1. Hukuk Dairesi 2019/2080 E. , 2019/5283 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.07.2015 gün ve 2013/25 Esas - 2015/179 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 11.02.2019 gün ve 2016/3907 Esas - 2019/876 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 232 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine inşaat yapımı konusunda davalı yüklenici ...ile sözleşme yaptığını, sözleşmeden sonra yüklenicinin inşaatın yapımı için paraya ihtiyacının olduğunu bildirmesi üzerine bankadan kredi alabilmesi için ... 2. Noterliği’nin 04.07.2008 tarih ve 12588 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...’i vekil tayin ettiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlendiği tarihten itibaren 5 yıl geçmiş olmasına rağmen inşaata başlanmadığını, sebebini sormak için Belediyeye gittiğinde davalı ... tarafından dava konusu taşınmazın ½ payının bilgisi ve rızası dışında diğer davalı ...’ye temlik edildiğini öğrendiğini, kendisine bir bedel ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içerinde hareket ettiklerini ileri sürerek, devredilen ½ payın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., ... İnş. Ltd. Şti ile yapılan satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin verilen vekalet ile ilgisinin bulunmadığını, davacının eşi ...’in kredi kartı borcu nedeniyle payın satıldığını sonradan öğrendiğini, temlikin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, diğer davalı ... ile para alışverişinin olmadığını, satış bedeli konusunda soru sormadığını, devri vekaleten yaptığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ..., iddiaları kabul etmediğini, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, satış bedelini de davacının eşi ...’ya ödediğini, tüm olayların ...’in bilgisi dahilinde olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararın, Dairenin 11.02.2019 tarih ve 2016/3907 E 2019/876 K sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş, davacı vekili tarafından süresince karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’nun, ... 2. Noterliği’nin 04.07.2008 tarih ve 12588 yev no’lu vekaletnamesi ile maliki olduğu dava konusu 323 ada 1 sayılı parselin tamamını veya bir kısmını dilediğine dilediği bedelde satması, ipotek vermesi vs konularda 1978 doğumlu davalı ...’yü vekil tayin ettiği, aynı gün mal sahibi Nurcan Karagöz ile yüklenici ... İnş. Ltd. Şti.’ni temsilen ... arasında ... 1. Noterliği’nin 04.07.2008 tarih ve 17599 yev no’lu Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin tanzim edildiği, sözleşme uyarınca mal sahibinin 323 ada 1 sayılı parseline toplam 6 adet dubleks daire inşa edileceği, 1 ve 2 no’lu dubleks dairelerin mal sahibine, kalan dairelerin ise yükleniciye ait olacağının kararlaştırıldığı, tarafların da kabulünde olduğu üzere imar işlemlerinde yaşanan aksaklık nedeniyle uzun süre inşaatın başlayamadığı, (keşif tarihi olan 13.02.2015 tarihi itibariyle de herhangi bir faaliyetin bulunmadığı) akabinde dava konusu 323 ada 1 sayılı parselin tamamı davacı ... adına kayıtlı iken; Nurcan’a vekaleten davalı ...’nün anılan taşınmazın ½ payını 22.500,00 TL’ye davalı ...’ye 09.03.2009 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, ½ payın davacı üzerinde bırakıldığı anlaşılmıştır.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davacının satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı ... İnş. Ltd. Şti.’nin 2006 yılındaki ortaklarının ... in eşi) ile İlknur (...’un eşi) Emniyetli olduğu, 09.10.2009 tarihinden sonra ise hisse devri ile yeni ortaklarının ... ve ... olduğu, davalı ...’ın da tarafları tanıdığı, davalı ...’in çekişmeli vekaletname ile kat karşılığı inşaat sözleşmesinin bir ilgisinin olmadığını savunduğu, ancak aynı gün yapılan ve aynı olay akışında gerçekleşen işlemlerin birbirinden bağımsız olduğunun savunulmasının eldeki dava bakımından hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalı ...’ın satış bedeli olan 55.000,00 TL’yi davacının eşi ...’e elden ödediğini savunduğu, ne var ki 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesindeki amir hüküm uyarınca bu savunmanın senetle ispat edilmesi gerektiği, davalı tanığı ...’nin ödemeye ilişkin beyanlarına da itibar edilemeyeceği, çekişmeli payın akit tablosunda satış bedelinin 22.500,00 TL olarak gösterildiği, bu bedelin ödendiği savunulsa dahi keşfen ½ payın değerinin 55.000 – 60.000 TL arasında olduğunun saptandığı, bedeller arasında davacının zararına fahiş fark olduğu, öte yandan diğer davalı tanığı ve olayların içinde yer alan ...’nin; davacının eşi ...’e borç para verdiğini, inşaatın yapılması halinde ...’in bunları satıp bedelini ödeyeceğini, ancak inşaat yapılamayınca borcun ödenmesi için davacının vekaletname verdiğini, ½ payın da ...’a satılarak bu şekilde davacının eşi ...’in borcunu ödediğini beyan ettiği, ne var ki davacı ... eşi olan ...’in borcundan sorumlu olmadığı gibi tanık Mesut’un da inşaat yapılamayınca vekaletnamenin verildiği beyanı çelişkili olup, vekaletnamenin kat karşılığı inşaat sözleşmesinin imzalandığı gün verildiği, davacı tanığı ...’in ise Murat’ın yüklenici şirkete para yardımında bulunduğunu, borcunu tahsil edemeyince şirket ortağı vekil ...’in de borcu kapatmak için çekişmeli ½ payı devrettiğini beyan ettiği, netice itibariyle; davacı ...’ın dava konusu taşınmazdaki ½ payını davalı ...’a satış iradesinin bulunmadığı, davacının kat karşılığı iki adet dubleks mesken edinme amacı taşıdığı, inşaat masrafları için eşi ...’in de tanıdığı olması nedeniyle güvendiği yüklenici şirket ortağı ...’e taşınmazı ipotek gösterebilmesi amacıyla vekaletname verdiği, ancak davalı ...’in sadakat ve özen borcuna aykırı olarak davacıyı zararlandırma kastı ile taşınmazın yarı payını davalı ...’a sattığı, davalı ...’ın da durumu bildiği ya da kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde bilebilecek durumda olduğu, çünkü üzerine 6 adet dubleks mesken yapılacak taşınmazın yarısını 22.500,00 TL gibi düşük bir bedel ile aldığı, daha yüksek bir bedel ödediğini de kayda dayalı ispat edemediği, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının kanıtlandığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine, yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davacının bu yöne değinen karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince oyçokluğuyla KABULÜNE, Dairenin 11.02.2019 tarih ve 2016/3907 E 2019/876 K sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, yerel mahkemenin 08.07.2015 tarih ve 2013/25 E 2015/179 K sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.10.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, temyiz incelemesi sonucu hüküm onanmış ise de karar düzeltme aşamasında onama kararı ortadan kaldırılarak, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğine ilişkin oyçokluğuyla bozma kararı verilmiştir.
Ne var ki, taşınmazın 1/2 payının vekil aracılığı ile 09.03.2009 tarihinde davalıya temlik edildiği gün ... Belediyesine emlak vergisi beyannamesi verilmiş ve taşınmazın emlak vergileri önceden tam hisse olarak ödenmekte iken, 1/2 pay temlikinden sonra davacı tarafından kalan 1/2 hissesi için ödemeler yapıldığı getirtilen kentli beyan hesap kartı dökümünden anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava dilekçesinde satışın dört yıl sonra öğrenildiğine dair açıklamaların gerçeği yansıtmadığı açıktır. Öte yandan, davacının eşi olan tanığının beyanı dışında, davalı tanıkları iddianın doğru olmadığını ifade etmişlerdir. Dosya kapsamına göre davacının iddiasını TMK"nun 6. ve HMK"nun 190. maddeleri uyarınca usulünce ispat edemediğinden davanın reddine dair kararın onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.