7. Hukuk Dairesi 2015/3584 E. , 2015/5614 K.
"İçtihat Metni" Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalıya ait mermer taş ocağında tehlikeli, ağır işçilik ve profesyonellik isteyen bir işte 16/09/2008- 27/01/2009 tarihleri arasında 1.500,00 TL ücretle çalıştığını tüm çalışılan süre boyunca hiçbir ödeme yapmadan çıkışının verildiğini iddia ederek fazla çalışma, hafta tatili ve ödenmeyen ücret alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının vasıfsız işçi olarak istihdam edildiğini, ağır işçilik ve profesyonellik gerektiren bir işte çalışmadığını, tüm alacaklarının davacıya ödendiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının 16/09/2008- 27/01/2009 tarihleri arasında net 1.350,00 TL ücretle davalı iş yerinde çalıştığının kabulüyle sonuca gidilmiştir.
Taraflar arasında davacının davalı işverene ait iş yerinde 09.12.2008 – 27.01.2009 tarihleri arasında çalışıp çalışmadığı konusunda ihtilaf bulunmaktadır.
Somut olayda iş yerinde düzenlenen teknik nezaretçi raporlarına göre hava ve iklim koşulları nedeni ile 09.12.2008 tarihinde ocakta üretime ara verildiği ve 15‘er günlük periyotlarla aynı şekilde üretime ara verildiğinin anlaşıldığı ve en son 22.06.2009 tarihinde düzenlenen raporda ise 19.06.2009 da üretime başlandığının yazılı olduğu görülmektedir. Bilirkişice yapılan hesaplamada sadece raporun düzenlendiği tarihlerde davacının çalışmadığı kabul edilerek hizmet süresi belirlenmiş ise de mahkemece, sorumlu müdür tarafından düzenlenen tutanaklarda ki üretime ara verilme durumunun sadece raporun tutulduğu o gün mü yoksa 2. rapor düzenlenene kadar olan 15 günlük süreçte mi üretime ara verildiği ve bu dönem itibari ile hava şartlarına göre davalı iş yerinde üretime tamamı ile ara verilip verilmediği, üretim yapılan alana ulaşım imkanı olup olmadığı, hava şartları itibari ile üretim yapılıp yapılmadığı ilgili kurumlardan sorulmalı ve ayrıca tanıkların yeniden bilgisine başvurarak tanık beyanları arasındaki çelişkiler de giderilmek suretiyle ve davacının aynı dönem içinde işverene ait başka bir iş yerinden bildirim yapılarak çalışmasına devam edip etmediği de açıklığa kavuşturularak çalışma süresi belirlenip işçilik alacakları bu süreye göre hesaplattırılarak bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve işçinin görevi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle ilgili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı ağır, tehlikeli ve profesyonellik isteyen bir işte aylık 1.500,00 TL bedelle çalıştığını iddia etmiş, davalı işveren ise davacının vasıfsız işçi olarak çalıştığını savunmuştur. Dinlenen davacı ya da davalı tanıkları beyanlarında davacının yaptığı işin niteliği ile ilgili bilgi vermemişler, davacı tanıkları davacının aylık net 1350,00 TL üzerinden anlaşma yaptığını beyan etmişlerdir. Mahkemece davacının net 1350,00 TL ücretle çalıştığı kabul edilmiştir. Emsal ücret araştırması sonucuna göre genel oda niteliğinde olan Mardin Ticaret odası aylık 650,00- 700,00 TL, Ticaret ve Sanayi Odası kalifiye bir elemanın 2008 yılındaki aylık net kazancının 1500,00 TL, 2009 yılındaki net kazancının 1650,00 TL, Diyarbakır Madenciler Derneği vasıfsız işçinin 2008 yılında 638,70 TL, 2009 yılında 666,00 TL ücretinin olabileceğini bildirmiştir. Dosya kapsamından davacının tam olarak ne iş yaptığı, vasıflı işçi olup olmadığı anlaşılamamıştır. Davacının görevi ayrıntılı olarak araştırılıp ve bu husus tanıklardan da sorulmak suretiyle davacının ne iş yaptığı tam olarak belirlendikten sonra ilgili meslek odasından ücret araştırması yapılarak davacının ücretinin belirlenerek işçilik alacakları bu ücrete göre hesaplattırılarak sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması hatalıdır.
4- Kabule göre de, dava kısmi dava olarak açılmış olup, ıslah edilen alacak miktarlarına ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunulmadığı halde mahkemece HMK’nun 26.maddesine aykırı bir biçimde talep aşılarak ıslah edilen miktarlara faize hükmedilmesi de hatalı olmuştur.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 26/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.