10. Hukuk Dairesi 2010/15876 E. , 2012/3718 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, davalılardan işverene ait tül perde işyerinde desen tasarım şefi olarak 01.01.1996-31.12.1998 ve 01.06.2000-31.12.2007 tarihleri arasında eksik bildirlen hizmetinin tespitini talep etmiş, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7.maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. Anılan Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği ve 79. maddeye 25.08.1999 tarih, 4447 sayılı Kanunla eklenen “Ay içinde bazı işgünlerinde çalıştırılmadığı ve ücret ödenmediği beyan edilen sigortalıların otuz günden az çalıştıklarını açıklayan bilgi ve belgelerin işverence prim bildirgelerine eklenmesi şarttır.” düzenlemesi uyarınca, anılan tarih sonrasına ilişkin eksik bildirimlerin dayanağı belgelerin Kuruma ibraz edilip edilmediğinin; aksine durumda Kurumun eksik bildirim nedeniyle resen tahakkuk işlemi gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin de araştırılması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda; davacının 25.11.1999-23.05.2000 tarihleri arasında askerlik yaptığı, 02.12.1996, 01.11.2001 tarihli işe giriş bildirgesinin bulunduğu, davacı vekilinin işe giriş bildirgelerindeki imzaların davacıya ait olduğunu ancak tarihlerin daha sonra doldurulduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece işe giriş bildirgelerinde imza inkar edilmediğinden işe giriş bildirgesindeki tarihlerin davacıyı bağlayacağı, davacının 02.12.1996-30.10.1998 ve 01.11.2001-30.12.2007 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığından bahisle eksik bildirilen 103 günün tespitine karar verilmiştir.
Öncelikle, Mahkemece işe giriş bildirgesinden sonraki dönemlerdeki çalışmanın kesintisiz olduğu belirtilmişse de, davacının 2002 ve 2003 yıllarında 2002/2,3 ve 2003/1,2,3 dönemlerinde 118 ve 119 günlük çalışmarının bildirildiği, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında 359, 356 ve 358 günlük hizmetlerin bildirildiği ve bu tarihler yönünden eksik bildirilen sürenin tespitine karar verilmediği anlaşılmakta olup, bu husus çalışmanın kesintisiz gerçekleştiği yönündeki Mahkeme kabulüyle çelişmektedir.
Diğer taraftan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ...ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını yada kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değerde delillerle kanıtlanması gerekmekte olup; dolayısıyla tanık sözlerine değer verilemez.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının, kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; davacının çalışmaları ile ilgili tüm belgeler getirtilmeli; iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın kendisine aidiyeti sigortalı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine sigortalı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı, yargılama sürecinde dinlenen ve çalışmaları bordrolara geçen tanıkların, bu dönemlere ilişkin davacının çalıştığına dair beyanlarına değer verilmeli, Kuruma bildirim yapılmayan diğer dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, gerektiğinde, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, 4447 sayılı Kanunla 79. maddeye yapılan ek sonrası işe giriş ve çıkış arasında aylık 30 günden az olarak Kuruma bildirilen çalışmalara ilişkin açıklayacı bilgi ve belgelerin işverence prim bildirgelerine eklenip eklenmediği; eklenmemişse, Kurumun eksik bildirim nedeniyle resen tahakkuk işlemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği araştırılmalı, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gerektiği gibi araştırılmalı, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler getirtilmeli yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.