Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2021/2941
Karar No: 2022/2210
Karar Tarihi: 24.02.2022

Danıştay 6. Daire 2021/2941 Esas 2022/2210 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2021/2941 E.  ,  2022/2210 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2021/2941
    Karar No : 2022/2210


    TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- ...Belediye Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. ... 2- ...Genel Müdürlüğü
    VEKİLİ : Av. ...
    KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
    VEKİLİ : Av. ...
    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 01/04/2014 tarih ve E:2013/5728, K:2014/2511 sayılı bozma kararına uyularak verilen ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 9. fıkrasının g) bendinde; "İçme suyu havzalarında Ek 1'de isimleri verilen derelerin, orman alanları ve tarımsal niteliği korunacak alanlar dışında kalan kısımlarında; ıslah projesine uygun olarak bu derelerin ıslah kesitinin her iki yanında temizlik, bakım ve onarımlarının yapılabilmesi maksadıyla imar planlarında en az on metrelik dere işletme bandı ayrılır. Dere ıslah alanı ile dere işletme bandları idarece kamulaştırılır" şeklinde değişiklik yapılmasına ilişkin İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Genel Kurulunun ...tarih ve ...sayılı kararının iptali istenilmektedir.

    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: İdare Mahkemesince, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporda; şehir planlaması açısından; işlem tarihinde Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik hükümlerinin ve 15/06/2009 tarihli 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planının (ÇDP) yürürlükte olduğu, 1/100.000 ölçekli ÇDP notlarında İSKİ'nin görevleri kapsamında çok sayıda düzenleme bulunduğu, ÇDP'nın önemli yaklaşımlarından birinin de ekolojik planlamayla ilgili olduğu, içme suyu havzalarının, İstanbul'un gelişmesi açısından vazgeçilmez öneme sahip ekolojik kuşak ve koridorların ana bileşenlerini oluşturduğu, ancak, bu alanların sürdürülebilirliğinin İstanbul genelinde yaşanan göç, yetersiz altyapı, geciken imar uygulamaları, tarım arazilerinin el değiştirmesi ve tarım topraklarının parçalanması, ikinci konutlardaki artış, kırsalın karakteristiklerinin bozulması gibi sorunlar nedeni ile tehlike altında kaldığı, kentsel alan dokusu, orman alanları, su havzaları ve tarım alanlarıyla çevrili kırılgan coğrafyada sadece ekolojik koridorlar vasıtasıyla nefes alabilecek konuma geldiği, dere koruma kuşaklarının, mutlak korunacak alanlar arasında sayıldığı, İSKİ'nin sorumluluğunda olan dereler ve dere yataklarının, üzerinde önemle durulması ve özenli bir şekilde planlanması gerekliliğinin ortaya çıktığı, 1/100.000 ölçekli ÇDP'nda, ölçek sebebiyle dereler gösterilmemekle birlikte derelerin açtığı vadilerin, mevcut gelişmeler ve mer'i planlar dikkate alınarak, mümkün olduğunca yeşil koridor olarak planlandığı, bu vadilerin yeşil alanlar sisteminde Marmara Denizi kıyıları ile bütünleştirilmesinin öngörüldüğü, bu alanlardaki yapılaşmaların dere koruma bantları gözönünde bulundurularak sınırlı tutulacağına yönelik koruma ilkelerine yer verildiği, ekolojik koridorların sağlanmasındaki en önemli aracın, dere koruma kuşaklarının kamuya terki yapılmaksızın yapılaşmadan arındırılması olduğu, 1/100.000 ölçekli ÇDP'nda çok sayıda alanın orman alanı, tarım alanı, su havzası, dere yatağı gibi kullanımlarda olmasına karşın fiilen yüksek yoğunluklu konut alanı yapılaşmasına gidilmiş olduğu, bu nedenle plan kararları ile fiili durum arasında uyumsuzluk bulunduğu, yeşil alan kullanımında kalan alanların İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca kamu eline geçirilmesinin mümkün ve gerekli olduğu, 1985 yılında yürürlüğe giren İmar Kanunun üzerinden 35 yıl geçtiği, bu sürenin, dere kenarında kalan yeşil alanların kamunun eline geçirilmesi için yeterli olmasına rağmen bu konuda etkili ve verimli bir çalışma yapılarak başta şehircilik açısından önemli bir kaynak olan su toplama çizgileri (dere yatakları) olmak üzere, üst ölçekli planda yeşil koridorlar olarak gösterilen güzergahlar için uygun düzenlemeler yapılmadığı, alanda yapılan çeşitli uygulamalar neticesinde ÇDP'nda yer alan yeşil alan kullanımlarının uygulama olanağı kalmadığı, güncel durumda derelerin açık veya kapalı kesitler içine alınmış durumda olduğu, bu kesitlerin normal durumlarda inşaat mühendisliği bakımından olumlu olmadığı, oysa ki, derelerin su toplama çizgilerinin, şehir planlamasında başta yeşil alan sistemi olmak üzere önemli fırsatlar yarattığı, yapılaşma baskısının hissedilmediği bir dönemde tasarlanmış olmaları halinde, üst ölçekli planda öngörüldüğü şekilde kuzey-güney yönünde geniş bantlarla oluşturulabilecek ve kuzeyde ormanlara güneyde kıyılara açılan bir yeşil sistem kent yaşamının ayrılmaz bir parçası olabilecek, toplumsal-bireysel fiziksel-mental sağlığa son derece olumlu katkılarda bulunabilecek iken bu bantları iki taraftan gittikçe sıkıştıran yapılaşma baskısının ve dereleri binlerce yılda oluşmuş mecrası dışında beton kutular içine hapsetmenin bu olanağı ortadan kaldırdığı, kutu kesit içindeki derelerin, yağışın olmadığı zamanlarda geçilemeyen bariyerler oluşturduğu, yağışlı zamanlarda ise debiyi tehlikeli düzeylere çıkarıp su için hız yolları haline getirdiği, ancak günümüz korumacılık yaklaşımları çerçevesinde, zamanında bu kesitleri kullanan bazı gelişmiş ülkelerin bu kesitleri ortadan kaldırarak dereleri tasarlanmış bir peyzaj örüntüsü içinde eski haline getirmek için yatırımlar yapmaya başladığının görüldüğü, İstanbul'da da böyle bir yaklaşımın asla gündeme gelmeyeceği iddia edilemeyeceğinden uyuşmazlık konusu madde değişikliğinde 100 metrelik bandın 10 metreye düşürülmesinin -kısmi olarak fiili duruma uygun olmakla beraber- İstanbul genelindeki derelerin tümünün fiili dumuna tahvil edilecek nitelikte olmadığı, 100 metrelik yapı yaklaşma bandının, taşınmazların kullanımını değil, yapılaşmayı engelleyen bir sınırlama olduğu, 100 metrelik yapı yaklaşma sınırının 10 metrelik işletme bandına çevirmenin 18. madde uygulamalarıyla yeşil alan olabilecek alanların da yapılaşmasının önünü açacak bir durum oluşturacağı, kaldı ki, imar planlarının uygulanmasında tek aracın 18. madde olmadığı, 18. madde dışında kamulaştırma veya takas yöntemlerin de kullanılabileceği, ancak yapılan değişikliğin devamı halinde aradaki 90 metre yapılaşmaya açılacağından geriye dönüşün olanaksız hale geleceği, alandaki fiili duruma bakarak 10 metrelik işletme bandı düzenlemesi getirilmesinin fiili durumun yasallaştırılmaya çalışılması, bir başka deyişle davalı imar affı getirilmesi şeklinde değerlendirilmesi gerektiğinden bu durumun şehircilik ilkesi açısından uygun olmadığı, çevre mühendisliği açısından; uyuşmazlığın konusunun İSKİ'nin atık suyu nasıl ve hangi yöntemle bertaraf ettiği, bunun için ne derece ileri teknikler kullandığı ile değil 100 metrelik yapı yaklaşma mesafesinin, 10 metrelik işletme bandına düşürülmesi şeklindeki tek bir değişiklik ile binlerce hektarlık alanın (ilave bir koruma kararı yoksa) yapılaşmaya açılmasına, üst ölçekli planlara aykırı bir şekilde neden olmakla ilgili olduğu, İSKİ içmesuyu Havzaları Yönetmeliği'nde yapı yaklaşma mesafesinin 100 metreden 10 metreye düşürülmesi ile dere yoluyla rezervuarlara taşınacak su miktarının etkileneceği, kesit daralmasıyla, taşkınların daha fazla görüleceği, taşkınlar esnasında rezervuarlara su kalitesi açısından istenmeyen maddelerin de taşınabilmesinin söz konusu olacağı gibi hususlar dikkate alındığında yapılacak değişikliğin su havzaları açısından olumsuz etkilerinin olacağı, İSKİ tarafından dere kenarlarında yapılacak kollektörlerle, dereye gidebilecek tüm atıksuların toplanarak, havza dışına çıkarılmasının mümkün olduğu, ancak toplanamayan atık suların önce dereye, dere yoluyla da içme suyu kaynaklarına girme ihtimalinin yüksek olduğu ve su kalitesi açısından önemli bir risk oluşturacağı, İstanbul halkına sunulan su kalitesinin giderek daha da düşeceği, havzanın kendi doğal özelliklerine bağlı olan taşkın durumu için 10 metre genişliğindeki bir işletme bandının genele şümullandırılmasının sakıncalı bulunduğu, 100 metre koruma bandının mevcudiyetinin taşkın risklerini azaltacağı, havzaları besleyen dereler için belirlenmiş 100 metrelik yapı yaklaşma sınırının, uygulamada bu alan içindeki taşınmazların malikleri tarafından kullanımını engelleyen bir karar olmadığı, bu alanın içinde kalan taşınmazların yapı yapmak dışındaki amaçlarla kirletici olmamak kaydıyla çeşitli faaliyetler için kullanılmasının mümkün olabileceği, ancak dava konusu Yönetmelik değişikliğinin, bu korumacı kullanım yerine 90 metrelik kısmın, farklı bir arazi kullanım kararı yoksa konut, ticaret, hizmet vb. amaçlarla yapılaşmaya açılmasına neden olduğu, bu nedenle işlemde çevre mühendisliği yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı neticesine ulaşıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından; İSKİ'nin tüzel kişiliğinin ayrı olduğu, kararın İSKİ Genel Kurulunca alındığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının hasım mevkiinden çıkarılması gerektiği, dava konusu Yönetmelik hükmünün zamanın ihtiyaçları gözetilerek değiştirildiği, derelere atık suyu girişini önleyecek tüm sistemlerin tamamlandığı, 100 metrelik dere koruma bantlarındaki ve yerleşim yerlerindeki atık suların kollektörlerde toplanıp arıtıldıktan sonra Marmara Denizine verildiği, yağmur sularının ise derelerde toplandığı, bu suların Ömerli içme suyu kaynağında toplandığı, arıtılarak Karadenize verildiği, bu nedenle dava konusu değişiklikle getirilen düzenlemenin daha etkili bir sistem olduğu, işletme bandı uygulamasının koruma bandı niteliğinde olmadığı, derelerin ıslah kesitinden başlayacağı, İstanbuldaki derelerin taşkın riski taşımadığı, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
    İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından;
    İçme suyu havzalarındaki alanlarda davaya konu Yönetmelik uyarınca yoğunluk değerleri bakımından kısıtlamalar bulunduğu, Yönetmeliğin kapsamının yalnızca içme suyu havzalarına bağlanan dereler olduğu, bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporunda bahsi geçen Ayamama ve Harami dere gibi alanlara ilişkin değerlendirme yapılmasının uygun olmadığı, bu dereler için getirilmiş standart bir koruma bandı uygulaması bulunmadığı, koruma bandından çıkarılan alanlar genelde tarım veya orman alanı kullanımında kaldığından dava konusu düzenleme öncesi ve sonrasında büyük bir farklılığın oluşmadığı, uyuşmazlığa konu Yönetmelik değişikliğinin bu alanların yeşil alan olarak planlanmasına engel teşkil etmediği gibi üst ölçekli planlarda bu alanların 100 metre veya 1000 metre olarak da belirlenmesinin mümkün olduğu, düzenlemenin önceki halinde 100 metrelik koruma bandında kalan çok sayıda taşınmaz için açılan kamulaştırmasız el atma davalarında davalı idare aleyhine kararlar verildiği, binlerce parselin bulunduğu 100 metrelik dere koruma bantlarının bu davalar nedeniyle çok büyük kamulaştırma külfetine neden olacağı, Su Kirliliği Kontrol yönetmeliğinde da 100 metrelik mesafe şartı bulunmadığı, dava konusu değişikliğin taşkın riski bakımından olumsuz bir etkisinin olmayacağı, zira daraltılan alanın dere yatağı olmadığı, derede ıslah çalışması yapıldıktan sonra belirlenen sınırdan sonraki alanda daraltma yapıldığı, İstanbul'daki içme suyu havzaları içinde kalan derelerin neredeyse tamamının kuru dere niteliğinde olduğu, gelişmiş ülkelerin hiçbirinde bu nitelikteki derelerde mesafeye bağlı koruma bandı uygulaması yapılmadığı, bunun yerine atık suların arıtılarak uzaklaştırılması yönteminin benimsendiği, Yönetmeliğin önceki halinde getirilen 100 metrelik mesafenin idarece gerekli çalışmalar yaptırılıncaya kadar belirlenmiş geçici bir uygulama olduğu, simdi ise havza içindeki dereler için ileri teknolojilerde arıtma tesislerinin kurulduğu, bu yöntemin idareye daha ciddi bir sorumluluk yüklediği ve daha ilerici bir yaklaşım olduğu, kaldı ki su kalitesinin sürekli olarak takip edildiği İstanbul ilinde dünya standartlarının üzerinde sonuçlar elde edildiği, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi ile mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
    Duruşma istemi yerinde görülmedi.

    İNCELEME VE GEREKÇE:

    MADDİ OLAY :
    Dava, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 9. fıkrasının g) bendinde; "İçme suyu havzalarında Ek 1'de isimleri verilen derelerin, orman alanları ve tarımsal niteliği korunacak alanlar dışında kalan kısımlarında; ıslah projesine uygun olarak bu derelerin ıslah kesitinin her iki yanında temizlik, bakım ve onarımlarının yapılabilmesi maksadıyla imar planlarında en az on metrelik dere işletme bandı ayrılır. Dere ıslah alanı ile dere işletme bandları idarece kamulaştırılır" şeklinde değişiklik yapılmasına ilişkin İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Kurulunun ...tarih ve ...sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasanın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin ise Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu yönünde kural benimsenmiştir.
    2872 sayılı Çevre Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır." hükmüne yer verilmiştir.
    2872 sayılı Kanunun uyarınca çıkarılan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin "Amaç" başlıklı 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır.", "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında; "(...) Havza: Bir akarsu, göl, baraj rezervuarı veya yeraltısuyu haznesi gibi bir su kaynağını besleyen yeraltı ve yüzeyselsuların toplandığı bölgenin tamamını, Havza koruma planları: Su kaynakları potansiyelinin her türlü kullanım amacıyla korunması, en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması, kirlenmesinin önlenmesi ve kirlenmiş olan su kaynaklarının su kalitesinin iyileştirilmesiamacıyla yapılan çalışmaların bütününü içeren su kalite koruma planını, Havza planları: Su kaynaklarından etkin bir biçimde yararlanılabilmesi için bu kaynakların sulama, taşkın kontrolü, nehir ulaşımı, içme ve kullanma suyu temini, hidroelektrik enerji üretimi, drenaj,akarsu havzası ıslahı ve benzeriamaçlarla yapılan çalışmaların bütününü içeren su kullanım planını, İçme ve kullanma suyu: İnsanların günlük faaliyetlerinde içme, yıkanma, temizlik ve bu gibi ihtiyaçları için kullandıkları, sağlaması gereken özellikleri 17/2/2005 tarihli ve 25730 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik ile belirlenmiş olan, bir toplu su temini sistemi aracılığıyla çok sayıda tüketicinin ortak kullanımına sunulan suları, İçme ve kullanma suyu rezervuarı: İçme ve kullanma suyu temin edilen doğal gölleri veya bu amaçla oluşturulan baraj rezervuarlarını (...) ifade eder." düzenlemesi bulunmaktadır.
    2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 2. maddesinde; "a) İçme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek,
    b) Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılmasıiçin abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek,
    c) Bölge içindeki su kaynaklarının, deniz, göl, akarsu kıyılarının ve yeraltı sularının kullanılmış sularlave endüstri artıkları ile kirletilmesini, bu kaynaklarda suların kaybına veya azalmasına yol açacak tesis kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunulmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak, ..." hümüne yer verilmiştir.
    İşlem ve dava tarihiden sonra yürürlüğe giren 28/10/2017 tarih ve 30224 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğin "Amaç" başlılı 1. maddesinde; "Bu Yönetmeliğin amacı; içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan bütün yerüstü ve yeraltı suyu kaynaklarının kalitesinin ve miktarının korunmasına ve iyileştirilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.", "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "Bu Yönetmelik, içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan bütün yerüstü ve yeraltı suyu kaynaklarını kapsar."; "Dayanak" başlıklı 3. maddesinde; "Bu Yönetmelik, 29/6/2011 tarihli ve 645 sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci, 9 uncu ve 26 ncı maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.", "Mutlak koruma alanı" başlıklı 9. maddesinde; "(1) Mutlak koruma alanı, içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan tabii göl, baraj gölü ve göletlerin, maksimum su seviyesinden itibaren yatayda 300 metre genişliğindeki kara alanıdır. Söz konusu alanın sınırının içme-kullanma suyu havzası sınırını aşması hâlinde, mutlak koruma alanı, havza sınırında son bulur.
    (2) İçme-kullanma suyu temin edilmesi amacıyla yapılması planlanan baraj gölü ve göletler ile su alınması planlanan tabii göllerin çevresinde, maksimum su seviyesinden itibaren içme-kullanma suyu alma yapısını merkez alan, yarıçapı 300 metre genişliğindeki alanın kara kısmındaki bölümü, içme-kullanma suyunu kullanan idare tarafından kamulaştırılır. İçme-kullanma suyunu kullanan idarece gerekli görülmesi durumunda yarıçapı 300 metre genişliğindeki alana ilave olarak mutlak koruma alanının bir kısmı veya tamamı kamulaştırılabilir.
    (3) İçme-kullanma suyu projesine ve mevcut yapıların kanalizasyon sistemlerine ait mecburi teknik tesisler haricinde hiçbir yeni yapı yapılamaz.
    (4) Hazine arazileri satılamaz. Hazine arazilerinde hiçbir yapı yapılamaz ve faaliyete izin verilemez. Bu araziler suyu kullanan idarelere tahsis edilir ve bu idareler tarafından ağaçlandırılır.
    (5) Mevcut yapılar aynen korunur. Ancak, insan sağlığı ve çevrede telafisi mümkün olmayan neticelere yol açabilecek faaliyetlerin gerçekleştirildiği tesisler, tehlikeli atık bertaraf tesisi, tehlikeli madde deposu ve benzeri mevcut yapılar kaldırılır. Yapı inşaat alanında değişiklik yapmamak ve kullanım amacını değiştirmemek şartıyla gerekli bakım ve onarım yapılabilir. Mevcut yapılardan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisanslandırılan kurum ve kuruluşlarca riskli yapı olduğu tespit edilenler, inşaat alanında değişiklik yapmamak, kullanım amacını değiştirmemek ve üzerinde bulunduğu taşınmazları ifraz işlemine tabi tutmamak şartıyla yıkılarak yeniden inşa edilebilir. Parsel tevhidi ile yapı yoğunluğu, inşaat alanı ve emsal değeri arttırılamaz.
    (6) Bu alanda belediye sınırı ve belediye mücavir alan sınırları içinde, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yürürlükteki imar planları geçerlidir, imar planlarının gelişme alanlarındaki yapılaşmamış kısımların iptaline yönelik revizyon yapılır. İçme-kullanma suyu havzası koruma planı hazırlanıncaya kadar bu planlar kapsamında yoğunluk arttırıcı veya kirlilik arttırıcı kullanım değişikliğine yönelik imar değişikliği yapılamaz. 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde köy statüsünde iken belediye sınırları içine alınarak mahalle statüsüne geçen kırsal yerleşim alanlarında yeni yapı yapılamaz, meskûn doku korunur.
    (7) Bu alanda köy gelişme alanı belirlenemez.
    (8) Bu alanda, mevcut yapılardan kaynaklanan atıksular, kanalizasyon sistemi aracılığıyla öncelikli olarak havza dışına, teknik ve ekonomik açıdan uygulanabilir olmaması durumunda orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki uygun arıtma ile sonlanan atıksu altyapı tesisine verilir. Ancak, söz konusu yapılar; atıksuların kanalizasyon şebekesiyle toplanmasına imkân verecek yoğunlukta değil ise, 19/3/1971 tarihli ve 13783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Lağım Mecrası İnşası Mümkün Olmayan Yerlerde Yapılacak Çukurlara Ait Yönetmelik hükümlerine göre yapılacak sızdırmaz foseptiklerde toplanarak orta mesafeli koruma alanındaki, uzun mesafeli koruma alanındaki veya havza dışındaki arıtma ile sonlanan atıksu altyapı tesisine verilir. Eğer bunlar mümkün değilse, içme-kullanma suyu havzası koruma planı hazırlanıncaya kadar, atıksuların içme-kullanma suyu kaynağının su kalitesini olumsuz yönde etkilemeyecek seviyede ileri arıtmadan geçirilerek deşarjına, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından izin verilebilir.(2)
    (9) Bu alanda atık ve artıkların boşaltılmasına, depolanmasına ve atık bertaraf tesislerine izin verilmez.
    (10) İçme suyu projesine ve mevcut yapıların kanalizasyon sistemlerine ait mecburi teknik tesisler ile 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamına giren uygulamalar haricinde hafriyat ve döküm yapılamaz. Bu alanlarda bulunan terk edilmiş maden ocaklarının doğal yapısının ikame edilmesi ve dolum sonrası ağaçlandırılması amacıyla inşaat ve yıkıntı atıkları ile karıştırılmamış hafriyat toprağı dökümüne izin verilebilir.
    (11) Bu alan içinde, sportif amaçlı olta balıkçılığı ve piknik yapma ihtiyaçları için cepler teşkil edilebilir. Bu cepler içme-kullanma suyu alma yapısına 500 metreden daha yakın olamaz. 5/3/2013 tarihli ve 28578 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mesire Yerleri Yönetmeliği çerçevesinde belirlenmiş mesire yerlerine hiçbir yapı yapılmamak ve içme-kullanma suyu alma yapısına 500 metreden, kıyıya maksimum su seviyesinden itibaren 50 metreden daha fazla yaklaşmamak şartıyla izin verilebilir. Bu alanda oluşan insani ihtiyaçlar kısa mesafeli koruma alanındaki günübirlik tesislerden temin edilir.
    (12) Mevcut ve yeni açılacak tarım alanlarında, (Değişik ibare:RG-10/3/2020-31064) Bakanlığın denetiminde (Ek ibare:RG-10/3/2020-31064) mevcutta mutlak koruma alanında yaşayan yerleşik halkın zati ihtiyacını karşılamak amacı ile sadece organik tarım faaliyetlerine izin verilir. (Mülga cümle:RG-10/3/2020-31064) (…)
    (13) (Değişik ibare:RG-10/3/2020-31064) Bakanlığın kontrolünde mevcutta mutlak koruma alanında yaşayan yerleşik halkın zati ihtiyacını karşılamak amacı ile hayvancılık faaliyetlerine ve kontrollü otlatmaya izin verilebilir. (Ek cümle:RG-10/3/2020-31064) Bu fıkra kapsamında izin verilen hayvancılık amaçlı yapılardan kaynaklanan hayvansal atıkların sızdırmazlığı sağlanmış depolarda biriktirilerek ilgili mevzuat çerçevesinde bertaraf edilmesi zorunludur.
    (14) Arazi ve toprak yapısının uygun olduğu alanlarda ağaçlandırma faaliyetleri yapılabilir.
    (15) Yeni akaryakıt istasyonlarına, gaz dolum istasyonlarına ve kimyasal madde depolarına, sıvı ve katı yakıt depolarına izin verilmez. Mevcut akaryakıt istasyonları ve gaz dolum istasyonları TSE’nin ilgili standartlarına uygun hale getirilinceye kadar kapatılır. Standartlara uygun hale getirilen istasyonlarda akaryakıt ve gaz satışı dışında dinlenme tesisi, oto yıkama, bakım, yağ değişimi ve benzeri faaliyetlere izin verilmez.
    (16) Mevcut yol güzergâhlarında bakım ve onarım çalışmaları, su kalitesini ve miktarını olumsuz etkilemeyecek şekilde yapılabilir. Mevcut karayolu altyapılarının korunması amacıyla ihtiyaç duyulan istinat duvarı, menfez gibi sanat yapıları yapılabilir. Kamu yararı gözetilerek ve ekonomik olarak başka alternatifin olmaması durumunda, yeni karayollarının yapımına karayollarından kaynaklanan kirliliğin içme-kullanma suyu kaynağına ulaşmasını engelleyecek gerekli tedbirlerin alınması şartıyla Bakanlık uygun görüşü ile izin verilebilir. Dinlenme tesisi, servis istasyonu, akaryakıt istasyonu ve benzeri tesisler yapılamaz.
    (17) Madencilik faaliyetlerine izin verilmez.
    (18) (Ek:RG-10/3/2020-31064) Güneş enerji santrali, rüzgâr enerji santrali, hidroelektrik santrali, termik santral, gazlaştırma tesisi, biyogaz tesisi ve biyokütle tesisi kurulmasına izin verilmez." düzenlemesi, Geçici 2. maddesinde ise; "(1) Bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idareleri genel müdürlüklerince hazırlanan ve yürürlüğe giren havza koruma yönetmeliklerinin geçerliliklerinin devam edebilmesi, bahse konu yönetmeliklerin, bu hükmün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 (bir) yıl içerisinde bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde revize edilerek, 2560 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında Bakanlığın uygun görüşüne sunulması şartına bağlıdır. Havza koruma yönetmeliklerini 1 (bir) yıl içerisinde uygun görüşe sunmayan su ve kanalizasyon idareleri genel müdürlükleri tarafından, bu sürenin sona ermesinden itibaren, bu Yönetmelik hükümleri uygulanır." düzenlemesi yer almaktadır.
    Aynı Yönetmeliğin "Dere, çay ve nehirler için genel esaslar ve koruma alanı" başlıklı 13. maddesinde; "İçme-kullanma suyu temin edilen ve temin edilmesi planlanan dere, çay ve nehirlerin korunması amacıyla, regülatör, bent ve benzeri içme-kullanma suyu alma yapısını merkez alan, yarıçapı 300 metre genişliğindeki memba tarafındaki bölge, içme-kullanma suyunu kullanan idare tarafından kamulaştırılır. Bu alanda, içme-kullanma suyu projesine ait mecburi teknik tesisler haricinde hiçbir yapı yapılamaz ve faaliyete izin verilemez. Söz konusu dere, çay ve nehirlerden su alınarak faaliyetine izin verilmiş olan su ürünleri yetiştiricilik tesislerinin müktesep hakları saklıdır.
    (2) İçme-kullanma suyu alma yapısının memba yönündeki ilk su yapısında son bulmak şartıyla, içme-kullanma suyu su alma yapısından itibaren maksimum 2000 metre mesafede, arıtılsa dahi atıksu deşarjına izin verilmez, ilgili mevzuattaki standartlara uygun arıtılmış atıksular su alma yapısının mansabına bir kollektör ile deşarj edilebilir. Ancak, atıksuların içme-kullanma suyu kaynağının su kalitesini olumsuz yönde etkilemeyecek seviyede ileri arıtmadan geçirilerek deşarjına, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından izin verilebilir.
    (3) İçme-kullanma suyu alma yapısının memba yönündeki ilk su yapısında son bulmak şartıyla, içme-kullanma suyu su alma yapısından itibaren maksimum 2000 metre mesafedeki alan ile dere, çay ve nehirlerin şev üstünden sağ ve sol sahil kıyı çizgisinden itibaren 15 metre genişliğindeki alanda atık ve artıkların boşaltılmasına, depolanmasına ve atık bertaraf tesislerine izin verilmez.
    (4) İçme-kullanma suyu temin edilen ve edilmesi planlanan dere, çay ve nehirlerin membasındaki su toplama alanına ilişkin olarak, içme-kullanma suyunu kullanan idare tarafından koruma planı hazırlanabilir." hükmü yer almaktadır.
    03/05/2019 tarih ve 30763 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Taşkın ve Rüsubat Kontrolü Yönetmeliğinin "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasında; "Bu Yönetmelikte geçen; a) Akarsu: Bir havzanın tabii olarak drenajını sağlayan dere, çay, ırmak oluşumlarının genel adını, b) Akarsu ıslahları: Akarsulardaki tersip bendi, ıslah sekisi, taban kuşağı, mahmuz, brit, şüt, duvar, sedde, taş tahkimat, rip-rap, gabyon şilte, pere kaplama, prefabrik kaplama, endüstriyel kaplama ve endüstriyel donatı ile canlı iksa ve benzeri yapı ve tedbirler veya kombinasyonlarıyla yatak plan profil ve enkesit düzenlemelerinin yapılması veya tabii yatakta onarıcı ve koruyucu tedbirlerin bütününü, (...) n) İşletme ve bakım yolu: Tabii ve ıslahlı akarsularda, şev üstünden veya taşkın kontrol tesisinden itibaren tek veya her iki sahilde devamlılığı olan ve en az altı metre genişliğinde bırakılması gereken yolu, (...) ifade eder." düzenlemesine yer verilmiştir.
    Davaya konu İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliğinin "Amaç" başlıklı 1. maddesinde;
    "Bu Yönetmeliğin amacı; İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları dahilinde ve haricinde bulunan ve İstanbul’a su temin edilen ve edilecek olan yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesinin önlenmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemektir.", "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "Bu Yönetmelik; 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun gereği; İstanbul’a su temin edilen ve edilecek olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları dâhilinde ve haricinde bulunan alanlarda, su kirliliğinin önlenmesi amacıyla yapılacak izleme ve denetleme usul ve esaslarını kapsar.", "Hukuki Dayanak" başlıklı 3. maddesinde ise; "Bu yönetmelik; 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 2., 6. ve 20. maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
    " ifadeleri yer almaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 9. fıkrasının (g) bendinin ilk halinde, "İmar planları hazırlanırken, Ek 1'de isimleri verilen derelerin her iki tarafında kadastral sınırlarından itibaren 100 metrelik yapı yaklaşma mesafesi bırakılır. Derelerin yapı yaklaşma mesafesi içinde kalan bu alanlardaki yapılaşma hakları parsel yüzölçümünün %60'ı hesaplanmak kaydıyla Ek 2'de verilen yoğunluk değerlerine göre ait olduğu imar planı sınırı içinde bulunan havza dışındaki alanlar ile orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında kullanılır. Bu durumda yapı yaklaşma mesafesi içinde kalan bu alanlar ağaçlandırma, yol, yeşil alan, rekreasyon v.b maksatlarla kullanılmak üzere kamuya bedelsiz terk edilir ve bu alanlarda yapı yapılamaz." düzenlemesi getirilmiştir.
    Ancak, anılan düzenleme İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Kurulunun 16/01/2013 tarih ve 2 sayılı kararı ile "İçme suyu havzalarında Ek 1'de isimleri verilen derelerin, orman alanları ve tarımsal niteliği korunacak alanlar dışında kalan kısımlarında; ıslah projesine uygun olarak bu derelerin ıslah kesitinin her iki yanında temizlik, bakım ve onarımlarının yapılabilmesi maksadıyla imar planlarında en az on metrelik dere işletme bandı ayrılır. Dere ıslah alanı ile dere işletme bandları idarece kamulaştırılır." şeklinde değiştirilmiştir.
    Görülmekte olan dava, İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 9. fıkrasının (g) bendinin 16/01/2013 tarih ve 2 sayılı kararı ile değiştirilen halinin iptali istemiyle açılmıştır. ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu kararından sonra, dava devam ederken 17/06/2021 tarihinde yapılan değişiklik ile İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 9. fıkrasının (g) bendi, "EK-1 ‘ de isimleri verilen derelerin orman alanları ve tarımsal niteliği korunacak alanlar dışında kalan kısımlarında İdarece belirlenecek “dere ıslah kesiti”nden sonra derenin her iki tarafında yapı yaklaşma sınırı en az 13 m. olup bu alanın dere ıslah kesitinden sonraki 10 m’lik kısmı “Dere İşletme Bandı” olarak ayrılır. Dere ıslah alanı ile dere işletme bantları idarece kamulaştırılır." şeklinde değiştirilmiştir.
    Yerleşik İdare Hukuku ilkelerine göre; iptal davası açılabilmesi ve davanın görülebilmesi için davacının iptali istenilen işlem nedeniyle davanın açıldığı sırada menfaatinin ihlal edilmesi yeterli olup; alınacak yeni bir idari kararla, davacının iptali istenilen işlemle ilişkisini kesmek ya da yeni bir işlemle geriye dönük olarak işlemin hukuka uygunluğunu sağlamaya çalışmakla, hukuka aykırılığı ileri sürülen işlemin yargısal denetim dışında bırakılması sonucu doğacaktır. Kaldı ki, İdari işlemlerin tesis edildikleri tarih itibariyle yargısal denetiminin yapılması gerekmektedir.
    Dava devam ederken ...İdare Mahkemesinin ...tarihli temyize konu iptal kararından sonra davaya konu Yönetmelik hükmünde yapılan değişikliğin, görülmekte olan davada idare mahkemesince verilen iptal hükmünün uygulanması kapsamında olmadığı, tamamen yeni bir düzenleme getirdiği görüldüğünden incelemenin, dava tarihi itibarıyla yapılması gerekmektedir. Zira, düzenlemenin son halinde, görülmekte olan dava açılırken davacı tarafından ileri sürülen iddiaların karşılanmadığı, davacının menfaat ihlali yarattığını ileri sürdüğü düzenlemedekine benzer hükümler bulunduğu anlaşıldığından anılan değişikliğin davayı konusuz bırakmayacağı sonucuna ulaşılmış olup uyuşmazlığın esası değerlendirilerek hüküm kurulmuştur.
    Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak amacıyla çıkarılan 2872 sayılı Çevre Kanunu'na dayanılarak, tüm ülkemizdeki su kaynaklarının potansiyelinin korunması ve en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması için gereken usul ve esasları belirleyen Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nin bu konuda genel bir düzenleme niteliğinde olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Benzer şekilde İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği ve Taşkın ve Rüsubat Kontrolü Yönetmeliği de ülke çapında uygulanacak genel düzenleyici işlemler arasında yer almaktadır.
    Öte yandan, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununa dayanılarak çıkarılan dava konusu Yönetmeliğin ise söz konusu idarenin içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyacını karşıladığı, bütün yerleşim yerleri ve bölgelerin faydalandığı tüm yüzey ve yeraltı su kaynaklarının korunması amacıyla, mutlak, kısa, orta, uzun ve dere mutlak koruma alanlarında alınacak hukuki ve teknik tedbirleri içeren özel bir düzenleme olduğu açıktır.
    Nitekim 2560 sayılı Kanunda da, büyükşehir belediyeleri tarafından çıkarılacak havza yönetmeliklerinin, 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri çerçevesinde, içme suyu alınan havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemeleri içereceği öngörülmüştür.
    Bu kapsamda, özel bir düzenleme olan İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliğinin, ülke genelinde uygulanacak yönetmeliklerden olan ve genel düzenleyici işlem niteliği bulunan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği ve Taşkın ve Rüsubat Kontrolü Yönetmeliği ile öngörülen hükümlere aykırı olamayacağı, İstanbul iline su temin eden ve edecek olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları dâhilinde ve haricindeki yer altı ve yer üstü su kaynaklarına ilişkin olan dava konusu yönetmeliğin uygulanabilmesinin, ancak genel düzenleme niteliğindeki yönetmeliklere uygun olması şartına bağlı olduğu kuşkusuzdur.
    Bu bağlamda, yukarıda ilgili mevzuat kısmında yer verilen düzenlemeler incelendiğinde; imar mevzuatı kapsamında mutlak koruma alanlarına ilişkin asgari veya azami mesafe koşullarının getirildiği, içme suyu havzalarında yapılması yasak olan iş ve faaliyetlere yönelik olarak çok sayıda düzenleme bulunduğu ancak dere işletme bandına veya yapı yaklaşma sınırına ilişkin olarak asgari ve azami mesafe şartı getirilmediği gibi herhangi bir tanım veya düzenlemenin de bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, boşluk olarak bırakıldığı anlaşılan dere işletme bandı uygulamasının tespitinde yukarıda yer verilen 2560 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yetkilidir.
    İdare hukuku bakımından tüm idari işlemlerin nihai amacı kamu yararıdır. Yönetmelikler de Yasaların uygulanmasını kolaylaştırmak ve emrettiği işleri göstermek üzere ilgili kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanları kapsamında çıkardıkları, kamu yararının sağlanmasına hizmet eden yazılı hukuk kurallarıdır. Bu kapsamda idare, kamu yararının sağlanması amacıyla kendisine verilen yetki kapsamında, yasalara aykırı olmamak üzere yönetmelik çıkarmakta yetkili ve görevlidirler.
    İdareler, eylem ve işlemlerini, mevzuata uygun olmak koşuluyla, takdir yetkisi kapsamında gerçekleştirmekte serbesttir. Ancak idarelere verilen bu yetki sınırsız olmayıp, başta kamu yararının sağlanmasının yanı sıra, hizmet gerekleri, şehircilik ve planlama ilkeleri ve bu yetkiyi öngören yasal düzenlemelerdeki amacın gerçekleştirilmesi ile sınırlıdır. İdare, takdir yetkisini kullanırken, hukukun genel ilkelerine ve hakkaniyete de uymak zorundadır. İdarenin yaptığı her eylem ve işlemde bu ilkelere uygun hareket etmesi bir zorunluluktur. Zira hukuk devleti ilkesinde idarenin hukuka bağlılığı esas olup idarenin faaliyetlerinin hukuka uygunluğu yargı denetimine tabidir. Anayasa'nın 125. maddesinde de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilerek idarenin hukuka bağlılığı, yargı denetimi sayesinde etkili biçimde sağlanmış ve idare edilenler, idarenin kanunsuz ve keyfi davranışlarına karşı korunmuştur.
    Davaya konu değişikliğin, İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliğine göre daha genel nitelikteki yönetmeliklere ve üst norm olan Kanun hükümlerine aykırılık taşımadığı, tamamen imar planlarına ilişkin bir kavram olan yapı yasaklı alanların tespitinin imar planları ile belirleneceği anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlıkta, davaya konu düzenlemenin ilk halinde; derelerin iki yanındaki yüzer metrelik alanlara ilişkin uygulamanın, yapı yaklaşma sınırı olarak getirildiği, bu alanda yapılaşmanın yasaklandığı, düzenlemenin dava konusu edilen halinde ise; yapı yaklaşma sınırı uygulaması yerine dere işletme bandı uygulamasının getirildiği, bu alanların ise dere ıslah kesitinden başlamak üzere planlanması gerektiği ve dere ıslah alanı ile dere işletme bantlarının kamulaştırmaya tabi olduğunun ifade edildiği, gerek yapı yaklaşma sınırı gerekse dere işletme bandına ilişkin olarak mevzuatta detaylı bir tanıma yer verilmediği ve uygulamasının nasıl olacağının açıklığa kavuşturulmadığı görülmektedir.
    Zira, dava konusu edilen maddeye göre, uygulayıcı idarece, gerekli görülen yerlerde yapı yaklaşma sınırı uygulaması getirmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, idarece yapılacak olan imar planlarında dere işletme bandına ilişkin planlamanın dava konusu yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapılacağı açık olmakla birlikte, bundan daha geniş bir alanın yapı yaklaşma sınırı uygulamasında olduğu gibi imara açılmaksızın aktif veya pasif yeşil alan veya bölgenin ihtiyacı kapsamında, kentsel ve/veya bölgesel kullanımlara yönelik olarak planlanabileceği de açıktır.
    Bu itibarla, uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için, dava konusu değişiklikle getirilen dere işletme bandı uygulamasının ne ifade ettiği, neden 10 metre olarak belirlendiği, davacının ileri sürdüğü gibi bu alanın 100 metre olarak belirlenmesinin gerekip gerekmediği, dava konusu maddenin uygulanabilir olup olmadığının anlaşılabilmesi için anılan Yönetmeliğin Ek-1 listesinde yer alan derelerin kadastral sınırlarına ilişkin tespitlerin yapılıp yapılmadığı, dava konusu hükmün önceki halinde yer verilen yapı yasaklı alan uygulamasının yerine geçip geçmeyeceğinin tespit edilmesi, bunun teknik olarak mümkün olup olmadığı ve dere kenarında farklı amaçlarla getirilen 10 ve 100 metrelik bu kısıtlamaların gerekçelerinin ne olduğunun açıklığa kavuşturulması adına aralarında çevre mühendisliği ve şehir ve bölge planlaması alanlarında uzman bilirkişilerin bulunduğu yeni bir heyet oluşturulmak suretiyle karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından eksik incelemeye dayalı temyize konu kararda isabet görülmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davalı temyiz isteminin kabulüne,
    2. ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararın tarih ve sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine 24/02/2022 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi