9. Ceza Dairesi 2014/1494 E. , 2014/2310 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : KYB - 2014/35121
Mahkemesi : İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 24.10.2013
Numarası : 2013/658 değişik iş
Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekiller Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçundan sanık M.. H.. hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 147, 61/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol koruma tedbirine tabi tutulmasına dair İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.08.2013 tarihli ve 2009/191 esas, 2013/95 sayılı kararını müteakip, sanık müdafii tarafından adli kontrol kararına yapılan itirazın süre yönünden reddine ilişkin anılan Mahkemenin 30.09.2013 tarihli ve 2013/566 değişik iş sayılı kararına itirazın reddine dair İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.10.2013 tarihli ve 2013/658 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 110/2-3. maddesinde, “Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir. 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.” şeklindeki düzenleme uyarınca, kovuşturmanın her aşamasında adlî kontrol kararının değerlendirilebileceği gözetilmeden Mahkemesince itirazın süre yönünden reddine karar verilmesinde,
2- 5271 sayılı Kanunun "Adli kontrol" başlıklı 109. maddesinde "Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenleme ve aynı Kanun"un "Tutuklama nedenleri" başlıklı 100. maddesinde "Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez..." şeklindeki düzenlemeler uyarınca adli kontrol koruma tedbirine kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni bulunması halinde karar verilebileceği, her ne kadar sanık hakkında mahkemesince üzerine atılı suçları işlediği kabul edilerek mahkûmiyete karar verilmiş ise de, dosya kapsamına göre, milletvekili olması nedeniyle temsil görevini ifa ettiği, bu görevi nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisince yurt içinde olduğu gibi yurtdışında da yasama faaliyetleri çerçevesinde görevlendirilebileceği de dikkate alınarak, sanığın kaçması, delilleri karartma, saklanma sebeplerinin bulunmadığı cihetle itirazın kabulü yerine yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 24.01.2014 gün ve 2013/2029/6304 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.01.2014 gün ve 2014/35121 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1 nolu bozma nedeninin incelenmesinde;
Sanığın, 05.08.2013 tarihli mahkumiyet hükmüyle birlikte verilen adli kontrol kararına yasal süresinde itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Kanun yararına bozma talebinde söz edilen ve Dairemizce mahallinden getirtilerek incelenen, sanık müdafiince mahkemeye sunulmuş 23.09.2013 tarihli dilekçe içeriğinin esas itibariyle 05.08.2013 tarihli adli kontrol kararına itiraz mahiyetinde olmadığı ve adli kontrol kararının kaldırılması veya değiştirilmesi talebini içerdiği, Mahkemesince kovuşturma evresinin her aşamasında ileri sürülebilecek nitelikteki bu talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği ve bu karardan sonra yasal süresine bağlı yeni bir itiraz yasa yolunun başlayacağı gözetilmeden, 23.09.2013 tarihli dilekçe içeriğini karşılamayacak ve CMK’nın 110 ve 111. maddelerine aykırı olacak biçimde yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş olup,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24.10.2013 tarih ve 2013/658 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, bozma sebebine göre tebliğnamedeki 2 nolu bozma nedeninin incelenmesine yer olmadığına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.