Hukuk Genel Kurulu 2013/1374 E. , 2015/791 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2012/351-2012/528
Taraflar arasındaki “ziynet eşyasının aynen iadesi, bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kastamonu 2. Asliye Hukuk (Kapatılan Daday Asliye Hukuk) Mahkemesince (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.06.2011 gün ve 2010/7 E., 2011/40 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 27.02.2012 gün ve 2011/14640 E., 2012/2883 K. sayılı ilamı ile;
“...Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün değilse bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. (HUMK.nun 388/5.md.) maddesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesini emredici bir kural olarak getirmiştir. Gerekçeli kararın da kısa karara uygun düzenlenmesi zorunludur.
Gerek tefhim edilen ve tutanakla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Davacının başlangıçtaki talebi herbiri 25 gram olan 19 adet 22 ayar altın bilezik, 1 adet 22 ayar altın gerdanlık, 2 adet 22 ayar altın künye, 2 adet 22 ayar altın kolye, 1 adet altın yüzük, 2 adet kol saati, 100 dolar, 900 TL, 1 adet cumhuriyet altını, 47 adet çeyrek altının değerleri belirlenerek fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak 5.000 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile de, talep değerini 18.388,25 TL"ye yükseltmiştir. Mahkemece, az yukarıda belirtilen ilkeye uyulmadan ve davacının aynen iade talebi bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle davalı kocanın, borcu olduğunu ve daha sonra kendisine iade edeceğini söyleyerek elkoyduğu ve bozdurduğu, davacıya ait şahsi mal statüsündeki ziynet eşyalarının aynen iadesini, değilse bedelinin tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, ziynet eşyaları içinde yer alan küçük altın ve paranın evlilikte baskın taraf olan davacı kadının inisiyatifi içinde düğün borçlarının ödenmesi için bozdurulduğunu, evden davacının kovması ile ayrılırken üzerinde sadece kıyafetlerinin olduğunu, altın değil şahsi eşyalarını dahi alamadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ziynet eşyalarının fiili ödeme günündeki değeri ile paranın 19.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece; davacının aynen iade talebi bulunduğu gerekçesiyle bozma ilamının bu kısmına direnilmesine karar verilmiştir.
Kısmi direnme hükmünü taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkemenin bozmaya konu ilk kararında “...altının fiili ödeme günündeki değeri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” dair hüküm kurmasına rağmen, direnme olarak adlandırılan kararda; “...yüzük-kolyenin davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine” şeklinde hüküm kurduğu; diğer bir ifade ile ilk kararda yer vermediği “aynen iade” hükmüne ikinci kararda yer verdiği anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemenin aynen iade hükmü ilk kararda yer almadığından, Özel Daire temyiz incelemesine konu olmayan; yeni bir hüküm kurulmuş olup, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle taraf vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 6. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 28.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.