1. Hukuk Dairesi 2018/1897 E. , 2019/5369 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile (aldatma), gabin (aşırı yararlanma) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, ekonomik olarak güç durumda bulunması nedeniyle 6 parsel sayılı taşınmazdaki 8 numaralı bağımsız bölümünü kredi temini amacıyla davalı ... Kabakçı"ya devrettiğini, kredi taksitlerini kendisinin ödediğini, elde ettiği kredinin borçlarını karşılamaması nedeniyle komşusu olan davalı ... ve eşi dava dışı ... "den borç istediğini, ..."ın yüksek faizle verdiği borca karşılık, ... plakalı aracının ve evinin eşi Nursel"e devredilmesini istediğini, ..."ın baskısı ile içinde bulunduğu güç durumu aşabilmek için ..."ın teklifini kabul etmek zorunda kaldığını, çekişme konusu taşınmazın bu kez de davalı ..."e kredi temini amacıyla devredildiğini, ancak ..."ın hesaplaşırken 220.560 TL borç çıkardığını, davalı ve eşinin içinde bulunduğu güç durumdan aşırı faydalanarak hile ile taşınmazını elinden aldıklarını, hiçbir ödeme yapmadıklarını ve hakkında icra takibi başlattıklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., taşınmazı bedeli karşılığında satın alan iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, taşınmazı satın alabilmek için bir miktar kredi çektiğini, davalı ..."e satış bedelini verdiğini, kredi taksitlerini kendisinin ödediğini belirterek davanın reddini savunmuş, davalı ..., açılan davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, davacı ile davalı ... arasındaki iç ilişkiyi davalı ..."in bildiğinin usulüne uygun yazılı deliller ile ispatlanamadığı, ayrıca davacının kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ..."in çekişme konusu 8 numaralı bağımsız bölümü 21.03.2012 tarihinde davalı ...ya, Hamit"in de 25.04.3013 tarihinde diğer davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.
O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.
Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriğinden eldeki dava, davacı tarafça HMK"nın 119/1-g maddesi gereğince açıkça aşırı yararlanma (gabin), aldatma (hile) olarak vasıflandırmış, ayrıca yine HMK"nın 140/3 maddesi gereğince ön inceleme duruşma tutanağında hile ve gabin iddialarına dayalı olarak dava açıldığı belirlenmiştir. Bu tutanak esas alınmak sureti ile davanın yürütüldüğü açık olup, gerekçeli kararda davanın inançlı işlem olarak değerlendirilmesi, buna göre araştırma yapılıp, karar verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca; hukuki taleplere göre değerlendirme yapılıp, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.