
Esas No: 2019/2062
Karar No: 2020/2092
Karar Tarihi: 09.03.2020
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/2062 Esas 2020/2092 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum ve davalı ... vekilleri ve davalı ... tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, davalı ... vekili ve davalı ..."ın istinaf başvurularının reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü; Akhisar 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi"nin 02.05.2017 tarih, 2015/71 Esas ve 2017/133 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına,asıl ve birleşen davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı ... vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Kurum sigortalısı ..."nın, davalı ..."a ait depo yapım işinde çalışmakta iken 13.06.2012 tarihinde iş kazası geçirerek vefat ettiğini, hak sahiplerine 97.426,88 TL ilk PSD"li gelir bağlandığını, kazanın meydana gelmesinde davalının kusurunun bulunduğunu, hak sahiplerine bağlanan 97.426,88 TL PSD"li gelirin şimdilik %10 kusur oranına tekabül eden 9.742,68 TL"sinin gelir onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen dava da; davacı vekili, alınan kusur raporunda, davalı ..."ın %40, ..."ın %25 kusurlu olduğunun tespit edildiğini beyanla, Akhisar 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi"nin 2015/71 Esas sayılı dosyasında talep edilen %10 kusura tekabül eden 9.742,68 TL haricinde sigortalı hak sahiplerine bağlanan ilk PSD tutarından ileri gelen kusur oranları bakımından asıl işveren ..."dan %40 kusura tekabül eden 38.940,752 TL"den ilk dosyadaki miktar düşüldükten sonra kalan ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 29.228,064 TL ile davalı ..."ın kusur durumuna tekabül eden 24.356,72 TL olmak üzere toplam 53.584,792 TL Kurum zararının gelir onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı ... vekili, davalının olayın oluşumunda ve sigortalılık konusunda herhangi bir kusurunun olmadığını, ... ile aralarında sözlü olarak götürü usul ile istisna akdi yapıldığını, husumete itiraz ettiklerini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen dosyanın davalısı ..., dava konusu kazayla herhangi bir ilgisinin ve sorumluluğunun bulunmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, ‘ 1- Asıl ve birleşen dava dosyaları ile açılan davaların ayrı ayrı kabulüne,
2- 38.970,75 TL nin gelir onay tarihi olan 26/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..." dan alınarak davacı kuruma ödenmesine,
3- 24.356,72 TL nin gelir onay tarihi olan 26/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..." dan alınarak davacı kuruma ödenmesine" dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı Kurum vekili, asıl işveren - alt işveren ilişkisi sebebiyle müteselsil sorumluluk dolayısıyla müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken kusur oranlarına göre ayrı ayrı tahsiline karar verildiğini, 5510 sayılı Kanun"un 21. ve 23. maddeleri uyarınca alt işveren ... ile birlikte müteselsil sorumluluğun söz konusu olduğunu beyanla, ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesini istemiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı ... vekili, dava konusu olayla ilgili eser sözleşmesi yapıldığını, müteveffanın işvereni olmadığını beyanla, ilk derece mahkemesi kararının lehine bozulmasını istemiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran birleşen dosya davalısı ..., kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını, takdir edilen miktarı çok yüksek olduğunu beyanla, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
B- BAM KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, 5510 sayılı Yasanın 23. maddesi gereğince davalıların, sigortalının kusurunun yarısının ilavesi ile %82,5 kusur oranına karşılık gelen 80.377,18 TL"den müşterek müteselsil sorumlu oldukları, ancak taleple bağlı kalınarak hüküm kurulması gerekeceği gerekçeleriyle davalı ... vekili ve davalı ..."ın istinaf başvurularının reddine ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Akhisar 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi"nin 02.05.2017 tarih, 2015/71 Esas ve 2017/133 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın kabulü ile; 63.327,47 TL ilk PSD"li gelirin gelir onay tarihi olan 26.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine, fazlaya ilişkin istemin saklı tutulmasına, dair karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, sigortalıya verilen kusurun yüksek olduğu gerekçesiyle,
Davalı ... vekili; aradaki ilişkinin eser sözleşmesine dayandığı gerekçeleriyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
5510 sayılı Kanunun 12. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişidir. Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde, ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı sorumluluğun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması ya da anahtar teslim iş olduğu ibaresinin konulmuş olması; bu sözleşmenin tarafı olmayan Kurumu bağlamaz.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, madde anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı), asıl işveren olmayacağından, alt - asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön “devir” olgusudur. Devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Diğer iş yerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kişi, devredilen iş dolayısıyla işverenlik sıfatına sahip olmadığı için asıl işveren olarak sorumlu tutulamayacaktır. Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kimsenin diğer bir takım iş yerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.
Alınan iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi veya yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Diğer bir anlatımla, bir işverene ait iş yerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin yardımcı parçası olup olmadığıdır. İş yerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendi iştigal konusu olmayan bir işi kendisi sigortalı çalıştırmaksızın bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
Davalı ...’ın, diğer davalı ...’a eser sözleşmesine dayalı olarak çatı yapım ve tadilat işinin verildiği iddiası karşısında yeterince iredeleme yapılmaksızın asıl – alt işveren ilişkisi kabul edilerek yazılı hüküm kurulmuştur.
Öncelikle, davalılar arasındaki hukuki ilişkinin istisna akdi kapsamında olup olmadığı yönünde, davalı ...’ın gerçek işinin ne olduğu, depo çatı yapım ve tadilat işinin asıl işle bir bağlantısı olup olmadığı, depo çatı işi ile ilgili sigortalı bildirimi yapıp yapmadığı, buna ilişkin davalıların elinde bulunan tüm yazılı kayıtlar ve Kurum kayıtları getirtilmeli sonuca göre de davalılar arasındaki ilişkinin, tüm şüpheden uzak asıl-alt işveren ilişkisi mi yoksa eser sözleşmesi olduğu değerlendirilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı ...’ın asıl işinin ne olduğu gözetilerek depo çatı yapım ve tadilat işinin istisna akdi kapsamında olup olmadığı daha açık ifadeyle davalı ...’ın asıl işveren olup olmadığı tam olarak araştırılarak buna göre yeniden kusur tespiti yaptırılarak ve elde edilecek sonuç değerlendirilerek, ayrıca kararı temyiz etmeyen davalı yönünden Kurum lehine usuli kazanılmış hakkın oluşacağı gözetilerek karar verilmelidir
O hâlde, davacı Kurum ve davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10 Dairesi kararının HMK’nın 373/2 maddesi gereği kaldırılarak hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."a iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, 09.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.