Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/8937
Karar No: 2019/5390
Karar Tarihi: 22.10.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/8937 Esas 2019/5390 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davalı kardeşler, bir kısım vekaletnameleri kötüye kullanarak ve bir kısmında da hile yaparak 72 numaralı parseli adlarına tescil ettirmişlerdir. Davacılar tapu iptali ve tescil, tenkis, alacak istemiyle davalıları dava etmişlerdir. Mahkeme, tapudaki işleme vekaletname vererek katılan davacılar yönünden pasif husumet yokluğundan, diğer davacılar yönünden ise esastan davanın reddine karar vermiştir. Ancak, davacıların iddialarına dayalı olarak yapılan değerlendirme yanılgılı olduğundan ve davacıların temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkeme kararında Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu madde numaraları belirtilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2016/8937 E.  ,  2019/5390 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS-ALACAK

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis, alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.10.2019 Salı günü saat 10.10"da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, hile ve vekaletnamenin hile ile alınıp vekalet görevinin kötüye kullanıldığı hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil, tenkis ve alacak isteklerine ilişkindir.
    Davacılar, davalı kardeşlerinin kendilerini kandırıp bir kısmından vekaletname alıp vekalet görevini kötüye kullanmak, bir kısmını da tapuda bizzat hazır bulundurmak suretiyle yaptırdığı işlemle mirasbırakan babalarından kalan 72 nolu parseli adına tescil ettirdiğini ileri sürerek tapu iptali-tescile, olmazsa tenkise, aksi takdirde alacağa karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, satış işleminin davacıların iradesine uygun olarak yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Getirtilen kayıt ve belgelerden, davaya konu 72 nolu parselde mirasbırakan ..."in 84/216 payı mevcut iken; davacılardan ...,... ve ..."in dava dışı ..."a verdikleri 08.02.1995 tarihli vekaletname ile ..tarafından temsil edilerek, diğer davacılar ve davalı da bizzat katılarak düzenlenen 27.02.1995 tarihli resmi akitte mirasbırakan ..."in payını adlarına intikal ettirdikleri; aynı akitte Hüseyin dışındaki mirasçılardan ...,...ve ...in vekaleten, diğerlerinin de bizzat olmak üzere paylarını davalı ..."e satış suretiyle temlik ettikleri; böylece davalı ..."in 17.02.1995 tarihinde dava dışı başka paydaştan satın aldığı 72/216 pay ile birlikte taşınmazda toplam 156/216 payının olduğu; daha sonra anılan 156/216 payını 15.12.2006 tarihinde dava dışı ..."ya sattığı, 04.10.2007 tarihinde de geri aldığı görülmektedir.
    Mahkemece, tapudaki işleme vekaletname vererek katılan davacılar yönünden vekalet verilen kişinin davada yer almaması nedeniyle pasif husumet yokluğundan davanın reddine; diğer davacılar yönünden ise, tapudaki işleme bizzat katılmış olmaları nedeniyle esastan davanın reddine karar verilmiştir.
    Ne var ki, yapılan değerlendirmenin isabetli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
    Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, somut olayda, tapudaki işleme vekaleten katılan davacılar yönünden "vekaletnamenin hile ile alınıp kötüye kullanıldığı" iddiasına; bizzat katılan davacılar yönünden de "hile" iddiasına dayanıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390. maddesi) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re"sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Diğer taraftan, hile(aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun(TBK) 36/1.(818 sayılı Borçlar Kanunu"nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
    Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
    Davacıların, açıklanan nedenlerden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi