11. Ceza Dairesi Esas No: 2017/12334 Karar No: 2019/6789 Karar Tarihi: 30.09.2019
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/12334 Esas 2019/6789 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçunun oluşması için, yetkili bir kamu görevlisinin açıklamaları üzerine resmi bir belgenin düzenlenmesi gerektiğini ve yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığını belirtmiştir. Somut olayda, sanığın beyanı üzerine gerçeğe aykırı bir belge düzenlenmediği anlaşılmıştır. Bu sebeple, kararın yasaya aykırı olduğu ve sanığın lehine bulunan idari para cezasının miktarına göre Kabahatler Kanunu’nun 20/2-c maddesi uyarınca soruşturma zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıldığından sanık hakkında idari para cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kanun maddeleri: Kabahatler Kanunu’nun 20/2-c, 20/1.
11. Ceza Dairesi 2017/12334 E. , 2019/6789 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan HÜKÜM : Mahkumiyet
Resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçunun oluşması için, kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan yine beyan olunan bilgiler ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır. Somut olayda; Güvenlik güçlerince durumundan şüphelenilmesi üzerine kimliği istenen sanığın kimliğinin yanında olmadığını söyleyip kendisini ... olarak tanıtıp, ona ait kimlik bilgilerini verdiği, ancak şüphelenilmesi üzerine kardeşinin ve dedesinin ismi sorulduğunda gerçek kimliğini açıkladığı ve tutulan tutanağı da kendi ismi ile imzaladığı, sanığın beyanı üzerine gerçeğe aykırı bir belge düzenlenmediği anlaşılmakla, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçunun unsurlarının oluşmadığı, sanığın eyleminin Kabahatler Kanunu"nun 40. maddesinde düzenlenen kabahati oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak sanığın lehine bulunan ve eylemine uyan 5326 sayılı Yasanın 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 20/2-c maddesinde yazılı soruşturma zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 20.10.2013 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK.nin 322 ve Kabahatler Kanunu’nun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan Kabahatler Kanunu’nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 30.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.