Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi, davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R –
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın 6487 sayılı Yasanın 22. maddesi ile Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici 7. madde uyarınca reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Kamulaştırma işlemlerinin davacıya tebliğ edildiği ve dava konusu taşınmazlardaki payının 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi uyarınca Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü adına hükmen tescil edildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de; 13.03.2015 gün ve 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 gün ve 2013/95-2014/176 sayılı kararının 14.09.2015 günü yürürlüğe girmesi ile; 6487 sayılı Yasanın 22. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici 7. maddesinin iptal edildiği anlaşılmakla bu maddenin uygulanması mümkün değildir. Öte yandan, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25. maddesi uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi açısından, aynı yasanın 13. maddesi uyarınca yapılan tebligatla başlar. Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu 2351 ve 2488 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma işlemlerinin 06.10.1986 gününde davacının kendisine tebliğ edildiği halde, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 14. maddesi uyarınca 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı gözetilerek, sözü edilen parseller yönünden açılan davanın bu gerekçeyle reddi yerine, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğrudur. Ancak; -Dava konusu 2483 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kamulaştırma işlemlerinin davacıya 14.10.1986 tarihinde birlikte sakin Osman Eken imzasına tebliğ edildiği anlaşılmakta ise de; sözü edilen kişi ile davacının tebliğ tarihinde aynı konutta oturup oturmadıkları ve akrabalık ilişkileri ilgili yerlerden (nüfus, muhtarlık vb) ve zabıta marifetiyle araştırılıp, gerektiğinde tanık da dinlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi, Doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 16/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.