7. Hukuk Dairesi 2015/7651 E. , 2015/5720 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Davacı, davalı işyerinde 2001 yılında kadroya geçmeden önceki dönemde mevsimlik işçi olarak çalıştığı hizmetlerinin kıdemine sayılmadığını, 6111 sayılı Yasa ile Karayolları Genel Müdürlüğüne devredildiğini, 2011-2013 yıllarını kapsayacak 3. Dönem TİS’in geçici 4. maddesi gereği önceki işyerlerinde geçen çalışmaların da davalı işyerinde geçmiş gibi kabul edileceğine dair düzenleme gereği derece ve kademelerinin tespiti ile yeni derece ve kademeleri dikkate alınarak ilk kadroya geçişlerinden itibaren TİS’den kaynaklanan ücret farkı, yıpranma primi, ilave tediye farkı, ikramiye farkı alacağının ödetilmesini istemiştir.
Davalı Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İl Özel İdaresi), davacıya sözkonusu hakların 2011-2013 yıllarını kapsayan TİS ile tanındığını, bu nedenle geçmişe yönelik olarak taleplerin yerinde olmadığını, derece ve kademe tespitinde hata olmadığını, gerekli ödemelerin TİS’lere göre zaten yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının bilirkişi tarafından hesaplanan mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönem yönünden hak ettiği derece ve kademenin tespitine, yeni derece ve kademeye göre 5 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınarak alması gereken ücret farklarının davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297"nci maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.(Hukuk Genel Kurulu-2007/14-778 E, 2007/611 K sayılı kararı).
Somut olayda mahkemece, hüküm altına alınan alacaklar yönünden toplam rakam yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Ancak bu, usul ve yasaya aykırı bir yazım tekniğidir. Bu nedenle, mahkemece gerekirse davacıya talepleri tek tek açıklattırılıp buna göre her alacak ile ilgili ayrı ayrı hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde usule aykırı karar verilmesi hatalıdır.
II-Taraflar arasında davacının derece kademe tespitinin doğru belirlenip belirlenmediği uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda, davacının pozisyonunun emeklilik tarihine kadar inşaat ustası olması nedeniyle TİS hükümleri gereği, pozisyonun derecesinin üst sınırı 13 derece olarak belirlenmiştir. Ancak, bilirkişi tarafından 2009 yılında 15, 2010 yılında 16 derece olarak hesaplanması nedeniyle tüm hesaplamalar hatalı olup bu hatalı raporun hükme esas alınması da isabetsizdir. Bu derece tespitindeki hata nedeniyle hesaplamaların tamamının yeniden yapılması gerektiği açıktır.
Yapılacak iş, öncelikle eklenecek derece kademe tespitinin, pozisyonun üst derece sınırı dikkate alınarak TİS düzenlemesi gereği 2 yılda bir derece ve her yıl bir kademe olacak şekilde tespit edip, buna göre alacakların hesaplanmasından ibarettir.
III-Kabul şekli bakımından da;
1-Davacının yasal ilave tediye alacağının 4857 sayılı Yasada düzenlenen ücret alacaklarından olmadığı, bu nedenle en yüksek banka mevduat faizine değil talep dikkate alınarak yasal faiz oranını geçmemek üzere en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi gerektiği göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
2-Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının yıpranma primi alacağından takdiri indirim yapılmadığı ve bu hususun mahkemenin takdirine bırakıldığı bildirilmiş olup, mahkemece herhangi bir indirim yapılmadan hesaplanan meblağ hüküm altına alınmıştır.
Her ne kadar davacı vekili talep artırım dilekçesinde, takdiri indirim yapılmasının zorunluluk olmadığı gibi davacı için haksızlık olacağını bildirmiş ise de, aynı mahkemede hükme bağlanan ve birçok dosyada davacılar aleyhine olarak yıpranma prim alacağından %30 takdiri indirim yapılmış ve bu kararlar davacılar tarafından itiraz edilmeyerek bu yönüyle kesinleşmiştir. Hal böyle olunca, aynı işyerine aynı işi yapan işçiler yönünden bilirkişiye göre değişen ve birbirine zıt uygulamaların yerleşmesi uygulama birliğini ve adalet duygusunu incitecek sonuçlara sebep olacaktır. Bu nedenle, davacının yıpranma pirim alacağı hakkında, alacağın uzun bir süre için hesaplanması, davacının izinli ve raporlu olduğu zamanların bulunacağı gözönünde tutularak Yargıtay’ca son yıllarda takdiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almış olması nedeniyle uygun görülecek oranda bir takdiri indirimin yapılmaması isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istak halinde davalıya iadesine, 30/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.