10. Hukuk Dairesi 2010/15425 E. , 2012/3406 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının 28.03.1986-28.3.2001 tarihleri arasında, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu ...sigortalısı olduğunun ve Kuruma borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmü karşısında, davanın yasal dayanağının 1479 sayılı Kanun olduğu anlaşılmaktadır.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı kanunun 24. maddesine göre, bir kimsenin zorunlu ....sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekli iken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Öte yandan, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasanın 6. maddesi ile değişik 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde, zorunlu .... sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların ... sigortalısı olacağı belirtilmiştir.
619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan ...’nin Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden sonra 4956 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle bu kez; ...gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Yasa kapsamına alınmışlardır.
Davacının bayan kuaförlük mesleği sebebiyle, 28.03.1986 tarihli vergi kaydına istinaden ve anılan tarih itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak tescil edildiği, 28.03.1986-31.05.1989 ve 20.07.1993-31.12.1993 tarihleri arasında vergi kaydı, 06.03.1986-02.07.2008 tarihleri arasında ise oda kaydı bulunan, sicil kaydına rastlanmayan davacının, dava açılana dek Kurum tarafından aktif sigortalı kabul edilir iken, yargılama aşamasında, 23.03.2009 tarihli mahallinde düzenlenen tutanak gereği (odaya giriş kararının ve ilgili sanayi ve ticaret il müdürlüğüne üyeliğinin bulunmaması gerekçeleriyle) oda kaydının geçerli olmadığı sonucuna varması üzerine, ... İlindeki vergi kaydı esas alınarak 31.05.1989 tarihi itibariyle terkin işlemi yaptığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, ... ve ... illerindeki vergi kayıt dönemlerinde zorunlu sigortalı kabul edilen davacının, ödediği primlerin karşılık geldiği süre dikkate alınarak zorunlu sigortalılık dönemleri arası ile sonrasında 31.05.1996 tarihine dek (toplamda 10 yıl 2 ay ve 3 gün olmak üzere ) isteğe bağlı sigortalı kabul edildiği belirlenmektedir .
Uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken ilk sorun, oda kaydının geçerli olup olmadığıdır. Yapılacak değerlendirmede, anılan hususa dair ispatlanmış bir sahtecilik durumunun varolup olmadığı, davacının Kurumu yanıltıcı beyanda bulunup bulunmadığı, üyeliğe giriş tarihinde diğer oda üyeleri hakkında odaya giriş kararının ve Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğüne üyeliğinin şart kılınıp kılınmadığı irdelenmelidir. Yargılama sonunda oda kaydının geçersiz olduğu sonucuna varılırsa şimdiki gibi, geçerli olduğu sonucuna varılır ise, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alınarak zorunlu sigortalılık süresi belirlenmeli, bu süreye dair Kuruma borcu bulunup bulunmadığı irdelenmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 28.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.