
Esas No: 2014/596
Karar No: 2015/792
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/596 Esas 2015/792 Karar Sayılı İlamı
- HAKSIZ ŞART
- MENFİ TESPİT VE REHNİN KALDIRIMASI
- KREDİ KARTI BORCU SEBEBİYLE REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP YAPILAMAYACAĞI
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 6/C
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 6
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 6/B
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 6/A
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 7
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 9/A
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 9
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 10/A
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 10
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (4077) Madde 11
- TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (6502) Madde 5
- TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 20
- TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 940
- TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 944
- BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 113
- TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 131
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “menfi tespit ve rehnin kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.09.2011 gün ve 2010/461 Esas, 2011/709 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 14.03.2012 gün ve 2012/1473 esas, 2012/6334 karar sayılı ilamı ile;
(...Davacı, davalı bankadan araç kredisi kullandığını, taksitleri süresinde ödediğini fakat taşıt kredisi nedeni ile davalı bankaya herhangi bir borcunun bulunmamasına karşın davalıca hakkında haksız icra takibi yapıldığını belirterek; takibin iptaline ve borçlu olmadığının tespitine, rehinli araç üzerindeki rehnin kaldırılmasına ve % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının kredi kartlarına ilişkin borçlarını ödemediğini, bu nedenle Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesinin 12. maddesi gereğince borçlunun teminatı olan ..... plaka sayılı aracın nakde çevrilerek tahsili yoluna gidildiğini belirterek; haksız davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 19.maddesinin haksız şart niteliğinde olduğu kanaatine varılarak; davanın kabulü ile, davacının Şişli 1. İcra Müdürlüğünün 2009/40601 takip sayılı dosyası nedeni ile davalı bankaya rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan 33.807,66.-TL asıl alacak olmak üzere toplam 39.409,55.-TL borçlu bulunmadığının tespiti ile takibin iptaline, %40 icra inkar tazminatı isteminin reddine, dava konusu 34 TF 7225 plaka sayılı araç üzerindeki rehnin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin Taşıt Rehni başlıklı 19. maddesinde “Müşteri, özellikle 21. Maddede yazılı taşıtı/taşıtlarını gerek işbu taşıt kredisi sözleşmesinden, gerekse bankayla imzalamış olduğu başka sözleşmelerden ve/veya herhangi bir nedenden doğmuş doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere rehnettiğini, kabul ve taahhüt eder.” hükmü mevcuttur. İlgili madde mahkemece 4077 sayılı yasanın 6. maddesinde belirtilen haksız şart olarak kabul edilmiş olup, somut olayda bu hükmün haksız şart olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Yapılan yargılamada takibe konu borcun kredi kartı sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece işin esası incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, menfi tespit ve rehnin kaldırılması istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının davalı bankaya olan kredi kartı borcu nedeniyle taraflar arasında imzalanan taşıt kredisi ve rehin sözleşmesinin 19. maddesinde ‘müşteri taşıtı bankayla imzalamış olduğu başka sözleşmelerden ve/veya herhangi bir nedenden doğmuş doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere rehnettiğini kabul ve taahhüt eder’ hükmünün 4077 sayılı Kanun’un 6. maddesinde düzenlenen haksız şart niteliğinde olup olmadığı, varılacak sonuca göre söz konusu hüküm uyarınca kredi kartı borcu nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılıp yapılamayacağı, noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle konunun aydınlatılması bakımından genel işlem şartları kavramı üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Genel işlem şartları, sözleşme taraflarından birinin, ileride kuracağı sözleşmelerde karşı âkidine değiştirmeden kabul edilmek üzere sunma niyetiyle, önceden, tek yanlı olarak saptadığı sözleşme koşullarıdır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, genel işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için bazı unsurların gerçekleşmiş olması aranır. Genel işlem şartları kural olarak bir sözleşmenin içeriğini düzenlemek üzere hazırlanırlar ve bu faaliyet tek taraflı olarak sözleşmenin kurulmasından önce gerçekleşir. Amaç, birden fazla sözleşme ilişkisinde kullanılacak şartları saptamak ve bunları karşı âkidin müdahalesine imkan tanımadan bir kül olarak sözleşmeye dahil etmektir. Bu şartların nasıl hazırlandığı, kağıda dökülüp dökülmediği, yazı türü, metnin sözleşme metnine dahil olup olmadığı gibi hususlar genel işlem şartı nitelendirmesi açısından önem taşımaz. Genel işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için karşı âkidin bunların içeriğine etki edememiş olması gerekir.
Bu nedenle genel işlem şartlarının unsurları a) Bir sözleşmenin şartlarını oluşturmaları, b) Sözleşmenin kurulmasından önce düzenlenmeleri, c) Birden fazla sözleşme ilişkisinde kullanılmak üzere düzenlenmeleri, d) Genel işlem şartları kullanan tarafından sözleşmeye dahil edilmek niyetiyle karşı akide sunulmalarıdır (Yeşim M. Atamer, Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi, 2. Bası, İstanbul 2001, s. 61 vd.).
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’nun “Sözleşmedeki haksız şartlar” başlıklı 6. maddesi;
“Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.
Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.
Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.
Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez.
Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir.
6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ve sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik satıcı veya sağlayıcı tarafından derhal giderilir.
Bakanlık standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların tespit edilmesine ve bunların sözleşme metninden çıkartılmasının sağlanmasına ilişkin usul ve esasları belirler.”
hükmünü içermektedir.
Madde metninde de belirtildiği üzere haksız şart olduğu kabul edilen hükümler, diğer bir ifade ile standart sözleşmelerde yer alan genel işlem şartlarından haksız olanlar, tüketici için bağlayıcı değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/09/2010 gün ve 2010/13-466 E. 2010/410 K. ve 28/03/2012 gün ve 2012/13-23 E. 2012/255 K.sayılı kararlarında aynı ilkeler benimsenmiştir.
Belirtilmelidir ki, 29.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 5. maddesinde de “Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar” düzenlenmiş, yine 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun “Genel işlem koşulları” başlığı altında 20 ve devamı maddelerinde de genel işlem koşullarına yer verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde motorlu araç rehni konusunun da irdelenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 940/2. maddesinde;
“Gerçek veya tüzel kişilerin alacaklarının güvence altına alınması için, kanun gereğince bir sicile tescili zorunlu olan taşınır mallar üzerinde, zilyetlik devredilmeden de, taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin kurulabilir. Rehnin kurulmasına ilişkin diğer hususlar tüzükle belirlenir.”
şeklinde motorlu araç rehni konusu düzenlenmiştir.
Motorlu taşıt rehninin sona ermesini gerektiren en doğal sebep rehin konusu motorlu taşıtın teminata bağlamış olduğu alacağın sona ermesidir (TMK. m. 944, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 113/1, TBK. m. 131/1). Çünkü, rehin hakkı alacağa bağlı, alacağın varlığı ile doğan ve onun sona ermesi sonucunda nihayet bulan fer’i nitelikli bir haktır. Alacak hakkı ile rehin hakkı arasındaki bu sıkı bağlılık ilişkisi, rehin hakkının tesisi ve devamı için zorunludur. Dolayısıyla, alacağı tamamıyla sona erdiren, ifa, ibra, takas, kusursuz imkânsızlık vb.gibi tüm sebepler, fer’i nitelik taşıyan rehnin de sona ermesine neden olacaktır. Bu bakımdan, fer’i bir hak olması sebebiyle rehin hakkı da BK’nun 113/1 (TBK. m. 131/1) madde hükmüne tabi olup, rehnin bağlandığı borcun sona ermesi ile rehnin de sona ereceği hükmünü içermektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davalı bankadan taşıt kredisi kullandığı ve bu kredinin teminatı olarak taşıt rehni kurulduğu, davacının taksitler halinde kredi borcunu ödedikten yaklaşık iki yıl sonra davalı bankadan kredi kartı aldığı ve kredi kartının kullanımından kaynaklanan borçlarını ödememesi üzerine hakkında banka tarafından taşıt kredisi ve rehin sözleşmesinin 19/1. maddesindeki “Müşteri, özellikle 21. maddede yazılı taşıtı/taşıtlarını gerek işbu taşıt kredisi sözleşmesinden, gerekse bankayla imzalamış olduğu başka sözleşmelerden ve/veya herhangi bir nedenden doğmuş doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere rehnettiğini, kabul ve taahhüt eder” hükmüne dayanılarak rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde bulunulduğu, bunun üzerine davacı tarafından menfi tespit ve rehnin kaldırılması talebiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, asıl alacağın sona ermesi ile fer’i nitelik taşıyan rehnin de sona ereceği, tescile tabi rehnin sicilden terkin edilmemesinin rehnin devam ettiği anlamına gelmediği, buna göre taşıt kredisinden doğan borcunu ödeme ile sona erdiren davacı yönünden; fer’i nitelikte alacağa bağlı rehin hakkının da sona erdiği kabul edilmelidir.
Öte yandan 4077 sayılı Kanun’un 6.maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şart oluşturmakta olup, standart sözleşmelerde yer alan genel işlem şartlarından haksız olanlarının tüketici için bağlayıcı olmadığı kuşkusuzdur.
Buna göre taraflar arasında düzenlenen taşıt kredisi ve rehin sözleşmesinin 19/1 maddesi, davalı banka tarafından karşı taraf ile müzakere edilmeden tek taraflı olarak sözleşmeye konulması; davalı bankanın sözkonusu hükmün müzakere edildiğini ispat da edememesi nedeniyle ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin de iyiniyet kurallarına aykırı düşecek biçimde davacı tüketici aleyhine dengesizliğe yol açtığından, belirtilen hüküm; haksız şart niteliğinde olup davacı tüketici yönünden bağlayıcı sonuç doğurmayacaktır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, Özel Daire bozma ilamının yerinde olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiş iseler de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından, yukarıda açıklanan nedenlerle kabul edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, yerel mahkemece yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (2.107,00 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 28.01.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.