11. Hukuk Dairesi 2016/8310 E. , 2018/1631 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/04/2016 tarih ve 2014/330-2016/299 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili; taraflar arasında 09.06.2009 tarihli işbirliği sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin davalı şirketin logosu ve ismi altında sağlık turizmine yönelik müşteri temin edeceğini ve temin ettiği müşterilerden ödenecek ücretin belli bir oranına hak kazanacağını, sözleşmenin taraflarca bir süre yürütüldüğünü, ancak sağlık turizmine yönelik reklam ve faaliyetlerin sağlık mevzuatı kapsamında şikayetlere konu edilmesi nedeniyle yükümlülüklerin ağırlaşması ve neticesinde cezai hükümlerin uygulanmasının sözleşmeyi hukuk dışı bıraktığını ve buna ek olarak da davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucunda sözleşmenin devam edilemez hale geldiğini, bu nedenle müvekkili tarafından 30.03.2010 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini ve sözleşme kapsamında davalıya verilmiş olan 15.590,00 TL bedelli teminat mektubunun iadesinin talep edildiğini, buna karşılık davalının 01.04.2010 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini ve teminat mektubunu iade etmediğini, oysa müvekkilinin sözleşme gereğince üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini ileri sürerek anılan teminat mektubunun davalıdan alınarak müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davanın ise reddini istemiştir.
Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili; taraflar arasında 09.06.2009 tarihli işbirliği sözleşmesi imzalandığını, birleşen davada davalının sözleşmede belirlenen yükümlülüklere aykırı davranması halinde müvekkilinin oluşacak zararlarını teminat altına almak üzere dava konusu teminat mektubunun alındığını, ancak sözleşmenin imzalanmasından bir süre sonra birleşen davada davalının sözleşmeyi ihlal ettiğini, sözleşmede belirtilen “...” logosunu işyeri içinde ve girişinde kullanmadığını, ayrıca müvekkiline ait sağlık turizmi eğitimlerini ve eğitim başlıklarını izinsiz kullanarak başka kişi ve kurumlarla işbirliği içerisinde ücretli ve ücretsiz eğitimler yaptığını ve bu yolla haksız kazanç sağladığını ve haksız rekabete sebebiyet verdiğini, sözleşmenin ihlallerinin “www.....com” adlı internet sitesinde yayınlanan haberler ve çeşitli müşterilere gizli olarak gönderdiği e-maillerle de sabit olduğunu, bu nedenle sözleşmenin müvekkili tarafından haklı olarak feshedildiğini ileri sürerek birleşen davada davalı şirketin sözleşmedeki şartları ihlal ettiği için teminat mektubunun paraya çevrilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, asıl davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanan işbirliği sözleşmesi kapsamında fesih durumunda tarafları bağlayıcı herhangi bir hükme yer verilmediği, dava konusu teminat mektubunun veriliş amacının davacı-birleşen davalının herhangi bir şekilde davalı-birleşen davacı tarafa zarar vermesi halinde uğranılan zararın telafisi olduğu, bu noktada zararın varlığını kanıtlayan herhangi bir bilgi ve belgenin mevcut bulunmadığı, bu nedenle sözleşme kapsamında alınan teminat mektubunun sözleşmenin taraflarca sona erdirilmiş olması karşısında iadesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile davaya konu teminat mektubunun davalıdan alınarak davacıya iadesine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Asıl dava, sözleşme gereğince verilen teminat mektubunun iadesi istemine, birleşen dava ise, teminat mektubunun lehtarı olan davalının sözleşmede belirlenen yükümlülükleri yerine getirmediğinin ve teminat mektubunun paraya çevrilmesinin şartlarının oluştuğunun tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, teminat mektubunun muhatabı olan asıl davada davalı şirketin zararının varlığının ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne ve birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Ancak, garanti sözleşme niteliğinde olan banka teminat mektubu, taraflar arasında düzenlenen 09.06.2009 tarihli işbirliği sözleşmesinden bağımsız olarak, teminat mektubunun metninden de anlaşılacağı üzere lehtar ... İstihdam Hizmetleri Ltd. Şti’nin işbirliği sözleşmesine göre yükümlülüklerinin kısmen veya tamamen yerine getirilmemesini garanti ettiği ve teminat mektubunda yazılı bedelin ödenmesini bu durumun mahkeme kararı ile tespiti şartına bağlandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, asıl davada davacı vekili, sağlık turizmine yönelik reklam ve faaliyetlerin sağlık mevzuatı kapsamında şikayetlere konu edilmesi nedeniyle yükümlülüklerin ağırlaşması ve neticesinde cezai hükümlerin uygulanmasının sözleşmeyi hukuk dışı bıraktığını ve buna ek olarak da davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucunda sözleşmenin devam edilemez hale geldiğini ileri sürerek feshin haklı olduğunu iddia etmiş; birleşen dava da ise, davacı vekili, davalının sözleşme ile yüklendiği yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve sözleşmeyi ihlal ettiğini, müvekkiline ait sağlık turizmi eğitimlerini ve eğitim başlıklarını izinsiz kullanarak başka kişi ve kurumlarla işbirliği içerisinde ücretli ve ücretsiz eğitimler yaptığını ve bu yolla haksız kazanç sağladığını ve haksız rekabete sebebiyet verdiğini ileri sürmüş ve müvekkili tarafından yapılan feshin haklı olduğunu iddia etmiştir. Asıl davada davacının 30.03.2010 tarihli fesih ihbarnamesi davalıya 03.04.2010 tarihinde tebliğ edilmiş ve ihbarnamenin ulaşmasından önce davalının da 01.04.2010 tarihinde düzenlediği ihbarname ile sözleşmeyi feshettiğini davacıya bildirilmiştir. Ancak, dosya kapsamından, sözleşme süresince sağlık mevzuatında asıl davada davacının ileri sürdüğü gibi bir düzenlemenin yapılmadığı, sözleşmenin imzalanması sırasında yürürlükte olan sağlık mevzuatının halen geçerli olduğu, asıl davada davacı tarafından ileri sürülen diğer fesih sebeplerinin de haklı olduğunun ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Yine, birleşen davada davacı vekili tarafından ileri sürülen fesih sebeplerinin mahkemece incelenmediği, taraflar arasında düzenlenen işbirliği sözleşmesi ve ek protokolünün 2.3. maddesi ile davalıya yüklenen yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, asıl davada davacı tarafından yapılan feshin haksız olduğu kabul edilerek birleşen davada davacının ileri sürdüğü hususlar araştırılarak birleşen davada davalının sözleşme ile yüklendiği yükümlülükleri yerine getirip getirmediği hususu tartışıldıktan sonra dava konusu teminat mektubuna yönelik asıl ve birleşen dava hakkında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile fesih sebepleri araştırılmadan sadece zarar araştırması yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, asıl ve birleşen davada verilen kararların bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl ve birleşen davada verilen kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.