Esas No: 2022/462
Karar No: 2022/629
Karar Tarihi: 24.02.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2022/462 Esas 2022/629 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/462 E. , 2022/629 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/462
Karar No : 2022/629
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...
VEKİLİ : Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü ...
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
3- ... Mirasçıları
I-...
II-...
III-...
IV-...
V-...
İSTEMİN KONUSU :Danıştay Altıncı Dairesinin 16/11/2021 tarih ve E:2020/794, K:2021/12573 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Trabzon ili, Of ilçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...parsel sayılı taşınmazın "millet bahçesi" projesi kapsamında Of Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 04/10/2019 tarih ve 30908 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ...tarih ve ...sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 16/11/2021 tarih ve E:2020/794, K:2021/12573 sayılı kararıyla;
Acele kamulaştırma istisnai bir yöntem olduğundan, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartlarının ortaya konulması gerektiği,
Acelelik koşulunun kamu düzenine ilişkin olması gerektiği ve kamu yararının ise, olağan kamulaştırma usulü ile sağlanması amaçlanan kamu yararından farklı olarak, acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren, aceleliği zorunlu kılan bir yarar olduğu,
Uyuşmazlıkta, söz konusu alanın kentin merkezinde kalması, anılan bölgenin çok hisseli mülkiyet yapısına sahip olmasından dolayı mülkiyet sorununun acele kamulaştırma usulüyle çözülebileceği, alandaki yapı varlığının genellikle üçüncü sınıf yapı ve basit inşaat grubundan oluştuğu, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında park alanı belirlendiğinden yeni yapı yapılmasının mümkün olmadığı, olası bir afet anında ambulans ve itfaiye ulaşımında yolların yetersiz olmasından dolayı can ve mal güvenliğinin risk taşıdığı, öncelikle normal kamulaştırma usulü uygulandığı takdirde bütüncül bir biçimde karşılanması gereken kamu hizmetinin gerçekleştirilmesinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle acele kamulaştırma kararının alındığı,
Bu durumda; yukarıda belirtilen acele kamulaştırma gerekçesinin ve alanın mülkiyet durumunun karmaşıklığının acele kamulaştırma yapılması için yeterli olmadığı, dava konusu işlemde, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesinde öngörülen acele kamulaştırma prosedürünün uygulanması için gerekli olan olağanüstü durumların ve bu yönteme başvurulması ile amaçlanan kamu yararının somut olarak ortaya konulamadığı sonucuna varıldığından, Cumhurbaşkanı Kararının, dava konusu parsele ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, alanın fiziksel koşullar yönünden sağlıksız ve ekonomik yönden ömrünü tamamlamış yapılardan oluştuğu, yapı kalitesinin düşük olduğu, sokak ulaşımının yetersiz olduğu, üstün kamu yararının ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla işlem tesis edildiği, alanda oluşturulacak büyük yeşil alanın ülkeye kazandırılması ve anlaşma sağlanan hak sahiplerinin kamulaştırmadan kaynaklı gecikmeden dolayı mağduriyet yaşamaması nedeniyle işin aciliyetine binaen alınan Kararda hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacılar tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ :
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu işlemin tesis edildiği 2019 yılından bu yana, taşınmaza ilişkin olarak, acele el koyma talebi ile asliye hukuk mahkemesine başvurulmadığı; proje kapsamında, öncelikle uzlaşma sürecinin yürütüldüğü, uzlaşma sağlanamayan hak sahipleri açısından, uyuşmazlık konusu Cumhurbaşkanı kararına istinaden mahkemeye başvuru yapılacağının dava dışı Of Belediye Başkanlığınca beyan edildiği görülmektedir.
Bu itibarla; alanda, olağan kamulaştırma prosedürüne göre çalışmaların yürütüldüğü görüldüğünden, dava konusu proje açısından bu yönüyle de acelelik halinin bulunmadığı ortadadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile Daire kararının, belirtilen ek gerekçe ile onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava konusu taşınmaz; Of Belediye Meclisinin, ...tarih ve ...sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planında ve ...tarih ve ...sayılı kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "park alanı" olarak belirlenmiştir.
Of Belediye Encümeninin ...tarih ve ...sayılı kararı ile, ...Mahallesi sınırları içinde koordinatları belirtilen alanda bulunan binaların, genellikle III. sınıf ve basit imalatlar olduğu, ekonomik ömürlerini tamamladığı, temel hizmetlerin götürülmesi kapsamında ambulans ve itfaiye ulaşımı için alanın yetersiz olduğundan can ve mal kaybı riski taşıdığı, yine alanda tarihi Orta Cami ve bir şehit mezarı bulunduğundan, caminin etrafının açılması amacıyla belirtilen yerlerin millet bahçesi projesine dahil edilmesinin uygun bulunduğu, imar planlarında alanın park ve yol kullanımlarına ayrıldığı görüldüğünden, yapıların korunmasının mümkün olmadığı, belirtilen nedenlerle taşınmazların acele kamulaştırılmasına ve Kamulaştırma Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca kararın onaylanmak üzere Of Kaymakamlığına gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu doğrultuda, Of Belediye Başkanlığı'nın ...tarih ve ...sayılı yazısı ile, bahse konu proje kapsamında Cumhurbaşkanınca acele kamulaştırma kararı alınmasının Trabzon Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden talep edildiği; bu talebin, Valiliğin ...tarih ve ...sayılı yazısı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına iletildiği, anılan Bakanlığın ...tarih ve ...sayılı yazısı ile de Cumhurbaşkanlığına talebin iletilmesi üzerine, dava konusu işlemin tesis edildiği görülmüştür.
Bu süreçte, Of Belediye Başkanlığı ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı arasında, 6000 m2 büyüklüğündeki alana ilişkin kentsel tasarım projesi hazırlanarak millet bahçesine yönelik gerekli taşınmaz edimi ve yapım süreçleri konusunda, 25/09/2019 tarihli protokol imzalanmıştır.
Daha sonra, Trabzon Büyükşehir Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planında, taşınmaz yine park kullanımına ayrılmış, anılan İdarenin 10/03/2020 tarihli kararı ile 1/5000 ölçekli nazım imar planında değişiklik yapılarak alan millet bahçesi olarak belirlenmiş, buna istinaden ...tarih ve ...sayılı Of Belediye Meclis kararıyla onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında da taşınmaz aynı kullanıma ayrılmıştır.
Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacılara ait taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" başlıklı 35. maddesinde; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü; "Kamulaştırma" başlıklı 46. maddesinde, "Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir." hükmü; "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" başlıklı 56. maddesinde; "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. ..." hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde; "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun "Satın alma usulü" başlıklı 8. maddesinde; idarelerin, bu Kanuna göre, tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma usulünü öncelikle uygulamalarının esas olduğu, anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde bu Kanunun 10. maddesine göre işlem yapılacağı, "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili" başlıklı 10. maddesinde de; kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idarenin, 7. maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle, 8. madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat ederek, taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma, 3. maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini isteyeceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanun'un 27. maddesinde ise; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktarın, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasının "yeşil alanlar" başlıklı (vvvv) bendinin 4 sayılı alt bendinde, "Millet bahçeleri: Halkı doğa ile buluşturan, rekreaktif gereksinimleri karşılayan, afet anında kentin toplanma alanları olarak da kullanılabilecek, yer seçimi, alan büyüklüğü, fonksiyonları ve tasarımı gibi hususların Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulacak Millet Bahçeleri Rehberinde belirlendiği büyük yeşil alanları ifade eder." olarak düzenlenmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun "İvedi yargılama usulü" başlıklı 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendinde "Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir." hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun'un "Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik" başlıklı 26. maddesinde; "Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.
" hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile göndermede bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 307. maddesinde feragat; davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış, 309. maddesinde, feragat beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı, 310. maddesinde, feragat ve kabulün, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, 311. maddesinde ise, feragatin kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mülkiyet hakkı, gerek Anayasa gerek uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel insan hakları arasında olup; bu düzenlemeler uyarınca ancak kanuna ve kamu yararına dayalı olarak kısıtlanabilmesi mümkündür.
Mer'i mevzuatımızda, mülkiyet hakkına yönelik müdahalelere yer verilen temel nitelikteki düzenlemelerden biri de, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'dur.
2942 sayılı Kanun; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzelkişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini, kullanılmayan taşınmaz malın geri alınmasını, idareler arasında taşınmaz malların devir işlemlerini, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulmuştur.
Bu Kanun'a göre idarelerin, Kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya Kanun'un 3. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen hallerde, eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırabilmeleri mümkündür.
Anılan Kanun'da, kamulaştırma işlemleri açısından olağan ve acele kamulaştırma olmak üzere iki ayrı usul düzenlenmiştir.
Olağan kamulaştırma sürecinde; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar kamulaştırılırken, öncelikle yeterli ödenek ayrıldıktan sonra, Kanun'un 5. ve 6. maddelerinde belirlenen mercilerce kamu yararı kararı alınır. Kamulaştırmayı gerçekleştirecek idarece, sırasıyla, aynı Kanun'un 7. maddesinde ayrıntısı belirlendiği üzere taşınmaza ilişkin ölçekli plan yapılır, taşınmazın maliki belirlenir, vergi beyan ve değeri tespit edilir ve tapuya kamulaştırma şerhi verilmesinin ardından Kanun'un 8. maddesine göre idarenin satın alma usulünü, karşılıklı anlaşmaya dayalı olarak denemesi gerekir. Bu yolla anlaşmaya varılamaması halinde, Kanun'un 10. maddesine göre idarenin ilgili belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescilini sağlamak amacıyla dava açması gerekir ve ancak mahkemece tescil kararı verildikten sonra idare, kamulaştırmaya konu taşınmaz üzerinde tasarruf edebilir hale gelir.
Olağan kamulaştırma usulünde, asliye hukuk mahkemesi, idare adına tescil hükmü kurmadığı sürece, idarenin taşınmaza el atma ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır.
Acele kamulaştırma usulü ise, 2942 sayılı Kanun'un 27. maddesinde belirlenen “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacında” veya “aceleliğine Cumhurbaşkanınca (mülga Bakanlar Kurulunca) karar alınacak hallerde” veya “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” başvurulabilen, olağan kamulaştırma usulünden farklı olarak, idareye kamulaştırma işlemlerine ilişkin prosedürün sonuçlanmasını beklemeden, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, ilgili idarenin istemi ile mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanun'da belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılması şartıyla, o taşınmaz mala el koyma imkanı tanıyan ayrı bir usul olarak öngörülmüştür.
Buna göre, acele kamulaştırma usulünde, satın alma usulü denenmeden ve tescil hükmünün kurulması da beklenilmeden, tek şart olarak taşınmaz malın Mahkemece tespit edilen değerinin, malik adına depo edilmesi sonrasında, ancak yine Mahkeme kararıyla, idareye taşınmaza el koyma izni verilebilmektedir.
Bu anlamda, acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırma usulü arasındaki temel fark, olağan kamulaştırmada ancak süreç sonunda mahkemece tescil hükmünün kurulmasıyla idarece kullanılabilir hale gelen taşınmazın, acele kamulaştırma usulünde, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, dayandığı plan/projenin hayata geçirilmesini ivedilikle temin etme amacıyla, sürecin en başında idarece kullanılabilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Bu haliyle, acele kamulaştırmaya ilişkin usul, olağan kamulaştırmada malik lehine getirilen usule ilişkin güvenceleri bertaraf etmemekte ve olağan kamulaştırmaya göre ölçüsüz/orantısız bir müdahale getirmemektedir.
Kanun'un 27. maddesinde, acele kamulaştırma işleminin dayandırılacağı üç sebep unsurundan, “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar verilen haller” bakımından, Kanun'da açık bir acelelik haline yer verilmediğinden, maddede öngörülen diğer iki koşuldan bağımsız şekilde, işlem tesisine dayanak olan acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararlarının da kamu yararı amacına ve hukuka uygun olup olmadığına yönelik hukuki denetiminin; diğer idari işlemler gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden incelenerek yapılması gerektiği açıktır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde, dava konusu acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararının "Kamu Yararı" ve "Acelelik Hali" ölçütleri yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının "Kamu Yararı" ölçütü yönünden incelenmesinden;
En önemli fonksiyonu, Anayasa'nın 56. maddesinde herkese tanınan, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı çerçevesinde, yaşam kalitesi yüksek, sağlıklı ve güvenli çevreler oluşturmak olan imar planlarının hazırlanmasına ilişkin usul ve esasları belirleyen ve 3194 sayılı İmar Kanunu'na dayanılarak yürürlüğe konulan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nde, imar planlarının, anılan amacının gerçekleştirilmesi için planlamada ya da mevcut planlardaki değişiklik ve revizyonlarda esas alınması gerekli ve mevzuatta plan yapmakla yetkilendirilen tüm idareleri bağlayıcı kurallar getirilmiş, anılan Yönetmeliğin EK-2 Tablosunda, planlanan alanda yaşayacak insanlara, iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla, kamusal kullanımda olacak şekilde, bütün sosyal ve teknik alt yapı alanları ve bu alanlara ilişkin asgari standartlar belirlenmiş, yeşil alanlar da bu kapsamda sosyal donatı alanları arasında sayılan kullanımlar arasında yer almıştır.
Sağlıklı çevrede yaşam hakkının tesisi ve imar planlamasının başarı ile uygulanmasını temin amacıyla, sosyal ve teknik alt yapı alanı olarak kamusal kullanıma ayrılan taşınmazların, imar planlarında özgülendikleri amaç doğrultusunda kullanımının sağlanması için yürütülecek idari faaliyetlerin kamu yararı taşıyacağı açıktır.
Bu durumda, ilk olarak 2004 yılında onaylanan imar planları ile park alanı olarak belirlendiği anlaşılan ve dava konusu Cumhurbaşkanı Kararından kısa bir süre sonra onaylanan meri imar planında da millet bahçesi kullanımına ayrılarak, kamusal kullanıma konu alan olma özelliğini halihazırda devam ettiren taşınmazın, hazırlanan kentsel tasarım projesi kapsamında ve meri imar planında da özgülendiği amaç doğrultusunda kamulaştırılmasında kamu yararının bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının "Acelelik Hali" ölçütü yönünden incelenmesinden;
Dosyanın incelenmesinden; Of Belediye Encümenince alınan kamu yararı kararında, uyuşmazlığa konu alanın ilçenin merkezinde yer aldığı ve imar planlarında 2004 yılından bu yana park kullanımına ayrıldığı, alanda bir adet tarihi cami ile bir şehit mezarı yer aldığı, alanın mülkiyet yapısının çok hissedarlı bir yapıda olduğu, yapıların fiziksel koşullar yönünden sağlıksız ve ekonomik yönden ömrünü tamamlamış oldukları, genellikle üçüncü sınıf yapı ve basit inşaat grubundan oluştuğu, deprem mevzuatına ve mühendislik esaslarına uygun olmadıkları, sorunların ancak kentsel dönüşümle çözülebileceği, imar planlarında park olan alan açısından parsel bazlı yapı yenilenmesinin de mümkün olmadığı, yine alanda bulunan sokak ulaşımına bakıldığında, zorunlu hizmetlerin götürülmesi açısından ambulans ve itfaiye ulaşımında yetersiz olduğu tespit ve değerlendirmelerine yer verildiği, bu doğrultuda dava konusu acele kamulaştırma kararının da Sulaklı Mahallesindeki kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında planlanan millet bahçesi projesinin hayata geçirilmesi amacıyla alındığı, dava konusu karardan sonra yapılan imar planı değişiklikleri ile ise alanın, millet bahçesi olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Millet bahçeleri, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nde; halkı doğa ile buluşturan, rekreaktif gereksinimleri karşılayan, afet anında kentin toplanma alanları olarak da kullanılabilecek, yer seçimi, alan büyüklüğü, fonksiyonları ve tasarımı gibi hususların, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanarak yürürlüğe konulacak "Millet Bahçeleri Rehberinde" belirlendiği büyük yeşil alanlar olarak tanımlanmaktadır.
Bu durumda, alanda 2004 yılından beri kamusal kullanım olan park kullanımının gerçekleştirilemediği ve millet bahçesinin yapımı tamamlandıktan sonra Anayasa'nın 56. maddesinde düzenlenen sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sağlayacağı katkılar da göz önünde bulundurulduğunda, yıpranmış ve kötü yapı stokuna sahip ve ulaşım açısından elverişsiz olması nedeniyle olası bir afet halinde mevcut durumu risk teşkil ettiği belirtilen ve halihazırda kentsel dönüşüm çalışmalarına konu olduğu anlaşılan Sulaklı Mahallesinde bulunan taşınmazların, afet anında kentin toplanma alanı olarak da kullanılmasını mümkün kılmak ve kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında planlanan millet bahçesi projesinin bütüncül bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırılmasında, acelelik hali şartının da gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, davacılar tarafından, millet bahçesi projesi ve/veya imar planlarına karşı dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların, bakılan acele kamulaştırmaya ilişkin davada incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Ayrıca, acele kamulaştırma işlemini gerçekleştirecek olan dava dışı Of Belediye Başkanlığı tarafından dava dosyasına sunulan beyan dilekçesinde, acele kamulaştırma sürecinde öncelikle hak sahipleri ile uzlaşma yönteminin uygulanacağının belirtilmiş olmasının, işlemin niteliğine göre yapılan "Acelelik Hali"ne ilişkin hukuki değerlendirmeye esas alınarak, davalı idare aleyhine yorumlanmasının mümkün olmadığı da açıktır.
Bu itibarla, dava konusu işlemin dava konusu taşınmaza ilişkin kısmının iptali yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davacılardan, ... ve ... açısından yapılan değerlendirme:
Davanın devamı sırasında, davacılardan ...'nun 20/07/2021 tarihinde öldüğü görülmektedir.
Bu davada verilecek kararın yalnızca ölen davacıyı ilgilendirmediği ve mirasçıların hukuku bakımından terekeye devredilebilecek bir menfaatin bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın niteliği itibarıyla davanın, ölen davacının mirasçıları tarafından takibi mümkündür.
Dosyanın incelenmesinden, müteveffa ...'nun mirasçıları olan ..., ..., ..., ... ve ... tarafından verilen ve 24/02/2022 tarihinde ...Asliye Hukuk Mahkemesi kaydına giren dilekçe ile davadan feragat edildiği görüldüğünden, davayı takip hakkı kendisine geçen mirasçılar tarafından yapılan bu başvurunun, davaya devam etme iradesini de barındırdığı açıktır.
Diğer yandan, davacı ... tarafından verilen ve 28/01/2022 tarihinde ...Asliye Hukuk Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçe ile de, davadan feragat edildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca; ivedi yargılama usulüne tabi dosyalarda, temyiz aşamasında feragat beyanında bulunulması durumunda bu konu hakkında karar verme görevi Kurulumuza ait bulunmaktadır.
Bu durumda; yukarıda belirtilen dilekçeler ile temyiz aşamasında davadan feragat edildiği anlaşılan, müteveffa ...'nun mirasçıları olan ..., ..., ..., ... ve ... ile diğer davacılardan olan ... açısından dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Altıncı
Dairesinin temyize konu 16/11/2021 tarih ve E:2020/794, K:2021/12573 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Davanın, ... yönünden REDDİNE,
4. Davacılardan ... mirasçıları olan ..., ..., ..., ... ve İlknur Albayrak ile Nedim Hacımurtazaoğlu açısından feragat nedeniyle dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
5. Kurulumuzca yeniden bir karar verildiğinden, aşağıda dökümü yapılan dava ve temyiz aşamasına ilişkin toplam …-TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
6. Kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen …-TL avukatlık ücreti ile temyiz aşamasına ilişkin …-TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7. Varsa posta avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
8. Kesin olarak, 24/02/2022 tarihinde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X-Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka aykırı bulunmadığı, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.