekli iş göremezlik/ölüm geliri ve sosyal yardım zammının başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerlerinin birinci davada hüküm altına alınan bölümü mahsup edilerek kalan kusur farkını oluşturan miktara karar verilmesi zorunludur.
Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile ortaya çıkan maddi ve hukuki olgulara ve özellikle davalı işverenin %30 oranındaki kusur durumuna göre, sigortalıya bağlanan sürekli iş göremezlik geliri ve sosyal yardım zammının başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerlerinin %9,4’ünün, davacı Kurum tarafından tüm peşin değerler bakımından açılan birinci rücu davasında hüküm altına alındığı ve kararın kesinleştiği belirgin olmakla, işbu ikinci davada %20,6 kusur farkını oluşturan rücu alacağına karar verilmesi gerekirken, mahkemece mahsup işleminin uygulanması yönteminde yanılgıya düşülerek, ilk peşin değerlerin %30’undan, birinci davada hüküm altına alınan toplam tutar çıkartılarak kalan miktarın karara bağlanması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3"üncü maddesi göz önünde bulundurularak 1086 sayılı Kanunun 438’inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
S O N U Ç : Hükmün; ikinci paragrafında yer alan “413,43 TL kurum zararından; 409,41” rakam ve sözcüklerinin çıkartılarak, yerine, “4.864,50” rakamlarının yazılmasına, beşinci paragrafında yer alan “24,55” rakamlarının çıkartılarak, yerine, “289,20” rakamlarının yazılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.