Esas No: 2019/6471
Karar No: 2020/2173
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/6471 Esas 2020/2173 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
Rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı avukatı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk dairesince verilen kararın taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi ve davalı avukatı tarafından da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.03.2020 salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı adına Av. ... ile davacı Kurum adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı Kurum vekili, dilekçesiyle 04.06.2012 günü sigortalı ... ı’nın kazaya uğrayıp vefat ettiğini, bu nedenle hak sahiplerine 29.369,68 TL tedavi sırasında da kazalıya 335.711,29 TL ilk peşin değerli gelir bağlandığını, toplamda 365,080,97 masraf yapıldığını, yaşanan kazadan dolayı işverenin 5510 sayılı Kanun 13. ve 76. maddeleri gereği sorumlu olduğunu, Kuruma giriş bildirgesi verilmediğini, 23. madde gereğince ayrıca sorumluluk doğacağını, şimdilik Kurum zararının %5 tutarı olan 18.254,05 TL"nin gelir onay ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken, 07.06.2017 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; talebini toplam 31.318,82 TL"ye yükseltmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili özetle; müteveffaya kazaya neden olay hakkında bir talimatın ve iş yükümünün verilmediğini, murisin kuşlara olan düşkünlüğünden kazaya sebep olduğunu, kusurun muriste olduğunu, iş kazası bulunmadığını, istenen tutarların fahiş miktarda olduğunu, kusur ile ilgili rücu yapılabileceğini, İstanbul Anadolu 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1214 Esas sayılı ceza dosyası üzerinden beraat kararı verildiğini, geriye dönük sigortalılık durumunu kabul etmediklerini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Sonuç olarak toplanan deliller, kusura ilişkin raporlar ve yukarıda gerekçede belirtilen şekilde esas alınan heyet raporu ile kusur oranları, hesap raporu, sigorta giriş bildirgesinin süresinde verilmemiş olmasına bağlı yasal düzenlemenin ve beraat kararı yönünden hakkaniyet indiriminin gözetilmiş olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde talebi artırılan davanın kabulü ile; İlk Peşin Sermaye Değeri + SYZ yönünden 24.964,23 TL"nin 16.08.2013 onay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tedavi masrafları yönünden 285.354,59 TL"nin sarf tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı Kurum vekili; Kazanın davalının %100 kusuru ile meydana geldiğini, kazalının kusurunun bulunmadığını, davalının gerekli iş güvenliği önlemlerini almadığını, hesap raporunun da hukuka aykırı olup, eksik hesaplama içerdiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili; müteveffanın geçirdiği kazanın iş kazası olmadığını, sigortalının kuşlara düşkün olmasının verdiği duyguyla hareket ederek binanın çatısına çıktığını, aydınlatma için çatıda bulunan plastik levhaya bastığını, kuş ile birlikte demirlerin üzerine düştüğünü, hiçbir çalışanın yüksekteki tabelayı indirmek yahut üzerinde yüksekte iken işlem yapmasını gerektirecek bir iş olmadığını, kazanın işveren tarafından yürütülen iş dolayısıyla meydana gelmediğini, meydana gelen olay açısından illiyet bağı bulunmadığını, ... Metal Sanayi Ltd.Şti"nin kusursuz sorumlu olduğunu, işin bu şirket bünyesinde gerçekleştiğini, kaçınılmazlık olgusunun irdelenmediğini, bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, İstanbul Anadolu 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1214 esas sayılı dosyasında müvekkilinin beraatine karar verildiğini, davalı aleyhine hükmedilen miktarların fahiş olduğunu, davalının tüm serveti ile bile karşılayamayacağı bedeller ile karşı karşıya geldiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi, Kurum sigortalısı ... "nın 30.07.2010 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiği, sigortalının hak sahiplerine 29.369,68 TL ilk peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, 334.102,26 TL hastane masrafı, 1.609,03 TL tedavi giden ödemesi yapıldığı, kazanın davalı işveren ..."e ait ... Reklam işyerinde çalışan müteveffanın ... Metal işyerinin Reklam panosunun değiştirilmesi işinde çalışırken, yere indirilmiş durumdaki pano ile duvar arasına düşen güvercin yuvalarını güvenli bir yere koymak için çatıya çıkması ve aydınlatma amaçlı şeffaf plastikten çatı kaplamasına basması ile kırılan kısımdan 5-6 metre aşağı zemine düşerek yaralanması ve kaldırıldığı hastanede vefat etmesi şeklinde meydana geldiği, 24.10.2014 tarihli kusur raporuna göre davalının %70, sigortalının %30, 09.06.2015 tarihli heyet kusur raporuna göre davalının %50, yeterli sağlamlıkta olmayan, çatıya çıkmasına izin verilmesinden işyeri sahibi ... Metal Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti"nin %10, sigortalının %40, 29.02.2016 tarihli heyet raporuna göre davalının %70, sigortalının %30, 22.10.2016 tarihli kusur heyet raporuna göre davalının %70, sigortalının %30 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, Kurum tahkikat raporuna göre kazalının sigorta girişinin kaza tarihinden önce yapılmadığı, tahkikat raporunda kusur oranı belirlemediği anlaşılmıştır.
İstanbul Anadolu 25. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/1214 Esas, 2013/578 Karar sayılı ilamında müteveffanın tamamen kendi insiyatifine insani duygularla çıtaya çıkarak iş kazası geçirmesi nedeniyle beraatine karar verildiği, ceza dosyasında alınan kusur raporunda müteveffanın kendi insiyatifi ile çatıya çıkması nedeniyle işveren ..."in kusurlu bulunmadığı, tabelanın yerinden alınması ve yerine konulması işinde çatının kullanılmış olduğunun tespiti halinde işverenin tali derecede, müteveffanın asli derecede kusurlu olduğunun belirlendiği görülmüştür.
Davalı işveren müessesenin işyerinde denetim ve gözetim borcunu yerine getirmediği, işçilerin yönetmeliğe uygun şekilde çalışmalarının temini açısından iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri almalarını sağlamadığı, oluşacak risklerin değerlendirilmesi ve çalışma talimatları oluşturulmadığı, çatı üzerine çıkılması gerekiyorsa güvenlik kemeri ve ona bağlı olarak yaşam halatı bulunmasını, çatı üzerinde yapılan yürüyüşlerde çatı merdiveni bulunmasını sağlamadığı, mahkeme tarafından alınan 29.02.2016 tarihli ve 22.10.2016 tarihli raporların birbirini doğruladığı, hükme esas alınan raporun olayın oluşumuna iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun olduğu, sigortalının giriş bildirgesinin kaza tarihinden önce verilmemiş olması sebebi ile 5510 sayılı Yasa"nın 23. maddesi uyarınca davalının %100 oranında kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, davalının kusurundan kazalının kusurunun yarısı oranında hakkaniyet indirim yapıldığında davalının %85 oranında kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği, mahkeme tarafından davalının %85 kusuru nispetinde Kurum alacağının hüküm altına alındığı, mahkeme kararının yerinde olduğu, istinaf taleplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmış ve her iki taraf vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı kurum vekili, davalının %100 kusuru ile meydana geldiğini, kazalının kusurunun bulunmadığını, davalının gerekli iş güvenliği önlemlerini almadığını, hesap raporunun da hukuka aykırı olup, eksik hesaplama içerdiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili ise, meydana gelen olayın iş kazası niteliğinin bulunmadığını, meydana gelen olay açısından illiyet bağı bulunmadığını, ... Metal Sanayi Ltd. Şti."nin kusursuz sorumlu olduğunu, işin bu şirket bünyesinde gerçekleştiğini, bilirkişi raporlarının yetersiz ve çelişkili olduğunu, İstanbul Anadolu 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1214 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin kusurunun bulunmaması nedeniyle beraatına karar verildiğini, sigortalının %100 kusurlu olduğunu, yapılan hesaplamanın da yerleşmiş ilkelere aykırı olduğunu, bu nedenlerle yeniden inceleme yapılması gerektiğini beyanla, kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava; 30.07.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelir ile sigortalının vefatından önce yapılan tedavi giderleri nedeniyle oluşan kurum zararının, davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. ve 21.,23. ve 76. maddeleridir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrası, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücûan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun “Süresinde Bildirilmeyen Sigortalılıktan Doğan Sorumluluk” başlıklı 23’üncü maddesinin 1 ve 2’nci fıkralarındaki düzenlemeye göre; işverenin rücu alacağından sorumluluğu için, çalıştırılan sigortalının işe giriş bildirgesinin süresi içinde Kuruma verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesinden veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten sonra meydana gelmemiş olması gerekir.
Sözü edilen madde ile; işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir.
Ne var ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51’inci maddesindeki; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” ve 52’nci maddesindeki “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükümleri gözetilerek, zarar gören (sigortalının) müterafik kusurları da nazara alınarak söz konusu maddeler kapsamında Hâkim tarafından takdir edilecek uygun bir indirimin yapılması gereği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Buna göre; işverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren veya diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin her olayın özelliğine göre irdelenmesi ve net bir şekilde belirlenmesi gerekir.
Belirtilmelidir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Ayrıca, tarafları ve konusu farklı olan sigortalının açtığı tazminat dosyasında verilen karar, rücuan tazminat davalarında kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla o dosyada alınan kusur raporu da eldeki davada kesin delil teşkil etmeyecektir. Şayet, kesinleşmiş ise ancak, güçlü delil teşkil edebilir. Nitekim bu husus, Yargıtay"ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Eldeki davada ise, mahkemece, 24.10.2014 ve 29.02.2016 tarihli kusur raporlarına göre davalı işveren Reşit’in %70, sigortalının ise %30 kusurlu olduğunun kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, maddi olguların net bir şekilde ortaya konulamadığı anlaşılmakta olup, özellikle sigortalının görevlendirildiği tanıtım tabelasının değişim işi bakımından, çatıda veya binanın üzerinde çalışma yapılmasının gerekip gerekmediği hususu ile çatıya iş sahibi dava dışı şirketin bilgisi olmaksızın nasıl ve neden çıkıldığı üzerinde durularak, davalı işverenin kusurunun ceza davasında belirlenen maddi olguların bağlayıcılığı dikkate alınarak, yeniden ve açıklıkla belirlenmesi ile sonucuna göre ve 5510 sayılı Yasanın 23. maddesi hükümleri de gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisi isabetsiz görülmüştür.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davacı avukatı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, davalı avukatı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye ...’ın muhalefetine karşı, Başkan ..., Üyeler ..., ... ve ...’ün oyları ve oyçokluğuyla, 10.03.2020 gününde karar verildi.
(M)
KARŞI OY
Sigortalının yapmak üzere görevlendirildiği iş, binada asılı olan tabelayı indirip düzeltmekten ibarettir. İşveren bu iş için gereken malzemeyi temin etmiş, iş güvenliği tedbirlerini de almıştır. Ancak sigortalı, görevlendirildiği ve yapması gereken işle işle ilgisi olmayacak şekilde, tabela sökümü sırasında yere düşen güvercin yavrularını düştükleri yuvaya yerleştirmek için tabelanın söküldüğü binanın çatısına çıkmış; çatı kaplaması olarak kullanılan sağlam olmayan malzemelerin üzerine basmak suretiyle, bu kaplamanın kırılması sonucu çatıdan bina içerisine düşerek ölmüştür.
Sigortalının iş gereği çatıda bulunmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolaysıyla işveren tarafından çatı üzerine çıkması da öngörülemeyeceğinden işverenden bu durum için tedbir alması beklenemez. Yapılan işle ilgili bir kaza meydan gelmediğinden, dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmesi gerekir. Bu nedenle yeniden kusur raporu alınmasına da gerek yoktur.. Sayın çoğunluğun yeniden kusur raporu alınması yönündeki bozma görüşüne bu nedenle katılmıyorum.
Üye ...
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.