Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2021/1990
Karar No: 2022/2247
Karar Tarihi: 24.02.2022

Danıştay 6. Daire 2021/1990 Esas 2022/2247 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2021/1990 E.  ,  2022/2247 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2021/1990
    Karar No : 2022/2247

    TEMYİZ EDEN TARAFLAR : I. (DAVALI) ... Bakanlığı
    VEKİLİ : Av. ...
    II. (DAVACILAR)
    1-...
    2-...
    3-...
    4-...
    5- ...
    6- ...
    7- ...
    ... mirasçıları:
    8- ...
    9- ...
    10- ...
    VEKİLLERİ : Av. ...
    KARŞI TARAF :
    1- ... Bakanlığı
    2- ...
    3- ...
    4- ...
    5- ...
    6- ...
    7- ...
    8- ...
    ... mirasçıları:
    9- ...
    10- ...
    11- ...

    İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufunun hukuken kısıtlandığı ileri sürülerek taşınmaz bedelinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki ... İdare Mahkemesinin ... tarihli, E:..., K:... sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esas ve yargılama giderleri bakımından reddine, vekalet ücreti bakımından kabulüne dair ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen ... tarihli, E:..., K:... sayılı kararın, Danıştay Altıncı Dairesinin 21/11/2018 tarih ve E:2018/2111, K:2018/9521 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak ... İdare Mahkemesinin ... tarihli, E:..., K:... sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü, 232.826,40-TL'nin dava tarihi olan 19/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, bu tutarı aşan tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
    Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : 1- Davacılar vekili tarafından, bilirkişi raporunda kıyasi emsalin ve yapılan karşılaştırmanın hatalı olarak yapıldığı, buna dayalı olarak hesaplanan bedelin çok düşük olduğu, vekalet ücretinin nispi olarak hükmedilmesi gerektiği hususları ileri sürülmektedir.
    2- Davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından, plan yapım sürecinde Bakanlıkça herhangi bir görüş ve teklifte bulunulmadığı, uyuşmazlık konusu taşınmazlara idarelerince ihtiyaç olmadığından plan değişikliği yoluyla sağlık alanından çıkartılması ve sahiplerinin tasarruflarına bırakılması için ilgili belediyelere yazı ile bildirildiği, husumetin Manavgat Belediye Başkanlığına yöneltilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY :
    Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufunun hukuken kısıtlandığı ileri sürülerek taşınmaz bedelinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasa’nın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
    3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek kamu kuruluşlarının bütçelerine konulur. İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmüne yer verilmek suretiyle, belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama; programı uygulamaya koyma, ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete ait arsaları program süresi içinde kamulaştırma zorunluluğu yüklenmiştir.
    3194 sayılı İmar Kanununun 04.07.2019 tarihli değişiklikle getirilen "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
    a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
    b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle, ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
    Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
    İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir...
    " hükmü yer almaktadır.
    2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinde; (Ek: 20/8/2016-6745/33 md.)
    Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. hükmü yer almaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Dava dosyasının ve Dairemizin E:2021/6687, E:2021/8420, E:2020/2747, E:2018/3925 sayılı dosyalarının (aynı parselin diğer hissedarları tarafından açılan davalar) birlikte incelenmesinden: Uyuşmazlık konusu Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın ise ilk olarak Kültür ve Turizm Bakanlığınca 20.02.2007 tarihinde onaylanan "Manavgat Sorgun Revizyon İlave 1/5.000 ölçekli nazım ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında "Sağlık Tesisi" olarak belirlendiği, daha sonra adı geçen Bakanlık tarafından 24.08.2015 tarihinde onaylanan "Manavgat 2. Etap (Side Turizm Alanı - Sorgun Bölgesi) 1/5.000 ölçekli Revizyon Nazım ve 1/1.000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planında "Üniversite Alanı" olarak kullanım kararı getirildiği, 20.02.2007 tarihli plan değişikliği ile anılan kullanım kararının sehven getirildiği belirtilerek planda yeniden "Sağlık Tesis Alanı" olarak belirlendiği, en son Kültür ve Turizm Bakanlığınca 14.01.2016 tarihinde onaylanan ve halen yürürlükte bulunan 1/25.000 ölçekli Doğu Antalya Çevre Düzeni Planı Değişikliği ve Manavgat 2. Etap (Side Turizm Alanı - Sorgun Kesimi) ... ada ... parsel ve ... ada ... parsele ilişkin Revizyon 1/5.000 ölçekli nazım ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile "Sağlık Tesisi Alanı" olarak belirlendiği, uyuşmazlığın çözümü amacıyla İdare Mahkemesince mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; dava konusu taşınmazın dava tarihi itibari ile birim değerinin tespitinde 2942 sayılı Kanunun 11. maddesinde belirtilen hususlar ile "Emsal Mukayesesi Yöntemi" kullanıldığı, yapılan hesaplamalar ve mukayeseler sonrasında (7) numarada belirtilen emsalin kıyas emsal olarak belirlendiği, emsal taşınmazın davalı taşınmazın 1.350 mt kuzey batısındadır. ... Bulvarı'na yaklaşık 200 mt mesafede, ... Sokak ile ... Sokak köşesinde ve konut alanları içerisinde yer aldığı, dava konusu taşınmazla benzer özelliklere sahip olduğu ve gerçek bir satış olduğundan bakılan davada somut emsal olarak değerlendirildiği, dava konusu taşınmaz ile kıyas emsallerin üstün ve eksik yönleri, taşınmazın değerine etki eden tüm objektif ve sübjektif faktörler, taşınmazın merkeze uzaklığı, yol ve ulaşım durumu, alt yapı durumları, büyüklükleri, cepheleri, konumları, vergi değerleri, çevresel imar durumları, denize mesafeleri, arz talep durumları, kısıtlılık durumları gibi benzer nitelik gösterip göstermemeleri gibi hususlar dikkate alınarak mukayese yapıldığında emsal taşınmazın dava konusu taşınmazdan % 17 daha değerli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna göre dava konusu taşınmazın arsa m² birim fiyatının dava tarihi olan 19.11.2015 itibariyle m² birim fiyatının 714,00 TL/ m² / 1,17 = 610,26 TL/ m² olduğunun belirlendiği, davacıların hissesine karşılık gelen bedellerin ayrı ayrı hesaplanmak suretiyle 19.07.1973 tarihinde vefat eden ... 'in mirasçıları açısından toplam 232.826,40 TL olduğu şeklinde görüş ve hesaplamalara yer verildiği, anılan bilirkişi raporu doğrultusunda İdare Mahkemesince tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, uyuşmazlık konusu taşınmazların bedelinin tespiti amacıyla dosyada mahkeme kararı olarak ya da kıymet takdiri bulunan emsallar üzerinden belirlenen satış işlemlerinin incelendiği, bunlardan bir kısmının şirket satışı olduğu, kimisinin uyuşmazlık konusu taşınmazdan daha değerli olduğu gerekçeleriyle değerlendirme dışı bırakıldığı, 7 numaralı emsalin kıyasi emsal olarak belirlenerek emsalin satış tarihindeki (2008 yılı) bedelinin dava tarihine uyarlanarak uyuşmazlık konusu taşınmaz ile karşılaştırılması sonucunda bulunan bedelin dava tarihine (2015 yılına) fiyat taşınması yoluyla taşınmaz bedelinin belirlendiği, uyuşmazlık konusu ... Mahallesi ... parsel nolu taşınmazın dava tarihindeki (19/11/2015) değerinin 610,26 TL/m² olarak, öte yandan, ... İdare Mahkemesinin ... tarih, E:..., K:... sayılı kararında (Dairemizin E: 2021/6687 sayılı temyiz dosyası) ise farklı bir bilirkişi heyeti tarafından ... Mahallesi ... parsel nolu taşınmazın birim fiyatının 803,38 TL/m² (02/01/2015 tarihi itibarıyla) olarak belirlendiği, İdare Mahkemesince anılan bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın gerçek değerlerinin en doğru bir biçimde tespiti için emsal taşınmaz belirlenirken öncelikle, dava konusu taşınmazın çevresinin imar durumu özellikleri dikkate alınarak, dava konusu taşınmaza yakın mesafede, aynı yapılaşma koşullarına sahip, eş değer özellikleri olan, mümkün olduğunca dava tarihine en yakın tarihli satışı gerçekleşmiş ve satış bedeli belirli olan taşınmazların seçilmesi suretiyle değer tespitinin yapılması gerekmektedir.
    Bu durumda; bilirkişi raporunda somut emsal araştırmasının yetersiz olduğu, dava tarihine göre eski tarihli satışın ( yaklaşık 7 yıl önce) kıyasi emsal olarak belirlendiği, aynı zamanda, aynı taşınmaz için birbirine yakın tarihler için farklı bilirkişi heyetleri tarafından birbirinden oldukça farklı birim/m² fiyatlar belirlendiği anlaşıldığından, anılan bilirkişi raporunun hükme esas alınması uygun olmayıp, İdari Dava Dairesince gerekli görülürse, aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, ya da ek bilirkişi raporu alınmak suretiyle, taşınmazın dava tarihindeki, cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle mümkün olduğunca dava tarihine en yakın tarihli satışı gerçekleşmiş ve satış bedeli belirli olan taşınmazların seçilmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
    Hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibariyle talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir.
    Bu itibarla; temyize konu İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
    Diğer yandan, İdari Dava Dairesi kararı faiz başlangıç tarihi, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden de temyiz edilmiş ise de, bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararda bu hususlar hakkında yeniden değerlendirme yapılacağı tabiidir.
    Öte yandan; yeniden yapılacak yargılamada, davaya konu taşınmazın güncel mülkiyet durumu ile yine güncel imar durumunun, plan değişikliği varsa yapılan değişikliğe dava açılıp açılmadığının, imar uygulaması yapılıp yapılmadığının araştırılması sureti ile öncelikle taşınmaz üzerindeki kısıtlılık durumunun devam edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği açıktır.
    Diğer yandan; Sağlık Bakanlığı vekili tarafından, ilgili belediyelerden imar planında sağlık tesis alanı olarak ayrılan uyuşmazlık konusu taşınmaza Sağlık Bakanlığının ihtiyacının bulunmadığı, plan değişikliği ile taşınmazdaki kısıtlılık halinin kaldırılmasının Antalya İl Sağlık Müdürlüğü kanalı ile Manavgat Belediye Başkanlığına ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına bildirimde bulunulduğu, ilgili idareler tarafından herhangi bir işlem yapılmadığı, husumetin Manavgat Belediye Başkanlığına yöneltilmesi gerektiği yolunda iddia ve itirazlarda bulunulmuşsa da, söz konusu taşınmazın imar planında sağlık tesis alanı olarak belirlendiği, Bakanlığın plan değişikliği taleplerinin reddine dair ilgili idarelerce tesis edilen işlemler hakkında Bakanlıkça herhangi bir dava açıldığına ilişkin dosyada bilgi ve belge bulunmadığından, anılan iddiaya itibar edilmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
    2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 24/02/2022 tarihinde, kesin olarak, esas yönünden oybirliğiyle, gerekçe yönünden oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY (X) :
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır.
    İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur.
    Bir başka ifade ile, hukuki el koyma kavramı yerine, daha doğru bir tanımlama ile "taşınmazın kamulaştırılmaması" suretiyle tasarruf hakkının kısıtlanmasına ilişkin davalar, idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davasının konusudur. İmar Kanununun 10. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının; idarenin hareketsiz kalması nedeniyle 5 yıllık sürenin bitiminden kamulaştırma tarihine ya da mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise idari yargıda açılan tazminat davasının konusudur. Ancak burada söz konusu olan, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan sınırlama şeklindeki idarenin işlem ve eyleminden doğan zararın tazmini olup mülkiyetin bedele çevrilmesi ise idari yargıda açılan tazminat davasının değil, adli yargıda açılacak bedel tespiti ve tescil davasının konusuna girer.
    Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zarar niteliğinde olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.
    El atmanın önlenmesi davası ile, mülkiyet hakkına yapılan fiili müdahalenin giderilmesi amaçlanmakta iken kamulaştırmama işlemine karşı açılan iptal davasında ise tam tersine idarenin kamulaştırma bedelini ödemek suretiyle taşınmaz mülkiyetini üzerine alması sağlanmaya çalışılmaktadır. İdarenin hukuka aykırı işleminin iptal edilmesi sonucunda kamulaştırma işlemi gerçekleştirileceğinden, kamulaştırma yükümü altında olan idare tarafından bedel tespiti ve tescil için açılacak dava ise iptal davasının dolayısı ile kamulaştırma işleminin sonucu ve tamamlayıcısıdır.
    Buna göre, imar planında kamu alanında kalan taşınmazlar için süresinde kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanmış olduğu, bu nedenle mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle tazminat verilmesi istemiyle açılan davalar, esasen idarenin kamulaştırmama ya da parselasyon yapmama yolundaki olumsuz idari işleminin iptali yoluyla taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin davalardır. İdarenin taşınmazı kamulaştırmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanması durumunda, kişinin bu işlem nedeniyle taşınmazının değerini talep edebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin iptalini sağlaması, bunun yasal sonucu olarak da mülkiyetin bedele çevrilmesini talep etmesi gerekmektedir. Zira, imar planının uygulanması nedeniyle, mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, idarenin İmar Kanunundaki hükümlere uygun hareket edip etmediği ve kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırma işleminin tesisinin zorunlu olup olmadığı ve bu işlemin hangi idare yada idarelerce gerçekleştirileceğinin tespiti ancak bu konuda açılacak iptal davası ile açıklığa kavuşturulabilecektir. Bedel tespiti ve tescili ise ancak kamulaştırma işleminin gerekliliği ve kamulaştırmayı yapacak idarenin tespitinden sonra kamulaştırma sürecinin bir parçası, tamamlayıcısı niteliğindedir. Nitekim, Kamulaştırma Kanunundaki düzenleme de bu şekilde olup kamulaştırma işleminin uygulanması, gerçekleştirilmesi amacıyla açılan bedel tespit ve tescil davası idarenin taşınmaz mülkiyetini üzerine almasını temine yöneliktir.
    3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat yönünden yapılacak değerlendirme sonrasında, tasarruf hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle idarenin kamulaştırmama işleminin iptaline karar verilmesi halinde, iptal hükmü gereği taşınmazın değerinin belirlenmesi ve taşınmaz malikine ödenmesi için kamulaştırma kanunundaki sürecin işletilerek idarenin işlem yapması, bu kapsamda asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması sonucunu da doğuracağından, iptal kararından sonra mülkiyetin bedele dönüştürülmesine ilişkin tazminat istemi hakkında ayrıca inceleme yapılarak karar verilmesine gerek yoktur. Bir başka ifade ile, iptal kararının uygulanması bağlamında idarece kamulaştırma kanununa göre gerekli işlemler başlatılacak olup, ihtiyaç duyulması halinde taşınmazın aynına ilişkin ve tescil sonucunu doğuracak olan bedele ilişkin uyuşmazlık iptal kararının sonucu olarak adli yargı yerinde çözümlenecektir.
    Bu durumda taşınmazdaki mülkiyet hakkının imar planı nedeniyle süresi belirsiz zaman diliminde kısıtlanması halinde idari yargıda sadece kamulaştırmama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek kısıtlılık durumunun mevcut olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, kamulaştırma yapılmaması yolundaki olumsuz idari işlem hakkında karar verilmesi; mülkiyetin bedele dönüştürülmesi istemiyle tescil sonucunu doğuracak tazminat taleplerine yönelik ise, ortada idari yargı yetkisi kapsamında incelenecek bir tazminat davasının bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tazminat isteminin esası hakkında da inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle Mahkeme kararının belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi