3. Hukuk Dairesi 2019/627 E. , 2019/6023 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı ; davalı kurum tarafından kendisi adına 05812774 numaralı abonelik tesis edildiğini ve fatura tahakkuk ettirildiğini sonradan öğrendiğini, abonelik sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığı gibi aboneliğin bulunduğu taşınmazla da kendisinin herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, savcılığa bu hususta şikayette bulunduğunu, davalı kuruma yapmış olduğu başvurulara olumlu cevap verilmediğini, tahakkuk ettirilen ve ödenmeyen faturaların tahsilinin talep edildiğini ileri sürerek; sahte olarak adına düzenlenen abonelik sözleşmesinin iptaline, sözleşmeden kaynaklı davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın zamanaşımına uğradığını, davalı kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, davaya konu abonelik sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını iddia eden davacının iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, otel işleten ve adına birden fazla abonelik bulunan davacının, ticari faaliyette bulunuyor olması ve yaptığı işin mahiyeti gereği, yıllardır başka bir ticarethanede kendi adına fatura tahakkuk ettirilmesinden haberi olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, fiili olarak elektrik kullanan kişi ile birlikte abonenin müteselsilen sorumlu olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu aboneliğe ait binanın müteahhitliğini yapan davacının, elektrik aboneliğini kendi üzerine almasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine ; Dairemizin 04.06.2014 tarih ve 2014/580 E. - 2014/8919 K. sayılı ilamı ile, "... Mahkemece yapılacak iş; öncelikle davacının iddiası üzerinde durularak, davaya konu sözleşme altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda uzman bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yapmak, daha sonra davalı savunması üzerinde durarak, daha evvel tahakkuk eden faturaların davacı tarafından ödenip ödenmediğini araştırmak ve varılacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır. Mahkemece bu hususlara dikkat edilmeden eksik
araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve alınan ATK raporu doğrultusunda, dava konusu elektrik aboneliğinin davacı üzerine kayıtlı olduğu, tahakkuk ettirilen faturaların ödendiği, davalının alacaklı olduğunu ispat ettiği, davacının ise borcun kendisinden kaynaklanmadığını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun " Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller" 266. maddesi ; " Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz." düzenlemesini içermektedir.
Somut olayda; mahkemece, dava konusu abonelik sözleşmesindeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılmış olup, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda; imzanın, teşhise götürecek önemli karakteristik materyal içermeyen, karalama tarzında, tersimi basit taklidi kolay imza olması nedeniyle davacının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği bildirilmiş, anılan rapor hükme esas alınarak karar verilmiştir. Rapor, bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir.
Raporun, Adli Tıp Kurumu"ndan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından, kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi"nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. ( Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2009 tarih ve 2009- 12-282 sayılı kararı )
Hal böyle olunca, mahkemece; Adli Tıp Kurumu"nun imza incelemesinde üst ve son merci olmadığı gözetilerek, üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden ( grafoloji alanında uzman ) oluşturulacak bilirkişi heyetinden, dava konusu sözleşmedeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığına ilişkin yeniden rapor alınması ; imzanın davacıya ait olmadığı anlaşılır veya imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı yine tespit edilemezse, bu durumda ispat yükünün davalıda olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına, BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01.07.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.