9. Hukuk Dairesi 2015/8979 E. , 2018/2747 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, maaş, asgari geçim indirimi, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 27.7.2006-16.8.2012 tarihleri arasında peçete makinesinde işçi olarak çalıştığını, müvekkilinin son ücretinin asgari ücret olduğunu, davacının iş akdinin yıllık izin sonrası iş yok gelme denilmek sureti ile sonlandırıldığını, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı,ihbar tazminatı, ücret, asgari geçim indirimi, fazla mesai ücreti,genel tatil ücreti alacağını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı işyerinde 27.7.2006-16.8.2012 tarihleri arasında çalıştığını, davacının yıllık izin dönüşü işe başlamadığını, davacının iş akdinin izin dönüşü gelmediğinden devamsızlık nedeni ile sona erdiğini, davacının alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının devamsızlığına ilişkin davalı tarafça çekilmiş bir ihtarnemenin bulunmadığı, düzenlenen tutunakların her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğunu, davacının iş akdinin davalı tarafça haksız ve bildirimsiz feshedildiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davacının ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, ücret, genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi, fazla mesai ücreti alacak taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, davalı ıslaha karşı süresi içinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ve ücret alacağının dava dilekçesinde kısmi istenen miktar dışında ıslah tarihinden 5 yıl geriye gidildiğinde zamanaşımına uğrayan alacak vardır. Bunun için ek rapor alınmasına da gerek yoktur. Mahkemece ek rapor için ücret yatırılmadığı gerekçesiyle zamanaşımı definin dikkate alınmaması hatalıdır. Zira bu hukuki değerlendime kapsamında kalmaktadır. Mahkemece davalının zamanaşımı itirazının değerlendirilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Genel tatil çalışmasının ispatı için dinlenen davacı tanığı 2005-2009 arası çalışmış olup, tanıklar kendi çalışma dönemlerini bilebileceklerinden ve tespit edilen ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı tanığın çalışma dönemi dışında olduğundan, bu tanık beyanı esas alınarak davacının çalışma süresinin tamamı yönünden ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına karar verilmesi hatalıdır. Anılan dönemle ilgili davacı somut delillerle tatil günlerinde çalıştığını kanıtlayamamıştır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 14/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.