(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2016/29189 E. , 2020/2567 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı, kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla mesai ücreti alacağı olup olmadığı konusunda uyuşmazlık vardır.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, fazla mesai ücreti alacağı hesabında davacı tanığı ...’ün beyanlarına itibar edildiği belirtilmiştir. Ancak, bu tanığın beyanlarına itibar edilerek fazla mesai ücreti alacağı hesaplanması yerinde değildir. Davacı taraf beyanında, 2005 yılında turizm iş kolunda, 2006 yılından sonra davalı şirkete ait Anadolu Giyim adlı işyerinde çalıştığını belirtmiştir. Davalı tanıkları ile davacı tanıkları ... ve ... işyerinde çalışmamışlardır. Davacının talebi, hesaplanan dönem ve bu dönemde davacının çalıştığı işyeri birlikte dikkate alındığında, davacı ile birlikte çalışan davacı tanığı Nuran Şahin olup, bu tanığın beyanlarına göre dosya kapsamına daha uygun da düşeceğinden yaz – kış ayrımı yapılmaksızın 08.30-19.30 saatleri arası çalıştığı kabulüyle fazla mesai ücreti alacağı yönünden değerlendirme yapılmalıdır.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde verilen karar hatalı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
3-Taraflar arasında davacının ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı olup olmadığı konusunda uyuşmazlık vardır.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı hesabında da yine davacı tanığı ...’ün beyanlarına itibar edildiği belirtilmiştir. Ancak, bu tanığın beyanlarına itibar edilerek ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı hesaplanması da yerinde değildir. Yukarıda belirtildiği üzere, davalı tanıkları ile davacı tanıkları ... ve ... işyerinde çalışmamışlardır. Davacının talebi, hesaplanan dönem ve bu dönemde davacının çalıştığı işyeri birlikte dikkate alındığında, davacı ile birlikte çalışan davacı tanığı Nuran Şahin olup, bu tanığın beyanlarına göre ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı def’i konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def"i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def"inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut olayda dosya içeriğine göre; davacı tarafın ıslah dilekçesinin davalı tarafa 08.06.2016 tarihli celsede bir suretinin verildiği, ıslaha karşı davalı tarafça 09.06.2016 e-imza tarihli dilekçe ile süresinde zamanaşımı def’inde bulunulduğu görülmektedir. Ancak buna rağmen, mahkemece davalı tarafın ıslaha karşı zamanaşımı def’ini ıslah edilen yıllık izin ücreti alacağı ile ücret alacağına ilişkin olarak dikkate alınmadan hüküm verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.