10. Hukuk Dairesi 2012/2390 E. , 2012/3246 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, yaşlılık aylığına esas alınacak sigortalılık başlangıç tarihinin 01.06.1979 olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının, ... adına tescilli ..... sicil nolu özel bina inşaatı iş yerinde 01.06.1979 tarihinde işe girdiğini gösterir bildirgenin 29.09.1981 tarihinde Kuruma verildiği işyerinin 1979/2 dönem bordrosundan davacının 10.06.1979 tarihinden itibaren 30 gün çalışmasının bildirildiği ve primlerinin ödendiği, dinlenen tanık anlatımlarından da fiili çalışmanın doğrulandığı görülmektedir.
Davanın 5510 sayılı Yasa"nın 4/I-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa"nın Geçici 7. maddesi hükmünde “bu Kanun"un yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun"un geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü gözetildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığın dayandığı mevzuat hükümleri 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesidir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2. ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz.Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün .... 30.6.1999 gün .... gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün ...., 3.11.2004 gün .... ve .... 10.11.2004 gün .... ve 10.12.2004 gün .... sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; davacının 01.06.1979 tarihinden itibaren 1979/2 dönemde 30 gün, ... adına tescilli .... sicil nolu özel bina inşaatı işyerinde çalışmasının Kuruma bildirildiği ve primlerinin ödendiği, ayrıca aynı dönemde sözkonusu işyerinde davacının çalışması hakkında bilgisi bulunan tanık anlatımları ile de fiili çalışmanın doğrulandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yazılı belgeler ve tanık anlatımlarına göre davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.06.1979 olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken tanık anlatımlarının soyut olduğu gerekçesi ile istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.