"İçtihat Metni"
DAVA : Sanık S"nin yedieminlik görevini kötüye kullanmak suçundan beraatına ilişkin Zonguldak İcra Ceza Mahkemesince 11.05.2004 gün ve 502-1007 sayı ile verilen kararın o yakınan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 14.03.2005 gün ve 13480-2274 sayı ile;
"... Borçlu sanığa İİK.nun 336/a maddesi gereğince usule uygun düzenlenen muhtıra 3.11.2003 de tebliğ edilmesine rağmen, borçlunun yedindeki malları icra dairesine teslim etmediği anlaşılmakla, unsurları itibariyle oluşan suçtan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken yanlış gerekçe ile beraat kararı verilmesi..." isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 10.05.2005 gün ve 288-428 sayı ile;
"... Zonguldak 1. İcra Müdürlüğünün 2002/1815 esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine müştekice haciz istendiği, 05.07.2002 tarihinde hacze gidilip 1 adet koltuk takımı ( 1 üçlü 4 tekli koltuk ) borçlu Hasan Temel"e yediemin olarak teslim edilmiştir. Bilahare alacaklı malların muhafazası için talepte bulunmuş, icra müdürlüğünce 07.06.2003 tarihinde mahalline gidilip 1 adet koltuk takımı ( aynı menkul mal ) bu kez borçlunun boşandığı eski eşi sanık Saniye"e yediemin olarak bırakılmıştır. Önceki yediemin Hasan haciz mahallinde hazır değildir. Bir önceki hacizde malları haczedilip Hasan"a teslim edilmiştir. Haczin geçerli olması için İİY.nın 88. maddesi gereğince haczin fiilen uygulanıp, borçlunun ( önceki yedieminin ) mallar üzerindeki zilyetliğinin kaldırılması ve mahcuzun muhafaza altına alınmasına bağlıdır. İcra müdürü elindeki dosyada haczi gördüğü halde mal üzerinde başkaca haczin olmadığını belirterek ve eski yediemin Hasan"dan bu mallar alınıp, Hasan"ın zilyetliği kaldırılmadan dosyanın incelenmesinden ve yediemin değişikliği yapılmadan evrak üzerinden menkul malın Saniye"e yediemin olarak bırakılmış olması itibariyle haciz tamamlanamamıştır. Haciz tamamlanmadan satış istenmesi mümkün değildir. Diğer taraftan, sanık Saniye borçlunun eski eşidir. Mallar daha önce sanığın eski eşi borçlu Hasan"a yediemin olarak teslim edilmiştir. Yediemin değişikliği yapılmadan ve borçlunun yedieminlik yükümlülüğü kaldırılmadığı için İİY.nın 358. maddesi gereğince borçlu H"nin yedieminlik yükümlülüğü devam etmektedir. Fiilen haciz işlemi gerçekleştirilmeden evrak üzerinde menkul malın Saniye"ye yediemin olarak bırakılması yasaca uygun bulunmamıştır. Diğer taraftan İİY.da yapılan değişiklikle İİY.nın 336/a maddesinde suçun takibi, alacaklının şikayetine bağlı kılınmış, suçun unsurları yönünden de değişiklikler getirilmiştir.. İİY.nın 336/a maddesindeki suçun oluşması için teslim alınan malın icra müdürlüğünün talebine rağmen 7 gün içinde teslim edilmemesi halinde suç oluşmaktadır. Her ne kadar sanık Saniye"ye çıkarılan muhtırada 7 günlük süre verilmiş ise de muhtıra sanığa 03.11.2003 tarihinde tebliğ edilmiş, satış ise 05.11.2003 tarihinde yapılmıştır. Yasaca sanığa tanınan 7 günlük süreye uyulmamıştır. Bu nedenle önceki hükümde direnilmesine karar vermek gerekmiştir..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de yakınan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 28. maddesine 5219 sayılı Yasa ile eklenen fıkra gereğince tebliğname düzenlenmeden Birinci Başkanlığa gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, somut olayda sanığa yüklenen yedieminlik görevini kötüye kullanmak suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Ancak, dosyanın incelenmesinde;
Yerel Mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık adına duruşma davetiyesi çıkartıldığı, ancak tebligat evrakının dosya içerisindeki parçasında herhangi bir meşruhat bulunmadığı gibi, sanık duruşmaya gelmediği halde aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan eski hükümde direnme kararı verildiği görülmektedir.
Hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, CYUY.nın 326. maddesi uyarınca sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunludur. Kaldı ki, direnme hükmünün verilmesinden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 307/2. maddesinde de aynı kurala yer verilmiştir. Anılan bu yasa hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki kanıtlarını sunma olanağı tanınmalıdır. Bu yasa hükümleri, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayanmakta olup, uyulmasında zorunluluk bulunan buyurucu kurallardandır.
Somut olayda Yerel Mahkemece, bozma kararının sanık aleyhine olduğu nazara alınmadan, bu karara karşı diyecekleri saptanmadan, yokluğunda karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle saptanan usuli yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 06.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.