Esas No: 2020/1080
Karar No: 2022/25
Karar Tarihi: 09.02.2022
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2020/1080 Esas 2022/25 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1080
Karar No : 2022/25
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
KARŞI TARAF (DAVACI) : …İnşaat Malzemeleri Turizm Sanayi Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU :… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında arsa maliki konut yapı kooperatifine yapılan teslimlere istinaden düzenlenen faturanın ortalama satış tutarı üzerinden düzenlenmemesi gerektiği ihtirazi kaydıyla kanuni süresinden sonra verilen düzeltme beyannamesi üzerine 2011 yılının Aralık dönemi için tahakkuk eden katma değer vergisi ve damga vergisinin kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Davacı tarafından, 2011 yılının Aralık dönemine ait katma değer vergisi beyannamesi süresi içinde verildikten sonra, vergi dairesinin isteği üzerine düzenlendiğini iddia ettiği fiyat farkı faturası nedeniyle 03/09/2012 tarihinde ihtirazi kayıtla düzeltme beyannamesi verilmiştir.
Beyanname verme süresi geçirildikten sonra verilen katma değer vergisi düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kaydın, bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye dava açma hakkı vermesi mümkün değildir.
Mahkeme bu gerekçeyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 17/03/2016 tarih ve E:2013/9547, K:2016/1449 sayılı kararı:
İdare hukukunda özel hukuktan farklı olarak idarenin tek taraflı irade beyanı hukuki sonuç doğurmaya yeterli olsa da mükelleflerin özgür irade beyanı üzerine vergi tarh ve tahakkuk ettirilmesi gibi idari işlemlerin tesis edildiği durumlarda bu irade beyanlarının her türlü sakatlıktan, iradeyi bozucu etkenlerden uzak olarak oluşması gerektiği açıktır. İrade beyanını sakatlayıcı durumların söz konusu olması halinde bu beyana dayanılarak tesis edilen idari işlemin hukuka uygun olduğundan söz edilemez.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket ile S.S. … Konut Yapı Kooperatifi arasında 08/08/2008 tarihinde imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden davacı tarafından, 47 daire için arsa sahibi konut yapı kooperatifine hesaplanan maliyet tutarına bu tutarın %5'inin eklenmesiyle bulunan meblağ üzerinden fatura düzenlendiği, ancak davalı idarece ortalama satış fiyatı üzerinden fatura düzenlenmesi gerektiği, aksi durumda katma değer vergisi iadesinin yapılmayacağının belirtilmesi üzerine 2011 yılının Aralık dönemi için ihtirazi kayıtla vergi kanunlarında yer almayan ancak uygulamada "düzeltme beyannamesi" denilen ikinci bir beyanname verildiği ve bu beyannameye istinaden dava konusu katma değer vergisi ile damga vergisinin tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Davacının aleyhine olan bu durumun kendi iradesiyle ortaya çıktığı iddia edilse de ticari hayatın olağan koşulları altında bir yükümlünün bu yönde bir eylemde bulunması olağan sayılamayacağından ve davacının verdiği ikinci beyannamenin de özgür iradeyle oluştuğundan söz edilemeyeceğinden, tahakkuk eden vergilerin kaldırılması istemiyle açılan davanın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, davayı incelenmeksizin reddeden mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş; davalının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
Bozma kararına uyularak verildiği belirtilen … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararı:
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket ile S.S. … Konut Yapı Kooperatifi arasında 08/08/2008 tarihinde imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden davacı tarafından, 47 daire için arsa sahibi konut yapı kooperatifine hesaplanan maliyet tutarına bu tutarın %5'inin eklenmesiyle bulunan meblağ üzerinden fatura düzenlendiği, ancak davalı idarece ortalama satış fiyatı üzerinden fatura düzenlenmesi gerektiği, aksi durumda katma değer vergisi iadesinin yapılmayacağının belirtilmesi üzerine 2011 yılının Aralık dönemi için ihtirazi kayıtla vergi kanunlarında yer almayan ancak uygulamada "düzeltme beyannamesi" denilen ikinci bir beyanname verildiği ve bu beyannameye istinaden dava konusu katma değer vergisi ile damga vergisinin tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, davacının aleyhine olan bu durumun kendi iradesiyle ortaya çıktığı iddia edilse de, ticari hayatın olağan koşulları altında bir yükümlünün bu yönde bir eylemde bulunması olağan sayılamayacağından ve davacının verdiği ikinci beyannamenin de özgür iradeyle oluştuğundan söz edilemeyeceğinden, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamesi üzerine yapılan tahakkuk işleminde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Mahkeme bu gerekçeyle vergileri kaldırmıştır.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 27/09/2018 tarih ve E:2017/1942, K:2018/5747 sayılı kararı:
Davacı şirket tarafından S.S. … Konut Yapı Kooperatifi ile imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahibi kooperatife yapılan daire teslimleri sonrasında katma değer vergisi iade işlemleri sırasında, davalı idarece şifahen, 60 Seri No'lu Katma Değer Vergisi Sirküleri hükümleri gereğince arsa sahiplerine ortalama fiyat esasına göre fatura düzenlenmesi gerektiği, aksi halde iade işlemlerinin yapılmayacağı hususunun bildirilmesi üzerine … tarih ve … numaralı fatura düzenlenmiş, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında arsa maliki konut yapı kooperatifine yapılan teslimlere istinaden kesilen faturanın ortalama satış üzerinden düzenlenmemesi gerektiği ihtirazi kaydıyla verilen düzeltme beyannamesi üzerine 2011 yılının Aralık dönemi için tahakkuk eden katma değer vergisi ve damga vergisinin kaldırılması istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Davalı idarece davacıya iade işlemi safhasında 60 Seri No'lu Katma Değer Vergisi Sirküleri uyarınca ortalama fiyat esasına göre fatura düzenlenmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir bildirimde bulunulmadığı ifade edilmekte ise de ticari hayatın olağan koşulları altında bir yükümlünün aleyhine sonuç doğuracak şekilde bu yönde bir eylemde bulunması olağan değildir.
Olayda, ihtirazi kayıtla düzeltme beyannamesinin verilmesi, sahte fatura kullanımı ve benzeri gibi katma değer vergisi indiriminin reddini gerektiren bir durumdan kaynaklanmamakta olup uyuşmazlık, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahibi kooperatife yapılan teslimlere ilişkin olarak düzenlenen faturanın hesaplanmasında kullanılan hesaplama yöntemindeki görüş farklılığından doğmaktadır.
Davacı tarafından, bu görüş farklılığı nedeniyle ek bir fatura kesilmesi mecburiyeti doğduğu, arsa malikinin yapı kooperatifi olduğu, teslimi yapılan dairelerin kendilerine ait olmadığı, dolayısıyla devir işleminin de söz konusu olmadığı, ortalama satış fiyatı esas alındığında satış bedeli içerisinde arsa bedelinin olmasının da kaçınılmaz olduğu, bu durumun maliki olduğu arsanın tekrar arsa malikine satılmasına yol açacağı ileri sürülmektedir.
Davalı tarafından ise arsa karşılığı inşaat işlerinde iki ayrı teslimin söz konusu olduğu, arsa tesliminin ticari nitelikte olması durumunda arsa sahibi tarafından arsa için fatura düzenlenmesi gerektiği, müteahhidin ise arsa sahibine teslim ettiği bağımsız bölümler için fatura düzenlemesi gerektiği, arsa payı karşılığı inşaat işinin katma değer vergisine tabi tutulmasında emsal bedelin tespitinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'un 267. maddesindeki sıranın uygulanması gerektiği, davacı tarafından bazı bölümlerin satılmış olması halinde arsa sahibine bırakılan bağımsız bölümlerin emsal bedelinin ortalama fiyat esasına; herhangi bir satış yok ise maliyet bedeli esasına göre hesaplanması gerektiğinden ortalama fiyat esası uygulanarak emsal bedelin hesaplanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı iddia edilmektedir.
Bu durumda, yukarıda belirtilen hususların değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar dikkate alınmaksızın davanın kabulü yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş; davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
Olayda, davacı şirketin müteahhit olarak yer aldığı 08/08/2008 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, S.S. … Konut Yapı Kooperatifine ait arsa üzerinde inşa edilecek apartmanlardan toplam 47 dairenin davacı şirket tarafından arsa sahibi kooperatife verilmesinin kararlaştırıldığı, inşaatın 2011 yılında bitirilmesiyle bağımsız bölüm satışlarına başlanıldığı, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile teslimi kararlaştırılan 47 adet dairenin de kooperatife teslim edildiği, söz konusu teslimler için de maliyet + %5 hesabı ile belirlenen 6.315.399,00-TL tutarlı faturanın düzenlendiği, davalı idare tarafından, yapılan hesaplamaların ortalama satış fiyatı üzerinden gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin bildirim üzerine de 2.745.321,00-TL tutarlı bir faturanın düzenlendiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile arsa sahibi kooperatife teslimi kararlaştırılan dairelere ilişkin bedel tespitine dair hesaplama yöntemi farklılığından kaynaklandığı dikkate alındığında, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile toplu şekilde kooperatife teslim edilen daireler için belirlenecek değer ile müteahhit şirket tarafından münferit olarak şahıslar nezdinde gerçekleştirilecek her bir satışta uygulanacak değer arasında fark bulunup bulunmadığı ve tespit edilecek değerlerde kooperatife yapılacak teslimlerde kooperatifin aynı zamanda arsa sahibi olması durumunun dikkate alınması gerekip gerekmediği, şahıslar nezdinde yapılacak daire teslimleri için tespit edilecek değerlerde arsa payı için de ayrıca bir değerleme yapılıp yapılmadığı gibi hususlarda idare tarafından detaylı inceleme yapılarak vergilendirmeye esas olayın gerçek mahiyetinin somut olarak ortaya konulması gerekirken, bu hususlarda herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, hesaplamada ortalama satış fiyatı üzerinden değerlendirme yapılması gerekliliğinden hareketle davacı şirket adına tahakkuk eden vergilerde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Mahkeme bu gerekçeyle ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Beyanname verme süresi geçirildikten sonra verilen katma değer vergisi düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kayda konu fiyat farkı faturasının kendiliğinden düzenlendiği, vergi dairesince bu yönde bir talepte bulunulmadığı, anılan fatura nedeniyle beyanname verme süresi geçirildikten sonra verilen katma değer vergisi düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kaydın, bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye dava açma hakkı vermesinin mümkün olmadığı belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyize konu kararda hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Temyizen incelenen ısrar kararının, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacı şirket ile S.S. … Konut Yapı Kooperatifi arasında 08/08/2008 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmıştır.
Anılan sözleşmeye istinaden davacı tarafından, 47 daire için arsa sahibi konut yapı kooperatifine hesaplanan maliyet tutarına bu tutarın %5'inin eklenmesiyle bulunan meblağ üzerinden fatura kesilmiş ve 2011 yılının Aralık dönemi katma değer vergisi beyannamesine konu edilmiştir.
Davalı idarece ortalama satış fiyatı üzerinden fatura kesilmesi gerektiği hususunda bilgilendirildiğinden bahisle ek fatura düzenleyen davacı tarafından, kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında arsa maliki konut yapı kooperatifine yapılan teslimlere istinaden düzenlenen faturanın ortalama satış tutarı üzerinden düzenlenmemesi gerektiği ihtirazi kaydıyla kanuni süresinden sonra düzeltme beyannamesi verilmiştir.
Bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergiler davaya konu yapılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 378. maddesinin ikinci fıkrasında, mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemler ile tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davaların, tahsil işlemini durdurmayacağı, bunlar hakkında yürütmenin durdurulmasının istenebileceği düzenlenmiştir.
Aynı Kanun'un "Dosyaların incelenmesi" başlıklı 20. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında şu kurallara yer verilmiştir:
"1. (Değişik birinci cümle: 18/6/2014-6545/17 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
2. Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca belirtilir.
.."
Kanun'un "Sonradan ibraz olunan belgeler" başlıklı 21. maddesinde ise "Dilekçeler ve savunmalarla birlikte verilmeyen belgeler, bunların vaktinde ibraz edilmelerine imkan bulunmadığına mahkemece kanaat getirilirse, kabul ve diğer tarafa tebliğ edilir. Bu belgeler duruşmada ibraz edilir ve diğer taraf cevabını hemen verebileceğini beyan eder veya cevap vermeye lüzum görmezse, ayrıca tebliğ edilmez." düzenlemesi yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Tutanaklar" başlıklı 23. maddesinde; "Her dava dosyası için görüşmelere katılan Başkan ve üyelerin, Danıştay'da düşünce veren savcının, tetkik hakiminin ve tarafların ad ve soyadlarını, incelenen dosya numarasını, kısaca dava konusu ve verilen kararın neticesini, çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenlenir. Bu tutanaklar görüşmelere katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanır ve dosyalarında saklanır." hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun'un "Kararlarda bulunacak hususlar" başlıklı 24. maddesinde ise, kararda bulunacak hususlar sıralanmış ve maddenin (g) bendinde karar tarihinin bulunması gerektiği belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda vergilendirmenin beyana dayanılarak yapılması gereken durumlarda matrahın veya verginin tümüyle ya da kısmen ihtirazi kayıtla bildirilmesini öngören bir düzenleme yapılmamıştır. Kanun'un 378. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere itiraz edemeyecekleri yolundaki hükmün istisnasız uygulanmasının çeşitli hak kayıplarına ve verginin beyan edilmesinde çekinceye yol açarak vergi kaybına neden olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine beyanname ile bildirilmesi gereken matrahın tespit şeklinden ya da uygulanması gereken vergi oranından, muafiyet veya istisna uygulamasından doğan duraksamaların varlığında, vergi kaybı yaratmaktan kaçınılarak vergi kanunlarında belirtilen zamanda verilen beyannameye ihtirazî kayıt konulabileceği Danıştay içtihatlarıyla benimsenmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önceki bu dönemde ihtirazî kayıtla verilen beyannameler üzerine hesaplanan vergilere karşı itiraz yoluna başvurulmasının tahsil işlemine etkisi hususunda çeşitli tartışmalar yaşanmıştır. Ayrıca içtihatla benimsenen ihtirazî kayıtla beyanname verme yolunun yükümlülerce yaygın bir şekilde kötüye kullanılması ve vergi borcunu sürüncemede bırakmanın bir aracı haline gelmesi üzerine 1980 yılında 2365 sayılı Kanun’la Vergi Usul Kanunu’nun 389. maddesine bir cümle eklenerek ihtirazî kayıtla verilen beyannameler üzerine hesaplanan vergilere yapılan itirazların verginin tahsilini durdurmayacağı hükmü getirilmiştir.
Bu kural, idari yargının yeniden düzenlenmesi sırasında kabul edilen 2577 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle yürürlükten kaldırılmakla beraber aynı yönde düzenlemeye 2577 sayılı Kanun'un o tarihte yürürlükte bulunan 27. maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer verilmiştir. Kanun'un yürürlükte bulunan halinde bu düzenlemenin aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında yer aldığı görülmektedir. Böylece, yükümlülerin beyannamelerine ihtirazî kayıt koyabilecekleri ve bu yolla dava hakkına sahip olabilecekleri dolaylı olarak kanunda ifade edilmiştir. Ancak bu şekilde dava açılması yürütmenin kendiliğinden durmasına neden olmayacaktır.
Vergi beyannamesine ihtirazi kayıt konulması ve beyannamede hesaplanan verginin tümü ya da bir kısmının tahakkuk ettirilmemesinin istenmesi, ancak ihtirazi kaydın konusunu oluşturan nedenin tarhı yapan idare tarafından kabul edilmemesi halinde, beyanname üzerinden tarh edilen verginin ihtirazi kayıt konulan kısmının dava konusu edilebilmesini olanaklı kılarak noksan beyanda bulunulmasını önlemektedir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun re'sen araştırma ilkesinin düzenlendiği 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, idari yargı mercileri, uyuşmazlık konusu olayın hukuki çözüme kavuşturulması açısından her türlü inceleme ve araştırmayı yapmak ve iddia ve savunmalarda ortaya konan maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığını tespit etmekle görevli ve yetkili kılınmıştır.
İhtirazi kayıtla verilen beyannameye istinaden tarh ve tahakkuk ettirilen vergiye karşı açılan davada, idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetlemekle görevli idari yargı yerleri tarafından yapılacak yargısal denetimde, davacının beyannameye ihtirazi kayıt koyma nedenleri ile vergi dairesinin ihtirazi kaydın konusunu oluşturan nedeni kabul etmeme sebepleri incelenerek dava konusu tarh işleminin hukuka uygun olup olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahibi kooperatife yapılan teslimlere ilişkin olarak düzenlenen faturaya konu meblağın hesaplanmasında kullanılan hesaplama yöntemindeki görüş farklılığından doğmaktadır.
Davacı tarafından, bu görüş farklılığı nedeniyle ek bir fatura kesilmesi mecburiyeti doğduğu, arsa malikinin yapı kooperatifi olduğu, teslimi yapılan dairelerin kendilerine ait olmadığı, dolayısıyla devir işleminin de söz konusu olmadığı, ortalama satış fiyatı esas alındığında satış bedeli içerisinde arsa bedelinin olmasının da kaçınılmaz olduğu, bu durumun maliki olduğu arsanın tekrar arsa malikine satılmasına yol açacağı ileri sürülmektedir.
Davalı tarafından ise arsa karşılığı inşaat işlerinde iki ayrı teslimin söz konusu olduğu, arsa tesliminin ticari nitelikte olması durumunda arsa sahibi tarafından arsa için fatura düzenlenmesi gerektiği, müteahhidin ise arsa sahibine teslim ettiği bağımsız bölümler için fatura düzenlemesi gerektiği, arsa payı karşılığı inşaat işinin katma değer vergisine tabi tutulmasında emsal bedelin tespitinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'un 267. maddesindeki sıranın uygulanması gerektiği, davacı tarafından bazı bölümlerin satılmış olması halinde arsa sahibine bırakılan bağımsız bölümlerin emsal bedelinin ortalama fiyat esasına; herhangi bir satış yok ise maliyet bedeli esasına göre hesaplanması gerektiğinden ortalama fiyat esası uygulanarak emsal bedelin hesaplanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı iddia edilmektedir.
Bu hususlar dikkate alındığında, davacıyı idarece yapılan bildirim üzerine verilen beyannameye ihtirazi kayıt koymaya yönelten neden ile bu nedenin idarece kabul edilmeme gerekçesi ve tarafların dava aşamasında ileri sürdüğü iddia ve savunmalar, re'sen araştırma ilkesine uygun biçimde davayı çözümlemekle görevli vergi mahkemesince dikkate alınmaksızın verilen yazılı gerekçeye dayalı ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Öte yandan, görüşme tutanağı ile dosya gömleğinde karar tarihi "27/11/2019" olduğu halde temyize konu kararın hüküm fıkrasında "20/11/2019" tarihinin yazıldığı, ayrıca uyuşmazlık konusu "düzeltme beyannamesi üzerine tahakkuk eden vergiler" olmasına karşın hüküm fıkrasında "ödeme emrinin iptali" ibaresine yer verildiği görülmüştür.
2577 sayılı Kanun'un yukarıda yer verilen 23. maddesi ve 24. maddesinin (g) bendi uyarınca, görüşme tutanağı ile karar metnindeki hususların aynı doğrultuda olması gerekirken, Mahkeme kararının hüküm fıkrasında yer alan karar tarihi ile görüşme tutanağında yer alan karar tarihinin farklı olması ve hüküm fıkrasında uyuşmazlık konusu olmayan "ödeme emrinin iptali" ibaresinin yer alması nedeniyle temyize konu kararda usul hükümlerine de uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2-… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3-Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.