14. Hukuk Dairesi 2017/5813 E. , 2021/2652 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.10.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ile davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı; ... ili, ... ilçesi, ... Köyü, ... Mahallesinde kain 117 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, parseline komşu olan 126 parsel sayılı taşınmazın da davalı ..."a ait olduğunu, kendi parselinin önünde bulunan ve koyun ağılı olarak 30 yılı aşkın olarak kullandığı yerin köy boşluğu olarak tespit edildiğini ve tespitin kesinleştiğini, köy boşluğu olarak tespit gören bu yerin ... Belediyesi tarafından 3194 sayılı Kanun’un 15., 16. maddesi uygulaması yapılarak 126 parsel sayılı taşınmaz ile 3194 sayılı Kanun’un 15. ,16. maddeleri uygulaması yapılarak tevhit edildiğini ve 2676 parsel sayılı taşınmaz olarak davalı ... ile davalı ... Belediyesi adına hisseli tescil edildiğini, 2676 parselin tescilinin yolsuz olduğunu ileri sürerek; tapusunun iptali ile ağıl olarak kullanıldığı yerin adına, yol olarak tespit gören yerin ise yine yol olarak tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; kadastro tespitinin üzerinden 30 yıl geçtiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini, tevhit işleminin hukuka uygun olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile, 2676 parsel sayılı taşınmazın 591.10 m2lik kısmının ifrazı, ifraz edilen yerin tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ile davalı ... temyiz etmiştir.
1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2) Davalı ...’ın temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği gibi, kadastro ve tapulama işlerinin sona ermesinden sonra ortaya çıkan uyuşmazlıkların dava yolu ile giderilmesi olanağı vardır. Kadastro Kanununun getirdiği itiraz ve dava açma sürelerine kadastro kesinleşmeden kullanmamış ya da kullanamamış olduğu hak sahiplerinin hakları, kadastroya dayanılarak oluşturulan tapu tescili ve sicile yapılan tescil nedeniyle hemen ortadan kalkmaz. Her ne kadar kesinleşen kadastro hak sahibi olarak tespit edilen kimse yararına bir hak karinesi oluştursa da, bu karinenin Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ön görülen 10 yıllık süre içerisinde açılacak dava ile çürütülmesi mümkündür. Anılan Kanunun 12/3 maddesi: “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.
Kadastroya dayanılarak yapılan planlar, kesinleşen tutanaklar ve bunlara dayalı yapılan tesciller resmi senet niteliğinde olup Kanunda belirtilen 10 yıllık süre içerisinde açılacak davalar ile bunların aksini kanıtlama olanağı tanınmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 10 yıllık süre içerisinde açılacak davada davacının mutlaka kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanması zorunludur. Diğer bir anlatımla, davacı kadastrodan önceki bir hakka dayanmalıdır. Bu hak ayrıca mülkiyet hakkı, sınırlı ayni hak, şerhler veya beyanlar hanesinde gösterilmesi gereken bir hak olmalıdır. Davacı, davasında kadastrodan önce o taşınmaz üzerinde kendi adına sicile geçmesi gereken bir hakkın varlığının tespiti ve tespit edilecek bu hakka göre sicilin düzeltilmesini talep edebilecektir.
Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ön görülen sürenin hak düşürücü süre olduğu ve mahkemece re"sen nazara alınması gerektiği de ayrıca belirtilmelidir.
Kadastro Kanununun 12/3 maddesinin uygulanmasına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde; dava konusu taşınmazların bulunduğu alanda kadastro tespitinin 25.02.1984 tarihinde yapıldığı, davacının hak düşürücü süre içerisinde "köy boşluğu" olarak bırakılan alanda bulunan ağılına ilişkin kadastro tespitine itiraz etmediği yahut tapu iptali ve tescil davası açmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece davacı tarafından hak düşürücü süre içerisinde dava konusu alana ilişkin açılmış bir dava bulunmadığından hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının REDDİNE, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ...’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2021 gününde oy birliği ile karar verildi.