Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3534
Karar No: 2019/5206

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/3534 Esas 2019/5206 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Mahkeme, tapu iptali ve tescil davası sonucunda davalı tarafın bakım borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle, davacının isteği doğrultusunda tapu kaydının iptali ve adına tescilini kabul etmiştir. Ancak davalının eşinin kanser hastalığına yakalanması nedeniyle borcun yerine getirilemediği mücbir sebep olarak değerlendirildiği için, bakım alacaklısına irat tahsis edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ancak davacının ölümü nedeniyle artık irat tahsisi yapılmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Bu nedenle, davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Kararda, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin kapsamı, geçerliliği ve TBK'nin ilgili maddeleri açıkça tanımlandıktan sonra, eksik peşin nispi harcın tamamlanmaması ve dinlenmeyen tanıklar nedeniyle kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri olarak da TBK'nin 611, 614 ve 617/2. maddeleri ve Harçlar Kanunu'nun 16 ve 32. maddeleri öne çıkmıştır.
1. Hukuk Dairesi         2019/3534 E.  ,  2019/5206 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı, maliki olduğu 230 ada 65 ve 343 ada 50 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna ölünceye kadar bakma akdiyle temlik ettiğini, ancak davalının bakım ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmediği, kendisine kızı... ’nin baktığını ileri sürerek akdin feshi ile tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Davalı, bakım yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak 2014 yılında kanser hastası olan eşinin ölümünden sonra kısa bir süreliğine davacıya kız kardeşi ...’nin baktığını, davacının, kızı ...nin baskısı ve yönlendirmesi ile bu davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Dava, bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptal tescil isteğiyle Hüseyin tarafından açılmış, ...’in yargılama sırasında ölümü üzerine diğer mirasçıları olan eşi ... ile kızı ... tarafından dava yürütülmüş, mahkemece davalının bakım borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı ise bakım yükümlülüğünü yerine getirdiğini ancak eşi ...’nin kanser hastası olması sebebiyle son zamanlarda bakım borcunu yerine getiremediğini savunmuştur.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 230 ada 65 ve 343 ada 50 parsel sayılı taşınmazlar davacı muris ...adına kayıtlı iken tamamını 19.02.2004 tarihinde davalı oğlu ...e ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği, 1935 doğumlu davacı ...’in aşamada 09.08.2014 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak dahili davacılar olan eşi ... ile kızı ... ve davalı oğlu ...’in kaldığı anlaşılmaktadır.
    Çekişmeli taşınmazlar ... tarafından 19.02.2004 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilmiş, dava tarihi olan 03.07.2014 tarihine kadar davacı bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasını ileri sürmemiş, davalının eşi olan Hatice’nin 27.04.2014 tarihinde ölümünden sonra, davacı ... davaya dahil edilen kızı Sabire’nin yanına gitmiş ve sonrasında bu davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
    Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Somut olaya gelince; davalının ölünceye kadar bakma akdinin düzenlenmesinden önce de bakım alacaklısı ...ile aynı evde yaşadığı, dolayısıyla davalının ...’e baktığı, akit düzenlendikten sonra da bakmayı sürdürdüğü, ancak davalının eşinin kanser hastalığına yakalanması üzerine eşinin tedavisi ile ilgilenmesinden dolayı bakım borcunu yerine getiremediği hem davacı hem de davalı tanık ifadeleri ile sabittir. Bu durumda bakım borcunun yerine getirilmemesi davalının kusurundan kaynaklı bir husus olmayıp, mücbir sebebe dayalıdır.
    Böylesi durumlarda, TBK 617/2. maddesi uyarınca bakım alacaklısına irat tahsis edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Ne var ki, davacı yargılama aşamasında öldüğünden artık irat tahsisi de imkansız hale gelmiştir.
    Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14/10/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    -KARŞI OY-

    Dava, ölünceye kadar bakım aktinin iptali ile tapu iptal tescile ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Sayın çoğunluk, bakım borcunun yerine getirilememesinin borçlunun kusurundan kaynaklanmadığı, yargılama sırasında da bakım alacaklısı davacının ölümü nedeniyle irat tahsisine de gerek kalmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiştir.
    Sayın çoğunluk ile aramızda çıkan uyuşmazlık, bozma gerekçelerine ilişkindir.
    Yerel mahkeme öncelikle peşin nispi harcı tamamlatmadan hüküm kurmuştur.
    Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK"nın 119/1-d maddesi gereğince dava konusunun değerini göstermek davacının görevleri arasındadır.
    Diğer yandan 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 16.maddesi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda harca esas değerin taşınmazın değeri olacağını düzenlemiştir. Bu değerin dava tarihindeki rayiç değer olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır.
    Aynı Yasanın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde,
    32. maddesi ise; “ Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Harçlar Kanunu uygulamasının kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından resen nazara alınacağı, gerek uygulamanın gerekse akademik çevrelerin kabulündedir.
    Hakim, Harçlar Kanunu"nun bu açık düzenlemelerine rağmen yargılama sırasında keşfen belirlenen değer üzerinden eksik peşin nispi harcı tamamlatmamışsa, davanın reddi halinde davalı taraf için takdir edilecek vekalet ücreti hangi değer üzerinden olacaktır. Tartışma konusu budur.
    Bir başka husus ise, sırf eksik harcın tamamlanmaması nedeniyle hüküm bozulmalı mıdır?
    Bu durumda, eğer dava reddedilmiş ise, alınacak harç maktu ret harcı olacağı için her durumda alınan peşin nispi harç bu karar ve ilam harcını karşılayacaktır.
    Davanın kabul edilmesi halinde ise, kabul edilen değer üzerinden karar ve ilam harcı hükmen tamamlanacağı için yine sorun kalmayacaktır.
    HMK"nın 370.maddesi ile hüküm altına alınan, “düzeltilerek onama” müessesesine gelince, bozma yapılması halinde bozmadan sonra herhangi bir delil toplanmayacaksa, bir başka ifade ile yeniden yargılama yapılmayacaksa hüküm veya gerekçe düzeltilerek onama yapılabilecektir.
    Diğer bir husus ise, mahkemece bir kısım davalı tanıkları dinlenmeden hüküm kurulmuştur. Mahkemece her ne kadar HMK 241. maddesi uygulanmak suretiyle bu tanıkların dinlenmesinden vazgeçilmiş ise de, davalı tanık listesinde bu tanıkların hangi hususta tanıklık yapacakları bildirilmediği gibi, taraf vekillerince diğer tanıkların dinlendiği oturumda veya başka bir aşamada bu tanıkların hangi hususta beyanda bulunacaklarına dair bir beyan alınmamıştır.
    HMK 241. maddesinin uygulanabilmesi için, dinlenmesine lüzum görülmeyen tanıkların hangi hususta beyanda bulunacakları bilinmeli, bunun yanında dinlenen tanık beyanları ile uyuşmazlık aydınlanmalıdır. Davalının dinlenmeyen tanıklarının dinlenmesi halinde bakım borçlusunun bakım yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin aydınlanma ihtimali bulunmaktadır. Bu durumda da davanın kabulü değil reddi gerekecektir.
    Açıklanan bu nedenlerle kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.














    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi