21. Hukuk Dairesi 2017/230 E. , 2018/8861 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, 22/03/1985-27/05/1986-30/12/1986-05/11/1990, 14/03/1994-15/04/1995 tarihleri arasında Bağ-Kur"lu hizmetlerinin geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının 22/03/1985-27/05/1986, 30/12/1986-05/11/1990 ve 14/03/1994-15/04/1995 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, davacının 22/03/1985 - 27/05/1986 ile 30/12/1986 -05/11/1990 tarihleri arasında 1479 sayılı Bağkura Tabii Hizmetlerinin geçerli olduğunun ve sigortalı sayılmasının gerektiğinin tespitine ve davalı kurumca bu dönemlere ilişkin yapılmış olan iptal işleminin kaldırılmasına, davacı 15/03/1994 - 14/04/1995 tarihleri arasındaki talebinden vazgeçtiğinden bu dönemlere ilişkin açılan davanın vazgeçme nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 27/05/1986-30/12/1986 ve 05/11/1990-31/03/2011 tarihleri arasında vergi mükellefiyetinin bulunduğu, 15/05/1995-25/04/2011 tarihleri arasında ... Esnaf Odasında ve 05/06/1995 tarihinden itibaren esnaf sicil kaydının olduğu, 15/03/1994-14/04/1995 tarihleri arasında Emekli Sandığı kapsamında sigortalı olduğu, 19/08/1993 tarihinde Kuruma verilen giriş bildirgesine göre 05/11/1990 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılık tescilinin yapıldığı, 20/08/1996 tarihli İB formunda 19/03/1981-14/03/1993 tarihleri arasında ...Esnaf Odasında kaydının bulunduğunun bildirildiği, buna göre davacının tescil tarihinin 22/03/1985 olarak yeniden düzenlendiği, davacının 11/03/2013 tarihinde tahsis talebinde bulunmasından sonra Kurum tarafından vergi daireleri ve esnaf odaları ile yazışmalar yapıldığı, ...Esnaf Odası tarafından davacının kaydının bulunmadığının, odalarında kayıtlı ..."ın kimlik blgileri ile davacının kimlik bilgilerinin uyuşmadığının ve 20/08/1996 tarihli İB formunun sehven yazıldığının bildirildiği, bundan sonra davacının sigortalılık tarihlerinin 27/05/1986-30/12/1986, 05/11/1990-14/03/1994, 15/04/1995-31/03/2011 olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.
01/04/1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20/04/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22/03/1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 02/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Somut olayda, davacının Bağ-Kur sigortalılığı süresince düzenli olarak prim ödemesi yapmadığı, icra tehdidi altında prim borçlarını ödemek zorunda kalmadığı, herhangi bir af yasasından yararlanarak prim borçlarını ödemediği, 6111 sayılı Yasadan yararlanarak yaptığı yapılandırmanın ise düzenli ödeme yapmadığı için iptal edildiği, ...Esnaf Odasında ... adına yapılan kayda bakıldığında baba adı ve doğum tarihinin davacınınkinden farklı olduğu ve kimlik bilgilerinin davacı ile aynı olmadığı anlaşılmaktadır. 20/08/1996 tarihli İB formunu Kuruma sunan davacının söz konusu kaydın kendisine ait olmadığını bilmesi gerektiği muhakkaktır. Bu nedenle, iyiniyetli olmayan bir kimsenin Türk Medeni Kanununun 2. ve 3. maddelerine ve kendi muvazaasına dayanarak sigortalılık elde etmesi mümkün değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.