1. Hukuk Dairesi 2016/8211 E. , 2019/5382 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.10.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Davacılar, mirasbırakan ..."un anneleri ... ile boşanma davası devam ederken çekişme konusu 1607 ada 3159 parsel sayılı taşınmazda 3 nolu bağımsız bölümünü gerek kendilerinin gerekse annelerinin taşınmazdan yararanmalarını engellemek amacıyla davalı ..."a satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler, 29.4.2010 havale tarihli ıslah dilekçeleri taşınmazın dava tarihinden önce 3. kişiye devri sebebiyle taleplerini tazminata dönüştürmüşlerdir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu, satış bedelinin aynı gün banka aracılığıyla mirasbırakanın hesabına yatırıldığını, ayrıca dava konusu taşınmazın 3. kişiye devredildiğini, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "taraf muvazaası" ve "gabin" hukuksal nedenleri yönünden değerlendirme yapılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı gözetilmek suretiyle araştırma yapılması ve toplanan deliller aynı çerçevede değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mirasbırakanın dava konusu taşınmazı, üzerindeki tedbir kalkar kalkmaz değerinin çok altında bir miktarla davalıya satış olarak gösterdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 19.01.2010 kesinleşme tarihli boşanma ilamı ile eşinden boşanan 1963 doğumlu mirasbırakan ...’un 23.02.2010 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak çocukları olan davacılar Tuba, Tuncay ve Enes’in kaldıkları, mirasbırakanın 1607 ada 3159 parsel sayılı taşınmazda yer alan 3 nolu bağımsız bölümünü 17.02.2009 tarihinde davalı ...’e, Muammer’in 05.04.2010 tarihinde dava dışı Ünal’a temlik ettiği, eldeki davanın 16.04.2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince; davacılar, temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığını kanıtlayamamış, aksine dinlenen davacı tanıkları, mirasbırakanın kadınlara para harcadığını ve borçları olduğunu bildirmişlerdir, ayrıca mirasbırakan adına kayıtlı başka taşınmazlar da bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmesi isabetsizdir.
Kabule göre de; 6100 sayılı ...nın 26. maddesi hükmü gereğince; hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacılar, 40.000,00 TL üzerinden harcı ikmal etmelerine rağmen talep aşılarak 55.000,00 TL üzerinden tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi de isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.