22. Hukuk Dairesi 2016/18501 E. , 2019/16567 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalılara ait işyerinde 03.06.1998-19.04.2004 tarihleri arasında kurye olarak çalıştığını, haksız fesih sebebi ile ... 13. İş Mahkemesinde 2005/50 esas sayılı dosya ile dava açtığını, bozmadan sonra dosya numarasının 2012/820 esas numarasını aldığını, bu davada fark kıdem tazminatı için dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde en yüksek banka mevduat faizinin istendiğini, ancak Mahkeme tarafından faiz ile ilgili bir karar verilmediğini, kendileri açısından 8 günlük temyiz süresinin geçirildiğini, kararı davalı tarafın temyiz ettiğini, temyiz sonrası verilen hükümde de faiz konusunda karar verilmediğini, ... 16. İcra Müdürlüğünün 2010/9950 esas nolu dosyasında alacağın takibe konduğunu ve borcun henüz ödenmediğini, ödeme halen yapılmadığı için borçlunun temerettünün devam ettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı faiz alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... tarafından cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir.
Davalı, Yurtiçi Kargo A.Ş. vekili, ... 13. İş Mahkemesinin 2012/820 esas-2014/1881 karar sayılı ilamında kıdem tazminati ile ilgili faize hükmedildiğini, mahkeme kararının temyiz edilmemesi nedeni ile davacı açıdan kesinleştiğini, davacı vekilinin kararı bu şekilde icraya koyduğunu, zamanaşımı def"inde bulunduklarını ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, ... 13. İş Mahkemesinin 2012/820 esas sayılı dosyası celp edilmiş, kıdem tazminatına faiz uygulanması her ne kadar yasadan kaynaklansa da, 13. İş Mahkemesinin 2005/50 esas ve 2008/148 karar sayılı ilk kararında, Mahkemece talep edilen faizin hüküm altına alınmaması ve bu kararın verilmesinden itibaren süresi içinde davacı vekilinin kararı temyiz etmemesi üzerine, 21/03/2009 tarihinde davacı bakımından kararın kesinleştiği, faizin hüküm altına alınmamasının davalı bakımından usulü müktesep hak oluşturduğu gerekçesiyle, davanın usulü müktesep hak nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Uyuşmazlık, “kısmen kabul, kısmen redde” dair kesinleşen bir kararın hüküm fıkrasında açıkça yer verilmeyen faiz isteminin de “kısmi red” kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece verilen hüküm, davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai karardır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388.maddesine göre; Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Mahkemece, olumlu veya olumsuz olarak karara bağlanmamış bir iddia, yeni bir dava konusu yapılabileceğinden; kesin hükmün varlığından söz etme imkanı da bulunmamaktadır.
Kesin hüküm ancak konusunu teşkil eden iddia hakkında geçerli olabilir; bu nitelikte bir hüküm nedeniyle yeniden söz konusu edilemeyecek olan, hüküm fıkrasında karara bağlanan husustur. Zira, hüküm olmayan yerde kesinlikte olmaz. Bu nedenle, olumlu veya olumsuz olarak karara bağlanmamış olan her iddia, yeni bir dava konusu yapılabilir.
Belirtilmelidir ki, açılan bir davada faiz isteği hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş ise, hükmü temyiz etmeyen davacının sonradan faiz istemiyle dava açmasına engel bir durum yoktur. Davada, faiz bölümü, asıl alacaktan ayrı bir nitelik taşıdığı için, bu haktan açıkça vazgeçilmedikçe ileride yeni bir dava ile isteğin tekrarlanması mümkündür.
Mahkemece faiz isteğinin karar dışında bırakılmış olması, bu isteğin zımnen reddedildiği anlamına da gelmez. Her şeyden önce, aksi düşünce tarzının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. maddesine aykırı düşeceği açıktır.
Davacı, istemlerinden birisi hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle temyiz yoluna başvurmazsa, hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olan bu talebi zımnen reddedilmiş sayılamaz. Bu konuda yeni bir dava açılabilir. Açılacak böyle bir davada, davaya konu istemin önceki davada zımnen reddedildiğinden bahisle kesin hüküm itirazı öne sürülemez.
Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.11.1973 gün ve E:1971/9-762, K:1973/901, 12.06.1991 gün ve E:1991/4-234, K:1991/352 ve 03.11.2004 gün, E: 2004/18-545 ve 573 sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Somut olayda; davacı tarafından kıdem tazminatı dahil bir kısım işçilik alacaklarının tahsili için açılan 24.01.2005 tarihli ... 13. İş Mahkemesinin 2005/50 esas ve 2008/148 karar sayılı ilamında, davacının talebi bulunmasına rağmen kıdem tazminatına yürütülecek faiz istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olup; bahse konu karar davalıların temyiz talebi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2012/23462 esas ve 2012/37672 karar sayılı ilamı ile bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada ... 13. İş Mahkemesinin 2012/820 esas ve 2014/1881 karar sayılı ilamında da kıdem tazminatına yürütülecek faiz istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş ve karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/11242 esas ve 2015/18332 karar sayılı ilamı kesinlemiştir. Davacı tarafından açılarak kesinleşen önceki davada kıdem tazminatına yönelik faiz istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular karşısında kesin hükmün varlığından söz edilemez. Buna göre, yerel mahkemenin bu yönlere ilişkin değerlendirmesi isabetli bulunmadığından davanın esastan değerlendirilmesi gerekirken usulden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.