1. Hukuk Dairesi 2016/8375 E. , 2019/5325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.10.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın 455 ve 1243 parsel sayılı taşınmazlarını dava dışı ...yu ara malik olarak kullanarak 2. eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu, ara malikin taşınmazlara hiçbir zaman zilyet olmadığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil istemişlerdir.
Davalı, taşınmazların rayiç bedellerini ödeyip satın aldığını, mirasbırakandan intikal eden yaklaşık 100 dönüm taşınmazın satılıp parasının mirasçılar arasında paylaşıldığını, kolon kanseri olan mirasbırakana yıllarca baktığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının mirasbırakana ölene dek baktığı, mirasbırakanın başkaca taşınmazlarının bulunduğu, taşınmazların temlikindeki amacın mal kaçırma değil mehir olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."ın 23.09.1997 tarihinde 455 parsel sayılı taşınmazının (31.700m2, tarla) 200/317 payını davalıya; söz konusu taşınmazda geriye kalan 117/317 payı ile 1243 parsel sayılı taşınmazının (14.100 m2, tarla) tamamını 07.04.2004 tarihinde dava dışı ... ..."ya satış suretiyle temlik ettiği, dava dışı ..."ın da mirasbırakandan temlik aldığı taşınmazları 07.05.2004 tarihinde davalıya devrettiği, 1929 doğumlu mirasbırakanın 18.06.2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak ilk eşinden olma çocukları davacılar ile 14.02.1997 tarihinde evlendiği 2. eşi davalının kaldığı kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, davalı taşınmazın mehir olarak verildiği savunmasında bulunmadığı gibi satış bedellerini ödediğini de ispat edememiştir. Dinlenen tüm tanık beyanlarıyla mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, davalının alım gücünün bulunmadığı, satış bedelleri ile gerçek bedeller arasında fahiş fark olduğu anlaşılmaktadır.
Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkeler ile değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından ara malik kullanılarak davalıya temlikinin muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Davacıların yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.