7. Hukuk Dairesi 2015/7649 E. , 2015/5718 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılar veklillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
I-Davacı, davalı işyerinde 2001 yılında kadroya geçmeden önceki dönem mevsimlik işçi olarak çalıştığı hizmetlerinin kıdemine sayılmadığını, 6111 sayılı Yasa ile ... ne devredildiğini, 2011-2013 yıllarını kapsayacak 3. Dönem TİS’in geçici 4. maddesi gereği önceki işyerlerinde geçen çalışmaların da davalı işyerinde geçmiş gibi kabul edileceğine dair düzenleme gereği derece ve kademelerinin tespiti ile yeni derece ve kademeleri dikkate alınarak ilk kadroya geçişlerinden itibaren TİS’den kaynaklanan ücret farkı, yıpranma primi, ilave tediye farkı, ikramiye farkı alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İl Özel İdaresi), davacıya sözkonusu hakların 2011-2013 yıllarını kapsayan TİS ile tanındığını, bu nedenle geçmişe yönelik olarak talebin yerinde olmadığını, derece ve kademe tespitinde hata olmadığını, gerekli ödemelerin TİS’lere göre zaten yapıldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ..., davalının 6111 sayılı Yasa gereği kurumlarına devredildiğini, bu nedenle 2001 yılında yapılan hata nedeniyle kendilerine dava açılamayacağını bu nedenle davanın husumetten reddi gerektiğini, intibak işlemlerinin devir sırasında kurumlarınca doğru yapıldığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının bilirkişi tarafından hesaplanan mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönem yönünden hak ettiği derece ve kademenin tespitine, yeni derece ve kademeye göre 5 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınarak alması gereken ücret farklarının davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297"nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.(Hukuk Genel Kurulu 2007/14-778 E., 2007/611 K. sayılı kararı).
Somut olayda mahkemece, hüküm altına alınan alacaklar yönünden toplam rakam yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Ancak bu, usul ve yasaya aykırı bir yazım tekniğidir. Bu nedenle, mahkemece gerekirse davacıya talepleri tek tek açıklattırılıp buna göre her alacak ile ilgili ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir.
II-Kabüle görede;
1-Taraflar arasında davacının derece kademe tespitinin doğru olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının davalı işyerinde mevsimlik işçi olarak 9 yıl 328 gün çalışmasının bulunduğu, bu çalışmaya karşılık olarak her iki yılda bir derece ve her yıl bir kademe alacağı, davacının eklenmesi gereken derece ve kademesinin 6/10 olduğu, 01.03.2011 tarihi itibariyle olması gereken derece ve kademesinin 11/21 olarak tespiti gerektiği belirtilerek zamanaşımı savunmasına göre dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için alacak hesabı yapılmıştır. Ancak bu hesaplama tarzı hatalıdır.
İşyerinde uygulanan TİS gereği olarak davacının tam bir yıl çalışmasının karşılığı 1 kademe, 2 yıl çalışmasının karşılığı da 1 derecedir. Davacının mevsimlik işçilikte geçen çalışma süresine göre eklenen derece ve kademe hatalıdır. Davacının eklenmesi gereken derece ve kademesi 4/10 olması gerekirken fazla belirlenmiştir. Ayrıca, davacının emeklilik tarihine kadar bina mal bakıcısı olması nedeniyle TİS hükümleri gereği, pozisyonunun derecesinin üst sınırı 9. derece olarak belirlenmiştir. Ancak, bilirkişi tarafından 2009 yılında 10, 2011 yılında 10 derece olarak hesaplanması nedeniyle tüm hesaplamalar hatalı olup bu hatalı raporun hükme esas alınması da doğru olmamıştır. Bu derece tespitindeki hata nedeniyle hesaplamaların tamamının yeniden yapılması gerektiği açıktır.
Yapılacak iş, öncelikle eklenecek derece kademe tespitinin, pozisyonunun üst derece sınırı dikkate alınarak TİS düzenlemesi gereği 2 yılda bir derece ve her yıl bir kademe alacak şekilde tespit ettirip, buna göre alacakların hesaplanmasından ibarettir.
2-Davacının yasal ilave tediye alacağının 4857 sayılı Yasada düzenlenen ücret alacaklarından olmadığı, bu nedenle en yüksek banka mevduat faizine değil talep dikkate alınarak yasal faiz oranını geçmemek üzere en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi gerektiği göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmeside yanlış olmuştur.
3-Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının yıpranma primi alacağından takdiri indirim yapılmadığı ve bu hususun mahkemenin takdirine bırakıldığı bildirilmiş olup, mahkemece herhangi bir takdiri indirim yapılmadan hesaplanan meblağ hüküm altına alınmıştır.
Her ne kadar davacı vekili talep artırım dilekçesinde, takdiri indirim yapılmasının zorunlu olmadığı gibi davacı için haksızlık olacağını bildirmiş ise de, aynı mahkemede hükme bağlanan ve başka bilirkişi tarafından raporu hazırlanan birçok dosyada davacılar aleyhine olarak yıpranma prim alacağından %30 takdiri indirim yapılmış ve bu kararlar davacılar tarafından itiraz edilmeyerek bu yönüyle kesinleşmiştir. Hal böyle olunca, aynı işyerinde aynı işi yapan işçiler yönünden bilirkişiye göre değişen ve birbirine zıt uygulamaların yerleşmesi uygulama birliğini ve adalet duygusunu incitecek sonuçlara sebep olacaktır. Bu nedenle, davacının yıpranma pirim alacağı hakkında, alacağın uzun bir süre için hesaplanması, davacının izinli ve raporlu olduğu zamanların bulunacağı gözönünde tutularak Yargıtay’ca son yıllarda takdiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almış olması nedeniyle uygun görülecek oranda bir takdiri indirimin yapılmaması da isabetsiz olmuştur.
4-Davacı dava dilekçesi ile fazla mesai alacağı da talep etmiş olup bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemesi hatalıdır.
5-Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesine rağmen davalılar yararına avukatlık ücretine hükmedilmemesi de yanlış olmuştur.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına iadesine, 30/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.