Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/9956
Karar No: 2013/9893

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2013/9956 Esas 2013/9893 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2013/9956 E.  ,  2013/9893 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatlarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme, davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
    Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, kıdem ve ihbar tazminatlarının davalıdan tahsili istemi ile dava açmıştır.
    Davalı, davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 150/5.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
    Davacı vekili tarafından karar temyiz edilmiştir.
    İncelen dosya içeriğine göre, 23.08.2010 tarihinde açılan davada yargılamanın 10.10.2012 tarihli oturumunda davanın takip edilmeyerek müracaata kaldığı ve davacının başvurusunu yenileyerek dosyanın tekrar ele alındığı, bu sefer 26.02.2013 tarihinde takip edilmemesi sebebiyle mahkemece, 05.03.2013 tarihli karar ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 150. maddesinin 5. fıkrasına dayanılarak iki kere işlemden kaldırılmış dosyanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Dava 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanunu"ndan önce, seri yargılama usulünün geçerli olduğu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde açılmıştır. Anılan Kanun döneminde, iş davaları sözlü yargılama usulüne tabi olup bu usulde ikiden fazla takipsiz bırakılması halinde açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmekte idi. 6100 sayılı Kanunu göre, iş davaları basit yargılama usulüne tabi olup HMK"nun 320. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen "Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır", kuralı ile basit yargılama usulünde davanın birden fazla takipsiz bırakılması halinde açılmamış sayılmasına karar verileceği hükme bağlanarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"ndan farklı bir düzenleme yapılmıştır.
    Her ne kadar usul kuralları yürürlüğe girmekle derhal etkisini meydana getirdiği ve tamamlanmamış usul işlemlerine de uygulanacağı gerekmekte ise de dava sözlü usulün geçerli olduğu dönemde açılmış ve yargılama devam etmekte iken davanın tabi olduğu usulde değişiklik yapılarak basit yargılama usulüne tabi kılınmıştır. Bu durumda, davanın açıldığı tarihte davanın tabi olduğu usule göre davacının davayı birden fazla takipsiz bırakma hakkının bulunduğu ve yargılama devam etmekte iken usul değişikliğinin yapıldığı hususları dikkate alındığında mahkemece davanın açılmamış sayılması durumuna gelmiş olmasının kabul edilmesi; hakkı daraltıcı nitelikte olacağından mahkemece 6100 sayılı Kanun"un 150/5. maddesine istinaden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Yukarıda açıklanan sebeplerle, davacı tarafın 26.02.2013 tarihli duruşmaya katılmamış olması gerekçesi ile 1086 sayılı Kanun"un 409. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, 6100 sayılı Kanun"un 150/5. maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.05.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


    (M)



    KARŞI OY

    Somut olayda, davacı 23.08.2010 tarihinde açtığı alacak davasını 10.10.2012 tarihinde ilk kez takipsiz bırakması nedeniyle işlemden kaldırılmasına karar verildikten sonra 26.02.2013 tarihinde ikinci kez takipsiz bırakmış, Mahkemece de 6100 sayılı HMK’nin 150/5 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
    Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)’ nun 409. maddesinde ve anılan kanunun yerine 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’ nun 150. maddesinde; işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan davanın, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan bu düzenlemenin yazılı yargılama usulüne tabi davalarda uygulanacağında kuşku ve duraksama bulunmamaktadır.
    Ne varki 6100 sayılı HMK’nin 320/4. maddesinde, anılan düzenlemelerden(ve bu arada yazılı yargılama usulünden) farklı olarak; basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosyanın, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Böylece HMK ile basit yargılama usulüne tabi davalarda davanın takipsiz bırakılması sayısını kısıtlayan bir düzenleme getirilmiştir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında somut olay yönüyle uyuşmazlık; 6100 sayılı HMK’nin yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce açılan ancak anılan tarihten sonra bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilen ve bir kez de takipsiz bırakılan davada, mülga 1086 sayılı HUMK’nin 409. maddesinin mi, yoksa 6100 sayılı HMK’ nin 320/4. maddesinin mi uygulanacağı noktasında toplanmaktadır.
    Bu noktada, kanunların yürürlüğüne ilişkin temel ilke ve bu kapsamda usule ilişkin
    kanun hükümlerinin yürürlüğü konusunda genel bir açıklama yapılmasında fayda bulunmaktadır:
    İlke olarak, herhangi bir yasa veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da, yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilememeleri, yani geçmişe etkili olmamalarıdır. Yasaları uygulama durumunda bulunanlar, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak şekilde yorumlamamakla yükümlüdürler. Hukuk güvenliği de bunu gerektirir. Kanun koyucu bu kaidenin aksine düzenleme yapabilir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun; 09.03.1988 tarih ve E:1987/2-860, K:1988/232;13.10.2004 gün ve E:2004/10-528, K:2004/533;06.04.2005 tarih ve E:2005/10-183, K:2005/241 sayılı kararları da, aynı yöndedir.
    Usule ilişkin kanun hükümlerinin yürürlüğü konusuna gelince;
    Usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin “derhal” yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, bu kanun hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
    Medeni usul hukukunda ise kural olarak, kanun değişikliklerinde az yukarıda belirtilen ilkeye paralel olarak “derhal uygulanırlık” ilkesi geçerlidir.
    Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında “derhal uygulanırlık kuralı” ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı” dır.
    Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.
    Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü, usule ilişkin kanunlar -tersine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup uygulanırlar (Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I-II, 6.Bası, İstanbul 1997, sahife:73-78; Yılmaz, Zekeriya: Açıklamalı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1.Bası, Ankara 2012, sahife:36-43; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, Ankara 2011, sahife:61-66; YİBK."nun 08.07.1942 gün ve E:13, K:19; Hukuk Genel Kurulu"nun 23.09.1964 gün ve E:7/1139, K:575; 09.03.1988 gün ve E:860, K:232; 23.11.1988 gün ve E:1988/1-825, K:1988/964 18.01.2012 gün ve E:2011/13-701, K:2012/6 sayılı ilamları).
    Bu genel açıklamalardan sonra, zaman bakımından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun ilgili hükmüne de değinmek gerekir:
    HMK’ nin “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448.maddesi; “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” hükmünü içermektedir.
    Bu madde hükmüne göre usul hükümleri, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine etkili olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemlerine yeni kanun hükümleri uygulanacaktır (Pekcanıtez/Atalay/Özekes:a.g.e., s.62).
    Hemen burada belirtilmelidir ki, 05.06.1985 tarihinden önce yürürlükte bulunan HUMK’nin 409.maddesinde, takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yenilenmeyen davaların, açılmamış sayılmasına karar verilmesi öngörülmüştü. 05.06.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3156 sayılı Kanun ile değişik HUMK’nin 409.maddesinde ise işlemden kaldırılan ve yenilenmeyen davalar için açılmamış sayılmalarına karar verilmesinde evvelce öngörülen bir yıllık süre üç aya indirilmiştir. Ancak, aynı Yasanın geçici maddesinde, 1086 sayılı HUMK’nin bu Kanunla değiştirilen hükümlerinin yine istisnalar ayrık kalmak üzere Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalara uygulanacağı, diğer bir ifade ile kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve halen derdest olan davalara uygulanmayacağı açıkça hükme bağlanmıştı.
    Oysa 6100 sayılı HMK’nin geçici 1.maddesinde, Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve derdest olan davalarda HMK’nin sadece “yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin” uygulanmayacağı sınırlı olarak sayıldıktan sonra aynı yasanın geçici 3/1.maddesinde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı HUMK."nun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hüküm altına alınmıştır. Yine aynı maddenin 2.fıkrasında ise bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’nin 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454.madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı belirtilmiştir.
    Görüldüğü gibi, 6100 sayılı HMK’nin 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan ve 01.10.2011 tarihinden sonra da derdest olmaya devam eden davalarda HMK’nin hangi hükmünün uygulanmayacağı ve mülga HUMK’nin hangi maddelerinin uygulanmasına devam edileceği açıkça belirtilmiştir. Belirtilen maddeler arasında HUMK’nin 409.maddesi sayılmamıştır.
    Ayrıca devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural, "derhal yürürlüğe girme" niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır.
    Tamamlanmış hukuki durumların yeni yasa veya düzenleyici kuraldan etkilenmemesi, kazanılmış hakların saklı tutulması gereğinden kaynaklanan bir sonuçtur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 2.maddesi hükmüne göre, Türkiye Cumhuriyeti Sosyal bir hukuk devletidir. Kazanılmış hak kavramı her ne kadar açık bir biçimde Anayasada düzenlenmemiş ise de, bunun hukuk devleti kavramının temel taşlarından biri olduğu ve Anayasa’nın bünyesinde mündemiç bulunduğu, Türk Kamu Hukukunda, öğretide ve yargısal kararlarda benimsenmektedir.
    Yasaların zaman içerisinde uygulanmaları esasları ile ilgili olarak yukarıda açıklanan temel ilkeler yanında, Yasa Koyucu, Anayasa"nın 87.maddesinde belirlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi"nin kanun koyma, değiştirme ve kaldırmayı görevleri arasında sayan yetkisi uyarınca, dilediği alanı düzenleme veya düzenlememekte serbest oluşu nedeniyle bir yasayı genel ilkeden ayrılarak geriye de yürütebilir.
    Ancak, Yasama Organının bu yetkisi, Anayasal esaslar ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Bu sınırlardan bir tanesi de, kazanılmış hakların saklı tutulmasıdır. Bu, az önce açıklandığı üzere Hukuk Devleti olmanın zorunlu bir gereğidir.
    O halde “kazanılmış hak”, “hukuk güvenliği” ve “adil yargılanma” gibi evrensel hukuk ilkelerine yanlış anlamlar yüklenerek 6100 sayılı HMK’nin yukarıda belirtilen açık hükümlerinin ve özellikle “usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı” ilkesinin uygulanılmasından sarfınazar edilmesi doğru değildir.
    Yukarıda belirtildiği gibi, 6100 sayılı HMK’nin Geçici 1.maddesi;“Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.” Hükmünü içermekte olup;madde metninden de anlaşılacağı üzere, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri dışındaki hükümlerinin uygulanacağı açıktır.
    Somut olayda ise, tamamlanmış bir işlem söz konusu olmadığından mülga 1086 sayılı HUMK’nin yürürlükte olmadığı dönemde aynı yasanın 409.maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla tamamlanmamış işlem bakımından, 6100 sayılı Yasanın uygulanma olanağının bulunduğu açıktır. Bu durumda anılan HMK’nin 320/4.maddesinde belirtilen “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olma” koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında sonuç olarak, yerel mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının onanması gerektiği düşüncesindeyim. 06.05.2013







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi